Şey selam! Geri dönmüşke.
Elimdeki çay bardağının dibindeki çayı da içip bardağı sehpanın üstüne bıraktım ve dizimde yatan Muaz'ın saçlarına ellerimi daldırdım. Bakışlarımı güzel yüzüne çevirdiğimde onun da bana baktığını görüp gülümsedim.
"Çayını doldurayım mı? " diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. "Dursun ben birazdan kalkar hallederim" Hala bana bakmaya devam ederken dudaklarını yaladı ve beni onaylayarak gülümsedi.
Bir süre sonra gülümsemesi soldu ve aklında dolandırıp durduğu şeyi söylemek için ağzını açtı. "Hayır" dedim. "Hayır onları affetmeyeceğim"
Muaz gözlerini devirip doğruldu. "Yapma ama böyle. Çok üzülüyor hepsi"
Omuz silkip ayağa kalktım. "Umrumda değil. Burunları sürtsün birazcık"Sehpadaki boş bardakları alıp mutfağa yürüdüm. İçeri girdiğimde arkamdan gelen ayak seslerinden Muaz'ın da yanıma geldiğini anlamıştım. Bana değişik bir bakış atıp tezgahın üzerine çıktı ve her zamanki yerine oturup minik ayaklarını aşağı sarkıttı.
Kendime çay doldururken ona doğru baktım. "Sana da doldurayım mı? "
"İstemiyorum. Eve gideceğim ben. "
Söylediği şey ile elimdeki çaydanlığı bırakıp yanına adımladım. "Neden gidiyorsun ya. Oturuyoruz işte. "
"Tamam, oturduk işte Bumin abi. Günümün çoğunu burada geçiriyorum. Bundan şikayetçi de değilim ama eve gitmem gerekiyor. Ödevlerim var, annem de bekliyor. "
Haklıydı. Onun da bir hayatı vardı sürekli beraber olamazdık ya. "Akşam tekrar gelir misin peki? Hem Elif'i de görürsün"
Tezgahtan inip bana yaklaştı ve yüzüme bakmak için kafasını birazcık kaldırdı. "Gelirim heralde. Ödevlerim biterse tabi. "
"Ödevleri sıkıntı etme diye kaç kez söyleyeceğim sana boncuk. Bana getir ben hallederim hepsini"
Yanaklarını şişirerek ofladı ve karışmış saçlarını düzeltti.
"Benim ödevlerimi yapacağına kendi sınavlarına çalışsana sen ya! "
Tatlılığı karşısında kahkaha atıp kollarımı bedenine sardım ve sıkıca sarıldım.
"Aman da aman minik kuşum beni mi düşünürmüş. Kızıl papatyam benim kurban olurum sana. "
Kollarımın arasında çırpınırken göğsüme denk gelen kafasını yan çevirerek nefes nefese konuştu.
"Ya ne kızıl papatyası bıraksana beni"
Onu duymazlıktan gelerek sarılmaya devam ederken çalan kapı ile ondan ayrıldım ve son birkez saçlarını öpüp kapıya doğru yürüdüm. Delikten baktığımda gördüğüm üç tane koca kafa ile gözlerimi devirip derin bir nefes aldım. Aslında çoktan affetmiştim sadece birazcık burunları sürtülsün istiyordum.
Kapıyı açıp suratlarına baktığımda üçü birden beni itekleyerek içeri daldılar ve sırıtarak yüzüme bakmaya başladılar. Hepsine boş bakışlar atarken Muaz kapıya doğru gelerek yanıma sokuldu . Kolumu ona dolamışken Aras boğazını temizledi.
"Canımız arkadaşımız birtanemiz kralımız lordumuz şövalyemiz. Son bir haftadır yaptığımız gibi senden özür dilemeye geldik. " derin bir nefes aldı ve elindeki kutuyu bana doğru uzattı. "Pasta da getirdik. En sevdiğinden. Çikolatalı ve muzsuz. "
Dudaklarım benden izinsiz gerilirken arkadaşlarıma bir bakış attım. Onlar de benimle birlikte gülerken elindeki pastaya uzandım ve çektim. "Tamam affedildiniz. "
Hepsi birden üstüme doğru atlayınca yüzümü buruşturup onları itekledim. "Şımarmayın lan akıllı durun"
Karmaşanın ortasında kalan Muaz kıkırdayarak bize bakarken onu da alarak elimdeki pasta kutusuyla mutfağa doğru yürümeye başladım.
"Siz geçin içeri biz geliyoruz"
Saçma fısıldaşmalar ve kıkırtılarla salona doğru ilerlediklerinde konuşmak için ağzını açan Muazı susturdum.
"Gidemiyorsun kızıl papatya. Pasta yedireceğim sana... "
.
Kızıl papatya... Çok anlamsız ama çok anlamlı oldu he sevdim ben bunu.
İlham geldikçe yazmaya çalışacağım bundan sonra.
Sizi seviyorum muah 😘
-Şeyma
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevdiğim Bey Bana Abi Deyince - GAY
Historia Corta"Şaka mı yapıyorsun sen ya? Her tenefüs yanımdasın. Bazen derslerde bile hoca çağırıyor diye beni çağrıp tuvalette öpüyorsun. Hayır benim neyimi bu kadar seviyorsun onu da anlamıyorum ki" " Sevilmeyecek gibi misin boncuğum şu tatlılığına bak"