Bu seferki uyanmamda hava bayağı aydınlanmış ve yanımda Emrah babamın aksine Sefa babam yerleşmişti.
Hala kızarık olan gözleriyle bana bakarken, büyük bir gülümseme sunup elini yanağıma atarak okşadı.
"Nasılsın kuzum?" Dediğinde kendimin farkına varmış ve iyi olmadığımı hissetmiştim.
Ellerimin ve başımın acısı azalsa da bu sefer boğazım ve dizlerim ağrımaya başlamıştı. Yutkunarak konuşmaya çalıştığımda ise ağzımın kuruluğu engellemişti beni.
"Dur su vereyim sana" diye yerinde doğrulularak yandaki çekmecenin üzerindeki bardağı alıp beni hafifçe kaldırdı ve dudaklarıma bardağı dayadı usulca. Ellerim onun elini bulunca şefkatle bana bakmış ve sabırla bir iki yudum su içmemi izlemişti.
Yeterince su içtiğime kanaat getirdiğimde ellerini çekerek bardağın uzaklaşmasını sağladım. Sefa babam bardağı yerine yerleştirdikten sonra tekrar bana dönüp omzumdan çekti ve sarıldı. Aynı zamanda saçlarımı öperek omzumu okşuyordu.
"Özür dileriz bebeğim, çok özür dileriz" diye iki üç kere tekrar ettikten sonra beni kucağına çekti ve prenses gibi otutturdu. Saçlarımı okşamaya başladığında kafamı omzuna dayayarak karşımdaki beyaz dolaba bakmaya başlamıştım bense.
"Bir daha seni yalnız bırakanı siksinler" dediğinde ister istemez kıkırdamıştım.
"Yavrum güldün mü sen?" Diyerek yüzüne bakmamı sağlayınca gülümsememi bozmadan baktım ona. Fazla içten olamayan bu halime o da hüzünle gülmüş ve alnımı öpmüştü derin derin.
"Sen hep gül bebeğim benim" dediğinde tekrar omzuna koymuştum kafamı. Cevap vermeden omzunda yatarken başıma giren ağrıyla inlemiştim bir anda.
"Neren acıyor Eylem'im?" Dediğinde konuşmadan elimi başıma atıp yavaşça ovaladım. Bunu fark eden Sefa babam hemen beni kaldırıp bacaklarının arasına yerleştirmiş ve omuzlarımdan çekerek sırtım göğsüne gelecek şekilde yatırmıştı.
Hemen sonra kemikli parmakları alnımı bulup masaj yaptığında gözlerimi kapatarak memnun mırıltılar çıkarmaya başlamıştım.
Benim konuşmayacağımı anlamış olan Sefa babam ortamı yumuşatmak için kendisi konuşuyordu.
"Sen uyurken doktor geldi, ciddi bir şeyin yokmuş, muhtemelen fazla strese girmişsin" duraksadı ve yutkunduktan sonra titreyen sesiyle devam etti. "Emrah baban da doktorun verdiği ilaçları almaya gitti bebeğim, yemek de yapacak sana" dediğinde onu onaylamak adına kafamı hafifçe sallamıştım.
Biraz daha ovruktan sonra ellerini şakaklarıma ilerletip saçlarımı öpe öpe devam etti masaja.
"Konuşmaycak mısın bizimle kuzum?"
Konuşmak istemiyordum.
Bir süre benden cevap beklese de sessiz kaldığımda derin bir iç çekip Emrah babam içeriye girene kadar devam etti masaj yapmaya.
Emrah babam içeriye girdiğinde kapalı tuttuğum gözlerimi aralamış ve elindeki tepsiyle birlikte bana doğru yönelen adama bakmıştım.
Hemen yanıma çöküp, tepsiyi dizlerine koyduktan sonra bir elini saçıma atarak hafifçe okşadı.
"Nasılsın yavrum?" Dediğinde hala cevap verecek gücü bulamıyordum kendimi.
Benden cevap alamayacağının o da farkına vardığında tam olarak yatağa yerleşip bana döndü ve tepsideki çorbaya kaşığını batırarak dudaklarıma yöneltti.
Bunu yapana kadar karnımın acıktığının farkına bile varmamıştım.
Dudaklarıma yaklaşan kaşıkla ağzımı hafifçe aralayıp ılık olan çorbayı ağrıyan boğazımdan geçirdim. Bu bile beni rahatlatırken yaklaşan diğer kaşık için memnuniyetle araladım ağzımı.
Bu şekilde çorba bitene kadar sessiz sessiz ben yemeğimi yemiştim onlar ise beni izlemişlerdi.
"İstediğin başka bir şey var mı bebeğim?" Diyen Emrah babama bu sefer kısa da olsa bir cevap vermiştim.
"Su"
"Hemen getiriyorum güzelim" dedikten sonra ayaklanmış ve çekmecenin üzerindeki bardağı da alarak odadan çıkmıştı.
Sefa babam beni bu sefer kucağına bacaklarım iki yanımdan sarkacak şekilde otutturmuştu. Başımı hemen boynuna gömerken ellerimi yanlardan sarkıttım.
"Bebeğim benim" diyerek boynumu öpüp, koklamıştı kucağında oturduğum beden.
Emrah babam geldiğinde kafamı kaldırıp suyu içmiş ve tekrar Sefa babamın boynuna gömülmüştüm.
"Güzelim hadi sıcak sıcak bir duş aldıralım sana" dedikten hemen sonra belimden tutup kaldırdı Emrah babam. İtitraz etmeden, düşmemek adına boynuna kollarımı sarıp beni götürmesini beklemiştim.
Sefa babam da arkamdan gelirken banyoya girdiğimizde beni klozete otutturup üzerimi çıkarmışlardı. Kendileri de arkamdan baksırları kalacak şekilde soyunduktan sonra Sefa babam önümde Emrah babam arkamda olacak şekilde küvete girmiştik.
Sıcak suyla temas eden ellerim ve dizlerim yandığında ağlayarak kaldırmıştım ikisini de.
"Ne oldu güzelim?" Diye hemen arkamdan sarılan bedenle bile iyi hissedemiyordum.
Dizlerim kendime çekili bir halde ellerimi istemsizce uzatınca Sefa babam ne olduğunu anlamış ve ellerimi tutarak bezi çıkarmıştı. Yaralanan yerlerin kenarlarına minik minik öpücükler bırakırken inleme benzeri bir ses çıkararak "Acıyor" demiş ve ağlamama devam etmiştim.
"Bebeğim" diye beni iki taraftan saran bedenlerle daha da duygusal hissedip kötü olmuştum.
"Bir daha bırakmayın beni" diye boğazımın elverdiği ölçüde konuşmuştum. İkisinin de kolları bu cümleden sonra sıkılaşırken Sefa babamın ağlamasını fark etmemle elimi saçına atarak okşadım ve ben de sarıldım.
Ne kadar süre o şekilde kaldık bilmiyorum ama en sonunda beni yaralarıma dikkat ederek yıkamış ve yatağa yatırmışlardı.
Onlar pansuman yaparken ben hala kesik kesik hıçkırıklara nefes alıyordum. Bu esnada yavaş yavaş uykumun gelmeye başladığını hissettiğimde ellerimi uzatarak ikisinin de gelmesini belli edip yanıma uzanmalarını sağladım.
Hızla beni kucaklayıp sıcacık bir ortam yarattıklarında, iki gün sonunda ilk defa içten bir gülümseme sunup derin bir uykuya dalmıştım.
Bence yeter süründüler ya kıyamadım ben bunlara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMZA / DADDYKINK / [BxBxB]
Romance(TAMAMLANDI) Üç kişinin aşkını konu alan bir hikayedir. Daddykink içerir. *Küfür, argo, cinsellik ve şiddet içerir.