Kapıyı açmamamla karşımda gördüğüm iki tane iri beden gerilememe sebep olmuştu.
İkisi de jilet gibi takım elbiselerini giymiş dikkatle beni inceliyorlardı.
Boyu uzun olan esmer bir tene ve simsiyah şekilli sakallara sahipken, yanındaki biraz daha kısa olmasına karşın aynı irilikte olan adam ise kumral ve sakalsızdı.
İkisi de birbirinden yakışıklı duruyordu ve benim ister istemez dibim düşmüştü.
Şimdi bu ikisi de benim babalarım mı olacaktı? Vay anasını be babalara bak.
"İçeri almayacak mısın bizi ufaklık" diyen kalın sesle kendime gelmiş ve onları süzmeyi bırakmıştım.
Sağ elimle kapıyı tutarken sol elimle içeriyi göstermiş ve girmelerini beklemiştim.
Onlar ise girdikleri anda sanki ilk defa ev görmüşler gibi dikkatle oturduğum yeri incelemeye başlamışlardı.
Evim tek odalıydı ve mutfakla birleşikti ayrıca bir tuvalet bir de banyosu vardı işte. Öğrenci bursu ile tutabildiğim tek ev burası olmuştu zamanında. Ben de buna şükür diyerek kabul etmiş ve hemen yerleşmiştim.
Salonda sadece açık kahverengi bir koltuk takımı ve yanında da rengi sarıya çalan bir puf vardı.
Mutfakta ise bir ara gittiğim barın arkasından çaldığım iki tane uzun bar sandalyesi ve balkon tarafında duran derisi sökülmüş bir koltuk duruyordu.
Bana sorarsanız bayağı bir eşyam vardı ve cidden rahat bir evdi ama önümde duran ikili aynı fikirde değillerdi galiba çünkü ikisi de yüzünü buruşturmuş ve şaşkınlıkla bana dönmüşlerdi.
"Böyle bir çöplükte mi kalıyorsun?" Diye soran kumrala omuzlarımı kaldırıp indirerek karşılık verdim. Alınmamıştım çünkü evime ilk defa giren herkesin tepkisi genellikle bu oluyordu.
"Anca" diye kestirip atarak oturmaları için koltuğu işaret ettim.
Bu kadar sakin olmamın nedeni ise bu halimi gördükten sonra çekip gideceklerini düşünüyor olmamdı. Kimse, hele ki bu kadar zengin adamlar böyle bir evde yaşayan, pasaklı bir çocuğu kabul etmezlerdi.
Onlar oturduktan sonra ben de hemen yandaki mutfağa gidip dolaptan dün gece aldığım kolayı bardaklara boşaltarak ellerine tutuşurdum.
Onlar bir kolaya bir de bana bakıp aynı anda kaşlarını kaldırdıklarında ister istemez gülmüştüm.
"İlk defa mı kola gördünüz beyler?" Dediğimde kalkan kaşları yine aynı anda çatılmıştı.
"Dün imzaladığın belgeyi unuttun sanırım" diyen esmere döndüm.
Evet unutmuştum hatta beynimde öyle bir bilgi bile yoktu. Tek bildiğim onlar gelmeden önce gördüğüm, evlatlık olarak alındığımı söyleyen bir belgeydi.
Hala yirmi yaşında bir adamın nasıl evlatlık olarak alındığını düşünüyordum ki bu tamamen konumuz dışındaydı.
"Aslında ben o belgeyi nasıl imzaladığımı bile hatırlamıyorum" dediğimde beklemediğim bir şekilde ikisi de gülmüş ve tekrar bana dönmüşlerdi.
"Sarhoş olduğun için olabilir mi acaba?" Diyen kumralla kafamı onaylayarak salladım.
"Muhtemelen öyledir. Zaten başıma ne bok geldiyse sarhoş olduğumdan geliyor" dediğimde esmer olan ifadesiz dururken kumral olanın kaşları daha da çatılmıştı.
"Her neyse bana artık açıklar mısınız burada neler döndüğünü?" Dememle ikisi de senkronize bir biçimde baş sallamış ve açıklamaya başlamışlardı.
"Şimdi biz seni evlatlık olarak almak istedik ve sen de dün gece bunu kabul ettin" diyen kumralı onaylamış ve devam etmesi için elimi sallamıştım.
"Bugün ise tüm işlemleri hallettik ve seni almaya geldik. Artık bizimle yaşayacaksın" dediklerinde yine kafamı sallamıştım ama asla kabullenemiyordum.
"Neden beni aldınız ki?" Diye sorduğumda ikisi de birbirine dönmüş ve anlamlandıramadığım bakışlarla bakmışlardı birbirlerine. En sonunda esmer olan bana dönerek cevap vermişti.
"Ne küçük bir çocuğumuz olsun istedik ne de ergen bir veletle uğraşalım bu yüzden sen çok makul bir seçimdin bizim için" dediğinde açıklamasını mantıklı bulmuştum ama hala kafamdaki taşlar tam oturmamıştı.
"Peki beni nasıl buldunuz o kadar genç içinde?"
"Orasını da ilerde öğrenirsin ufaklık. Zaman geçiyor bak akşam yemeğine yetişemeyeceğiz toparlan gidiyoruz" diyerek ayaklanan esmer bedene baktım şaşkınca.
"Hatta dur hiçbir şey alma biz sana yeni şeyler alacağız zaten" dediğinde bir an sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim. Bu evde uzun süredir kalıyordum ve bir parçam haline gelmişti resmen, ayrılmak zor olacaktı benim için.
"Peki gelmezsem ne olur?" Diye denemek için sormuştum onlara bu soruyu.
Açıkçası baştan beri kabuldüm bu işe çünkü aile sevgisi, kalacak düzgün bir yer ve yaşam fikri cazip geliyordu. Sarhoş olduğum zaman da muhtemelen bunlara hüzünlenmiş ve bu nedenle kabul etmiştim tekliflerini.
"Gelmek zorundasın bebeğim çünkü bir sözleşme imzaladın ve resmiyette artık bizim oğlumuzsun" diyen kumralla içten içe sevinmiştim.
Onlar da bu sevinmemi fark etmiş olacaklar ki gülümseyerek bana yaklaşmış ve kızıl saçlarımı karıştırmışlardı.
Kaçmaya çalışsam da izin vermeyen esmer beden beni kocaman kollarıyla sararak kaybolmama neden olmuştu.
Başta hissettiğim korku ve güvensizlik tam şu an son bulmuş ve yerine huzur ve güven geçmişti.
Yine de kolay lokma olmayacaktım. Sarhoşken bana belge imzalatmak ne demekmiş biraz zorlansınlar da görsünlerdi diye düşünürken sırtımdan sarılan kollarla içim biraz daha huzurla dolmuş ve mayışmıştım.
Neyse erteleyebilirdik değil mi onlara kızma işini? Şimdilik tek istediğim onlara sarılmaktı.
Ellerimi karşımdaki bedene sararak kafamı tamamen sert göğsüne yaslamış ve burnumu sürtmüştüm. Bu hareketimi fark eden kumral beden arkamdan saçımı derince öperek beni daha da mutlu etmişti.
Beklemediğim bir anda hiç bilmediğim aile sevgisini bu iki adamın kollarında bulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMZA / DADDYKINK / [BxBxB]
Romansa(TAMAMLANDI) Üç kişinin aşkını konu alan bir hikayedir. Daddykink içerir. *Küfür, argo, cinsellik ve şiddet içerir.