"Ben özür dilerim." kız hızla evden çıkıp gitmişti. Genç ise şaşkınlık ile yutkunarak etrafa baktı.
Evin odası yoktu. Dört duvar arası, bir köşede minik bir mutfak, vardı sadece. Ayağıya kalktı. Ağrıyordu her yeri. Dört pembe duvar arasında, içi yumuşacık olmuştu.
Zorla olsa da ayağıya kalktı ve evden çıktı. Bahçede çiçek eken, kıza baktı. Çekinerek yanına doğru yavaş, adımlar attı.
"Merhaba...!" kız yavaşça ayağıya kalkıp arkasını dönmüştü.
Dillerini biliyor olması onu şaşırtmıştı.
"Merhaba... Dilimizi biliyorsun? Ahh... Bundan önce sormam gereken, "Nasılsınız?" olmalıydı. İyi misiniz? Ağrınız var mı?" kıkırdayarak karşısındaki kıza baktı. Sonra etrafına baktı.
Ağzı hayranlık ile açılmıştı. Burası neresiydi? Bu umurunda değildi. Yeryüzündeki cenneti bulmuştu.
"B-ben iyiyim. Burası neresi?" genç kız alt dudağını öne çıkararak arkasını dönüp, yaşadığı yere gülümsedi.
"Burasııııı, Sooya ülkesi. Salang gezegenindesin. Beğendin mi?" kız yerinde duramıyordu.
"Salang gezegeni ve Sooya ülkesi mi?!" kaşları havaya kalkmıştı gencin.
Pembe yapraklı ağaçlar, lila ve bebek mavisi renklerini beraber taşıyan gökyüzü... Bulutlar yine bembeyaz ve yumuşacık görünüyordu. Kocaman kırmızı bir güneş vardı gökyüzünde.
Yerler yine yemyeşildi. Havada yoğun bir petrikor kokusu vardı. Havayı içine çekerek etrafa baktı.
"Ben JiSoo." pembe kalp dudaklı kız güzel elini uzattı. Dalgalı siyah saçları uçuşuyordu.
"Jin." JiSoo'nun uzattığı narin eli kibarca sıkıp hafif salladı.
"Sana etrafı gezdirmemi ister misin?"
"Lütfen!" JiSoo, Jin'in koluna girdi. Yürümesine yardımcı olarak, onu bulduğu yere getirdi.
"İşte seni bu yaban mersini çalılıklarının arasında buldum. İleride meyve toplarken, kolyem birden beni buraya çekti ve senin kolyen ile birleşti. Tuhaftı. Burada yatıyordun. Her yerin kan içindeydi.... Yaşadığından umutsuzdum ama... Sen nefes alıyordun. Seni evime aldım. Bir haftadır uyuyordun." sesi umut doluydu. Jin'i tekrar kontrol etti.
"İyisin değil mi?" Jin'in yüzünü avuçlarına aldı ve bir sağa, bir sola çevirerek inceledi.
Jin hızla yüzünü kurtardı. Sahte bir öksürüş sundu.
"İyiyim merak etme." JiSoo gülümseyerek Jin'in saçını karıştırdı.
Sonrasında, ağaçtan biraz yaprak kopardı. Ancak bu daha çok pamuk şekeri avuçlamak gibiydi. Elindeki pembe parçayı yarıya böldü, birini kendi ağzına attı, diğer parçayı Jin'e yedirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
behind the black hole
FanfictionDünya adım adım mahvoluyorken, bir umut ışığı var mıdır sizce? Karadelikler sonumuz mu? Yoksa başlangıcımız mı? "Dünya git gide kararıyor. Küresel ısınma son 100 yıla damga vuracak kadar büyük bir oranla artış gösterdi. Buzullar tamamen erimiş duru...