JiSoo bütün gece Jin'in başında durmuştu. Eğer iyilik borcu olmasa, ablası Jin'i öldürecekti. Çünkü hastalık çabuk yayılıyordu ve tedavisi yoktu. Fakat o bir şekilde Jin'in iyileşeceğine inanıyordu.
***
Pencereden birinin onu izlediğini hisseden JiSoo dışarıya çıktı. Evin etrafında dolaşmaya başladı. Birden sırtındaki el ile arkasını döndü. Ona gülümseyen, kısa sarı saçlı bir kız vardı.
Kaşlarının üstündeki kâhkülleri ve gülümseyen güzel kırmızı dudakları. JiSoo ilk defa gördüğü yüze sorgulayarak bakıyordu. Kızın siyaha kaçan gözleri JiSoo'nun boynundaki kolyedeydi.
“Selam JiSoo. Hâlen daha çok doğal ve güzel görünüyorsun. Şansa bak.” JiSoo kızın dediklerine anlam veremiyordu. Kızın kıyafetleri çok farklıydı. Tuhaftı. Kız ince parmaklarını JiSoo'nun boynundaki kolyede gezdirdi.
“Ben Dong. Han Dong.” elini tokalaşmak adına JiSoo'ya uzattı. JiSoo kızın elini sıkarak konuştu.
“Uzun bir süredir bizi izleyen sen misin? Bunu neden yapıyorsun?” Dong dudaklarını büzdü.
“Hafızan silindiği için beni hatırlamanı beklemiyordum. Paralel evrendeyken sen ile ben yakındık. Sana olan görevimi yapmaya geldim. Sayende Minji'me kavuşmuştum.” JiSoo şaşkındı.
“Ne görevi?” Dong ona boş gözler ile baktı.
“Tüm yaşananları baştan sana anlatmam mı gerek?” JiSoo kollarını bağlayarak anlatması gerektiğini belirtti.
“Sevgilim Min ji kafasını yemişti. Kendi vücuduna zehir vererek kendini bir canavara dönüştürüyordu. Sen önceden bu evrende yaşamıyordun. Paralel evrenler ile ilgili yaptığın araştırma da bu evreni buldun.
Min ji'yi tedavi edebilmek için başka bir boyut arıyordum. Senden yardım istedim. Hafızanı silmem karşılığında başka evrene gitmem için bana yardım edecektin.
Yaptığım bir cihaz ile hafızanı silebilirdim. Bu yüzden kabul ettim. Evrenler arasında dolaştık ve Min ji'yi tedavi ettirdik. Sen ise bu evrendeki ailen ile kalmak istedin. Sana benzeyen bir kızın yerine geçtin.” JiSoo anlamayan bakışlar atıyordu.
“Şimdi, ben paralel evren arası seyahati bulan kişiyim! Bu nasıl yani? Seninle evrenler arasında dolaşıp sevgilini tedavi ettirmen karşılığında hafızamı mı sildirdim?” Dong başını sallayarak onayladı.
“Ama neden?” JiSoo anlamıyordu.
“Çünkü kardeşin JiSu sevdiğin çocuğa aşıktı. Sen de onun mutluluğunu istiyordun. Bu yüzden. O kişi Jin'di bu arada.” içeriye bir bakış atmıştı Dong.
“Sonrasında ise diğer evrende güneş bir kara deliğe dönüştü ve Jin kara delikten buraya ışınlandı. Kara delik bir paralel evren kapısıydı. Fakat geçerken, bu hastalığa yakalanmasına neden oldu.
Bunun olacağını biliyordum. Bu yüzden Jin'in o tokayı almasını ve sana borçlu olmasını sağladım. Böylelikle ablan Jin'i öldüremedi. O boynunuzdaki kolyeler ise benden.
Sizi birbirinize bağlaması için. Jin'in arabasına atmıştım ve senin de uyurken boynuna takmıştım. İçlerinde panzehir var. O panzehiri Jin'e içir lütfen.” JiSoo yere çömelmişti.
“Kardeşim öldü mü?” Dong ellerini iki yana açıp bilmediğini ifade etti.
“Sana nasıl inanacağım?” Dong bilekliğindeki bir düğmeye bastı ve JiSoo'ya gülümsedi.
“Jin'e, JiSu'yu sor. Görüşürüz.” bir kapı açılmıştı. O kapıdan geçti ve kayboldu. JiSoo tek tek olanları düşündü. Dong bunların hepsini nereden biliyordu?
Kardeşi için kendini feda etmişti fakat kardeşi neredeydi? Bir kızın yerine geçmişti. Yerine geçtiği kız kimdi? O neredeydi? Kafası karışmıştı. Şuan da tek anladığı, kolyelerde bir ilaç olduğu ve o ilacın Jin'i iyi edeceğiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
behind the black hole
FanfictionDünya adım adım mahvoluyorken, bir umut ışığı var mıdır sizce? Karadelikler sonumuz mu? Yoksa başlangıcımız mı? "Dünya git gide kararıyor. Küresel ısınma son 100 yıla damga vuracak kadar büyük bir oranla artış gösterdi. Buzullar tamamen erimiş duru...