İki sene boyunca onunla birlikteydik ve onu hâlâ arkadaşımız -hatta kardeşimiz- olarak kabul ediyorduk. Oysa o, bütün bunlara rağmen arkamızdan işler çevirmeye devam ediyor ve ara vermeksizin ikili oynuyordu. Bir şekilde insanları bize düşman edip, sonrasında da hiçbir alakası olmadığını söyleyerek bu olaylardan sıyrılmak ve bize karşı doldurduğu insanları üstümüze saldıktan sonra onlarla arkadaş gibi davranmakta üstüne yoktu. Bu denli iki yüzlü birine bunca zaman katlanabilmiş olmamız sonrasından bizi de şaşırttı açıkçası. İki senedir aramızdan su sızmıyor olması aramızdaki bağı arkadaşlıktan ziyade kardeşlik olarak adlandırmaya teşvik ediyordu. Biz meşhur altılıydık (Sıla!, Eda, Nurcan, Sümeyye, Akın ve Ömercan)
Üç gün sonra karma olmuş her birimiz ayrı ayrı sınıflara düşmüştük. Doğal olarak bu durum hiç hoşumuza gitmedi. Hatta bir haftadan bile daha kısa bir sürede Sıla kaydını tekrar 8/G'ye aldırarak sınıf değişikliklerimizin temelini attı. Ardından biz de tıpkı onu gibi kaydımızı 8/G'ye aldırdık. Bir üçlü olarak aynı sınıftaydık, Ömercan ve Akın'ın da tekrar dönmelerinden umudu kesmiştik. Bu durumda tek sorunumuz Sümeyye'yi de yanımıza almaktı. Tabi sonradan yaşanacak olayları; daha doğrusu yapılacak pisliklerden habersiz olduğumuz için tek sorunumuzun bu olduğunu sanıyorduk. Aradan yaklaşık bir ay geçti ve en sonunda Sümeyye'yi de yanımıza alabildik. Tamamlanmıştık.
8.Sınıf gibi beklentili bir zaman diliminin yarısını ne yazık ki Sıla'nın, sınıfımızın kendi çaplarında çalışkan ve herkesin rahatça kabul edebileceği derecede inek kızları Edanur, Sedanur, İlayda ve Şule hakkındaki dedikodularını dinleyerek harcamak zorunda kaldık. Evet, biz de bu dörtlüden hoşlanmıyorduk ama sürekli bahsetmemizi gerektirecek kadar yüce bir kişilikleri yoktu. Bu gaflardan kalan zamanı da Sıla'nın Twitter'da gördüğü esprileri bize anlatması ve genelde kendi kendine gülmesi oluşturuyordu. Tabi ki arada bizim de güldüğümüz oluyordu ama eminim ki onun saçma tavırlarına olan gülüşlerdi bunlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Kağıtçı
Non-Fiction/Bir zamanlar hak etmeyen insanlara gereğinden çok daha fazla değer vermiş insanların öyküsü...//