9. Bölüm

14.5K 190 45
                                    

Multimeda; Killian Martha ile konuşurken.

Bölüm şarkıları; Imagine Dragons - Radioactive

Odaya girince sustu. Ne düşündüğünü bilmemek beni deli ediyordu. Yaklaştım. Ona her yaklaşmam beni heyecanlandırıyordu. Emindim, istediğim sadece seks değildi. Öyle olsaydı bunu çoktan elde ederdim. Fazlasını istiyordum. Sadece bedeniyle değil, ruhuyla da benim olsun istiyordum. Nefesim ensesine değdiğinde ürpermişti. Kulağının altını öptüm ve fısıldadım, “İlk, tek ve son sevgilim ol.”

Şaşkınlıkla yüzüme döndü. Ben az önce ne demiştim? Yüzü yine okuyamadığım bir ifadeye bürünmüştü. Kaşlarımı çatmış endişeli gözlerle yüzüne bakıyordum. Ortamı yumuşatmalıydım.

“Sanırım, beni bırakıp kaçacağın yer tam da burası.” Gülümsedi. Tanrıya şükür.

“Neden seni bırakıp kaçacağımı düşünüyorsun?”

“Hmm, bir düşünelim. Sahibi olduğu kulüpteki ofisinde gizli bir yatak odası bulunan bir adamdan neden kaçılır?”

“Kaçmayı düşünmüyordum.”

“Ne düşünüyordun?” Dudaklarını dudaklarıma sert bir şekilde bastırdı. “Tam da bunu.” Güldüm.

“Seni korkutmadığıma sevindim Kate.”

“Açıkçası ilk başta korktum. İçinden bir Christian Grey çıkacak zannettim. Gizli saklı odalar falan.”

Gülmeye başladım. “Bir çeşit manyak olduğumu mu düşündün?”

“Hey, Christian’a laf yok.” Bunu söylerken –orada dur bakalım der gibi- elini kaldırmıştı.

“Demek öyle. O halde artık evimdeki gizli odamı görebilirsin.”

Baştan aşağı kızarmıştı ve kelimenin tam manasıyla donakalmıştı. Bunun gerçekten doğru olduğunu düşündüğüne inanamıyordum.

“Kate, sadece şaka yapıyorum.” Tuttuğu nefesini bıraktı.

“Ah, şükürler olsun.” Kahkahalarla gülmeye başladık. O sırada telefonu çaldı.

“Annem. Uff, geç kaldık.” Odadan çıkarken telefonunu açtı.

“Yoldayız annecim.”

 

**

 

Aradan tam üç ay geçmişti. Her geçen gün Kate’e daha da bağlanmıştım ve yanından ayrılmaz olmuştum. Elimden gelse onunla aynı sıralarda oturmak için tekrar liseye başlardım. Sabahları erkenden kalkıyor, sporumu yaptıktan sonra Kate’i alıp okula bırakıyordum. Ardından kulübe gidip halledilmesi gereken işleri hallediyordum. İşim olmadığı günler Kate okuldan çıkana kadar alışveriş yapıyordum. Kate’in haberi yoktu ama sanki evimde yaşıyormuş gibi ihtiyacı olabilecek her şey hazırdı. Bir sürü kıyafet, ayakkabı, ihtiyacı olabilecek kadınsal şeyler hatta makyaj malzemeleri. Ona kafamda yakıştırdığım şeyleri bir gün üstünde görebilme umuduyla almak beni çok mutlu ediyordu. Bunu neden yapıyordum, hiçbir fikrim yoktu. Belki de gerçekten deliriyordum. Çıkış saati gelince Kate’i alıyor ve biraz takıldıktan sonra eve götürüyordum. Ailesi beni sürekli etrafta görmeye alışmışlardı. Açıkçası ben de onların yanında olmayı seviyordum, çocuğun bile. Akşamları da kulübe gidiyor, Laurel ve David ile zaman geçirebiliyordum. 

Kendi tarafımdaki durumlarsa aynıydı. Hala babamla konuşmuyordum, hala yüzünü görmeye tahammül edemiyordum. Bu yüzden eve gitmemek en iyi tercihti. Laurel’ı işte sıklıkla görüyordum ama yine de annem, ben ve o arada dışarı çıkıyorduk.

The Hunger (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin