6. Bölüm

14.9K 175 17
                                    

Multimedya; Killian ve Kate

Gece Kate uyuduktan sonra kalkıp koltuğa geçmiştim. Sabah gözlerimi açtığımda yatak boştu. Dün gece içkiyi fazla kaçırmış olmalıyım ki, başım ağrıyordu. O haldeyken kendimi tutabildiğim için şanslıydım. Üstüme bir tişört geçirip aşağı indiğimde herkes kahvaltı sofrasına oturmuştu. Kate ile Laurel ise henüz oturmamış, babamın tabağına servis yapıyorlardı. Babamın etrafında dört dönmelerine sinir olmuştum. Merdivende onları izlerken Kate geldiğimi fark etti ve gülümsedi. İnip yanına gittim ve yanağına bir öpücük kondurdum. Laurel bizi izliyordu ama ben baktığımda gözlerini kaçırdı. Yanına gidip onu da öptükten sonra sofraya oturdum. Sofradaki herkes şaşkınlıkla ve sevinçle yüzüme bakıyorlardı. Anlaşılan Laurel dün akşamdan kimseye bahsetmemişti. Babamın bana bakma şekli hiç hoşuma gitmemişti.  Ona karşı kızgınlığımda gram azalma yoktu. Sonra büyük bir hata yaptı ve benimle konuşmaya kalktı.

“Kulüp nasıl gidiyor?”

“Pardon?” Sesim biraz yüksek çıkmıştı. “Ah, aramızda her şey düzeldi de havadan sudan, benim kulübümden mi konuşmaya başladık? Haberim yoktu da.”

Kate rahatsızlıkla sandalyesinde kıpırdandı.

“Ben sadece …”

“Sen, sadece hiçbir şey yapma. Sen konuşma, sen bana bakma. Burada olmamın sebebi sen değilsin.”

Kate elini elime koydu. “Killian.”

Sinirle kalkıp kendimi bahçeye attım. Birkaç dakika sonra Laurel elinde ilaçlar ve bir bardak su ile yanıma gelmişti.

“Gece biraz fazla içtiğini fark etmiştim. Başın ağrıyor olmalı.” Çekingen tavrı kendime olan kızgınlığımı artırmıştı. Kendi kardeşim, benimle konuşurken çekiniyordu.

“Teşekkürler.” İçeri yöneldi. “Neden yanımda kalmıyorsun?” Gülümseyerek gelip yanıma oturdu.

“Sabaha olanların hiçbirini hatırlamayacağını falan düşünmüştüm.”

“Hiçbir zaman kendimi kaybedene kadar içmem.” Gülümsedim.

“Ah, ben söylediklerini ayık olsaydın asla söylemezdin diye düşünüyordum.”

“Laurel, benim hakkımda ne biliyorsun?”

“Ah, hmm, pekala. Harvard’ da hukuk bölümünü birincilikle bitirdiğini, sonra gidip bir gece kulübü açtığını, kızların senden fazla, yani baya fazla etkilendiklerini, senin de bundan hiç şikayetçi olmadığını biliyorum.”

“Tamam ama, bunları herkes biliyor.”

“Harvard’ı birincilikle bitirip kulüp açtığını çünkü babama tarif edilemeyecek kadar kızgın olduğunu, her geceyi farklı bir kızla bitirdiğini çünkü öfkeni dindiremediğini biliyorum o zaman.”

Beni bu kadar iyi anlamasına şaşırmıştım. “Ne zannediyorsun ki Killian, babamın apayrı bir ailesi olduğundan haberdar olduğumuzu falan mı? Kızgın olan sadece sen değildin ki. Hem annemi kaybetmiştim hem de babamın bir ailesi olduğunu öğrenmiştim.” O zamanlar babam şimdi olduğu kadar popüler değildi ve bu kadar sık gazetelere ya da haberlere çıkmazdı. Bu olay duyulduktan sonra medya sanki tamamen bizim üzerimizden geçiniyordu. Laurel’a çok büyük haksızlık etmiştim.

“Ben, bilmediğini düşünememiştim.”

“Birçok şeyi düşünememiştin.” Güldü. “Katherine senin için farklı gözüküyor.”

“Ah, sanırım şu an abi – kardeş aşk hayatlarımızı konuşacağız ha?” Az önce aşk mı demiştim ben?

“Hayır, seninkini konuşacağız. Hala yakışıklı prensimi bekliyorum.” Şaşırmıştım. Laurel gerçekten güzel bir kızdı.

“Erkek arkadaşın olmadığını mı söylüyorsun? Cidden yani?”

“Eh hepimiz bir sen değiliz tabi.” Gülüştük.

“İçimdeki öfkeyle o kadar zaman geçirdim ki, şimdi o olmadan nasıl biriydim hatırlayamıyorum. Gurur duymadığım birçok şey yaptım. Birçok kızın canını yaktım, ruhsal ve bedenen.”

“Iyy bunu bilmeme gerek yoktu.” Sustum. “Afedersin, dinliyorum.”

“Kate ile yeni tanıştık ama yanından ayrılamıyorum. Beni korkutuyor. Çünkü..”

“Kate öfkeni dindiriyor ve sen öfken olmadan neye tutunacağını, ne için yaşayacağını bilmiyorsun.” Şaşırmıştım. “Psikoloji okumayı düşünüyorum da.”

“Ah, harika! Pekala şu an bana ne tavsiye ederdin?”

“Etmezdim. Ama kardeşin olarak, bu halini çok sevdiğimi söyleyebilirim sanırım.”

“Bu zamana kadar seni görmezden geldiğim için tam bir aptalım!” Kalktım ve Laurel’ı kucağıma aldım. Sıkıca sarıldıktan sonra şakalaşarak eve doğru yürümeye başladık.

“Şansımı zorlamak istemiyorum ama, Killian, babana bir şans verm…”

“Kate’i eve bırakmam gerekiyor.”

Odama çıktığımda Kate pencerenin önünde lise yıllığıma bakıyordu. Yanına gidip tutkulu bir şekilde öpmeye başladım. Bacaklarını belime doladı, kucağıma aldım. Her zamankinin aksine kot değil, tayt giymişti. Benimde üzerimde henüz eşofman olduğu için penisim rahatlıkla kadınlığına baskı yapıyordu. Bu beni deli etmeye başlamıştı. Nefeslerimiz sıklaştığında onu masanın üstüne oturtup öpmeye devam ediyordum. Gömleğinin düğmelerini çözmeye başladığını fark edince durdum ve ellerini tutup öptüm. “Beni, seni istediğim gibi isteyene kadar olmaz.” Utanmıştı.

“Eee, ben çantamı alayım.” Hızlıca ayağa kalktı ve giyinme odasına yöneldi. Sırıttım.

Yola çıktığımızda Kate hiç konuşmuyordu. “Neyin var küçük?”

“Ah, seni düşünüyordum.” Yüzümdeki fesat gülümsemeyi görünce kızardı. “Onu kastetmedim!”

Güldüm. “Kastetseydin de sorun olmazdı.”

“Demek öyle?” İmalı bakışlarıyla vücudunu bana doğru döndürerek ayaklarını kendine doğru çekti, kollarını dizlerine sardı ve başını koltuğa yasladı. Siktir. Gözlerini kırpıştırarak bana bakıyordu. “Kate.”

Fısıltıyla konuşmuştum. Ciddileşen yüzüme aynı şekilde bakmaya devam ediyordu. Gittikçe sertleşiyordum. Aniden arabayı sağa çektim, kemerimden kurtuldum ve Kate’i çekerek üzerime çıkardım. Yüzü bana dönük, bacakları açık bir halde kucağımda oturuyordu. Eğilip hafifçe dudaklarımdan öptü. Ellerim iki yanımdaydı, ona dokunmuyordum. Hiç huyum olmamasına rağmen tüm kontrolü ona bırakmıştım. Elleri boynumda ve saçlarımda gezinirken alt dudağımı hafifçe ısırdı. Öpücükleri dudaklarımdan yanağıma, oradan da kulağımın arkasına doğru kaydı. Siktir. SİKTİR. Ellerim kalçalarına doğru gitti. Şimdi durdurmazsam, olacak olan belliydi. Ellerim yukarı kaydı, tişörtünü hafifçe sıyırarak çıplak beline ulaştı. Onu hızla üstümden kaldırarak nazikçe yan koltuğa oturttum. Hayal kırıklığına uğramıştı. Kemerini taktı ve kollarını önünde bağlayarak somurtmaya başladı. Uzanıp büzdüğü dudağını öptüm. “Henüz değil.”

The Hunger (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin