yayılmı ştı. Adam kendisini bırakırken gözlerini yumdu ve ba şını kadının nefesini saçlarında hissedecek kadar kadına yakla ştırdı. Fakat ya şadı ğı rahatlamayla birlikte vicdanını yaralayan şiddetli bir pi şmanlık hissetti. Do ğrularak kadının vücudundan uzakla ştı. Arkasını dönüp yata ğın ayakucundaki el yıkama le ğenine yöneldi ve çatlak bir kabın içerisine sürahiden so ğuk su doldurduktan sonra bir parça bezi suyun içerisine batırıp sıktı ve yata ğa döndü. “Al," dedi kadına ıslak bezi uzatarak. Kadın bacaklarını kapatmak dı şında hiç kıpırdamamı ştı. Ayakları hâlâ yere de ğiyordu. Gözleri hâlâ açıktı. "Kendini bununla temizle." Gözlerini kadının kanlı uyluklarına çevirdi. Kadın bezi almak için elini uzattı, fakat eli o kadar kontrolsüzce titriyordu ki bezi alamadan elini tekrar yata ğın üzerine koydu ve ba şını di ğer tarafa çevirerek gözlerini kapattı. Adamsa kadının elini kavrayıp avcunu açtı ve bezi eline tutu şturdu. "İş in bitti ğinde giyinebilirsin," dedi ve sonra arkasını dönerek giyinmeye ba şladı. Çıkardı ğı hafif hı şırtı seslerine bakılacak olursa kadın artık sakinleşmi şti ve kendisine söyleneni yapıyordu. Adam tekrar arkasını döndü ğünde, kadının, pelerininin dü ğmelerini titreyen elleriyle iliklemeye çalı ştı ğını fakat bunu beceremedi ğini gördü. Ona do ğru birkaç adım attı, ellerini tutarak yana çekti ve kadının pelerinini kendi elleriyle iliklemeye ba şladı. Bu sırada, omzunun üzerinden, çar şafın yata ğın kenarına denk gelen kısmının kan lekeleriyle kaplanmı ş oldu ğunu gördü. Kadına gerçekten de çok ha şin davranmı ştı. "En son ne zaman yemek yedin?" diye sordu kadına. Kadın pelerinini düzelterek gözlerini a şağı do ğru çevirdi. "Bir soru sordu ğumda cevap beklerim," dedi adam sertçe. "İki gün önce." "Peki, ne yedin?" "Ekmek." "Fahi şelik mesle ğine girmeye yoksa bugün mü karar verdin?" "Hayır, dün," dedi kadın. "Ama kimse beni istemedi." "Şaşırmadım. Kendini nasıl pazarlayaca ğını hiç bilmiyorsun." Adam şapkasını taktı, kapının sürgüsünü açtı ve odadan çıktı. Kadın da adamın pe şinden yürüdü. Adam merdivenin ba şına gelince durarak a şağıdaki gürültülü meyhaneye şöyle bir göz attı. Uzak kö şede bo ş bir masa vardı. Arkasını döndü, kızın dirse ğini tuttu ve beraberce masaya do ğru ilerlemeye ba şladılar. Önlerine çıkan tüm mü şteriler teker teker dönüp adama, adamın modaya uygun kıyafetlerine ve ha şin bir ifadesi olan yaralı yüzüne bakıyor, sonra da hemen önünden çekiliyorlardı. Adam kadını sırtı meyhaneye dönük olacak şekilde oturttuktan sonra, onun tam kar şısına geçip oturdu. Onları masaya kadar takip eden garson kıza bir tabak yemek ve iki bira söyledi. "Ben aç de ğilim," dedi kadın. "Hayır, yiyeceksin." Kadın bir daha konu şmadı. Garson kız, dumanı üzerinde tüten büyük bir etli börek, iki kalın ekmek dilimi ve bir parça tereya ğı ile masaya gelince, adam garson kıza yiyecekleri fahi şenin önüne koyması için ba şıyla i şaret etti. Sonra da kadının yemek yiyi şini seyretmeye ba şladı. Çok aç oldu ğu belliydi, fakat yava ş yemek için kendisini zorluyordu. Hâlâ titreyen parmaklarına et parçaları ve ekmek kırıntıları bula şmı ştı. Fakat burası sala ş bir meyhane oldu ğu için peçete falan yoktu. Adam kuma ş mendilini cebinden çıkartarak uzattı, kadınsa bir an çekindikten sonra mendili alarak parmaklarını sildi. "Te şekkürler." "Adın ne?" Kadın a ğzındaki lokmayı çi ğneyip yuttu ve en sonunda, "Fleur," dedi. "Sadece Fleur mü?" diye sordu adam. Parmaklarını yava şça masaya vurarak tempo tutuyordu. Di ğer elinde de birası vardı. "Sadece Fleur," dedi kadın sessizce. Kadın taba ğındaki son kırıntıyı yiyene kadar adam onu sessizce izledi. "Biraz daha ister misin?" "Hayır." Adama aceleyle baktı. "Hayır, te şekkürler." "Biranı bitirmeyecek misin?" "Hayır, te şekkürler." Adam hesabı ödedi ve beraberce handan ayrıldılar. "Gidecek yerinin olmadığını söylemi ştin. Evin yok mu gerçekten?" "Var, bir odam var
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ BANA BIRAK
Teen FictionDrury Lane Tiyatrosu dışındaki kalabalık da ğılmı ştı. Son at arabası, iki yolcusuyla birlikte gözden kaybolmaktaydı. Yürüyerek gelmi ş olan pek az sayıdaki tiyatro sever de çoktan geri dönü ş yoluna çıkmı ştı.