:)

177 11 3
                                    

Sessizce oturmaya devam ederek pelerinin altındaki uygunsuz ipek elbisesine bir göz attı. Adam kesin anlamı ştı. Anlamı ş olmalıydı. Geçen hafta bu kadar büyük bir rezalet ve acı ya şadıktan sonra ya şadıklarını yabancıların gözlerinden nasıl saklayabilirdi ki? Yalan söyledi ğini anlamı ş olmalıydı. Onun bir fahi şe oldu ğunu anlamı ş olmalıydı. "Tavsiye bulabilir misiniz? Yani tavsiye mektubunuz var mı?" İş te bu çok zalimceydi, ah şu umut hiç olmasaydı ke şke. Aslında hiç umutlanmamı ştı da. "Tavsiye mektubum yok efendim," dedi. "Daha önce hiç çalı şmadım. Şimdiye kadar hep bir centilmen kızı olarak ya şadım." Bunları söyledikten sonra da sessizce reddedilmeyi bekledi. Ama içinde aniden zalim bir umut ışığı belirdi. Lütfen Tanrım, diye dua etti. Lütfen Tanrım, lütfen, lütfen. "Ke şke buraya hiç gelmemi ş olsaydım," diye geçirdi içinden. "Bu aldatıcı umut ke şke hiç alevlenmeseydi içimde." Dü şüncelere kapılmı ş ve adamın söylediklerini yine kaçırmı ştı. "Ne?" diye sordu. "İş e alındınız, tabii e ğer istiyorsanız," diye tekrar etti adam. Adama bakakalmıştı. "Bay Kent i şe almadan önce benimle bizzat görü şmek istemezler rni?" diye sordu. "Kendisi benim fikirlerime güvenir," dedi Bay Houghton. "Peki ya e şi Bayan Kent?" diye sordu Fleur. "Benimle görü şme yapmak istemez mi?" "Bayan Kent çocukla beraber Dorsetshire'da. Siz bu i şi istiyor musunuz, istemiyor musunuz Bayan Hamilton?" "Evet," dedi. En sonunda tırna ğıyla avuç içini kesip kanatmı ştı. "Ah evet, lütfen, çok istiyorum." "Tam adınızı ve adresinizi söyler misiniz lütfen?" dedi önüne bir kâ ğıt çekerken. Eline bir tüy kalem alıp ucunu mürekkebe batırdı. Hareketleri ciddi ve resmiydi. "Size birkaç gün içinde Dorsetshire'a gelmeniz için bir bilet teslim edece ğim. Wollaston kasabasında sizi biri kar şılayacak ve oradan da Bay Kent'in evi olan Willoughby Hall'a götürüleceksiniz. Bu arada mürebbiyeli ğe uygun kıyafetler almanız için de size para vereceğim." Gözleri yukarı kalkıp tekrar Fleur'ün üzerinde dola ştı. Fleur'ün duydukları imkânsız ve inanılmazdı. Demek mürebbiye olacaktı. Ta şrada ya şayacak ve be ş ya şındaki bir çocu ğun e ğitiminden sorumlu olacaktı. Uygun elbiseler, şapkalar ve ayakkabılar alması için ona para veriyorlardı. Saygıde ğer bir evde, saygıde ğer bir ailenin yanında ya şayacaktı. Acaba Bay Houghton, onun hakkındaki gerçekleri bilse neler dü şünür, ona nasıl bakardı? E ğer gerçe ği ö ğrense neler olurdu? Ya da Bay ve Bayan Kent ö ğrenecek olsa? Acaba çocuklarına ö ğretmenlik yapması için kendi adamlarının bir fahi şeyi i şe almakta oldu ğunu bilseler ne hissederlerdi? Bay Houghton kendi masanın kenarında aya ğa kalkınca, Fleur de oturdu ğu sandalyeden do ğrularak, "Hayır," dedi. "Daha ba şka sorum yok efendim." "Birkaç gün içerisinde size posta arabası biletinizi getirece ğim, Bayan Hamilton," dedi ba şıyla kapıyı göstererek. " İyi günler, hanımefendi." Fleur odadan ve i ş bulma bürosundan sersemlemi ş bir şekilde ayrıldı, öyle ki geçerken Bayan Fleming'in kendisine nazikçe selam verdi ğini fark etmedi bile. İçerideki odadaysa Peter Houghton dudaklarını büzmü ş, patronunun hanım böce ğinin ardından kapalı kapıya bakıyordu. Ne gibi bir cazibesi vardı ki bu kadının? Yalnızca zayıf ve soluk tenli bir kızca ğızdı bu, silik yüz hatlarına sahipti, kızılımsı saçlarındaysa parlaklıktan eser yoktu. Biraz kilo alacak olsa, belki bir nebze güzel olabilirdi. Fakat en nihayetinde, bu kadın bir fahi şeden ba şka bir şey de ğildi; patronu onu birkaç gece önce Drury Lane'de bulmu ş ve geceyi onunla beraber geçirmi şti. Patronunun Londra'da bile bir metresi barındırdı ğına şahit olmamı ştı. Fakat bu kadına ayrı bir ev açılmayacaktı, kadın Willoughby'ye gönderilerek, dükün karısı ve kızıyla aynı çatı altında ya şayacaktı. Patronunun kızının mürebbiyesi olacaktı. Patronu garip bir adamdı. Peter Houghton patronuna saygı duyar, i şine de de ğer verirdi; ama yine de patronunda bir gariplik vardı. Dü şes bu hanım böce ğinden on kat daha güzel bir kadındı. Karısı ve metresi aynı çatı altında ya şayacaktı. Hayat bazen ne kadar enteresan olabiliyordu böyle. Patronu muhtemelen kısa süre sonra ta şraya ve ev içi mutlulu ğa geri dönmenin uygun olaca ğına karar verecekti. Peter Houghton hafifçe gülümseyerek ba şını salladı. Bir şey kesindi. Dört gün boyunca Fleur adında kızıl saçlı, zayıf bir kızın gelmesini beklemi ş; bu süre zarfında da Bayan 

BENİ BANA BIRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin