-Bu... Space Jockey. Yani, tam olarak değil. Space Jockey içinde. Ancak oraya böyle gidemeyiz.
+Nasıl yani?
-Bu uçurumun aşağısı ölüm.
+Ben, biraz açıklar mısın?
-Beni takip edin.
Matthew ile birlikte Ben'i takip ettik.
Kısa yolculuğun ardından bir tabelanın yanına vardık.
-Bakın. Burada farklı bir dil ile bir şeyler yazılmış. Farkettiyseniz hiç bir dünya diline benzemiyor.
Haklıydı. Değişik şekillerden oluşmuş siyah bir tabelaydı.
İlerideki devasa yapıya tekrar baktım.
-Ben? Sence bunu kim yaptı?
+Reptilyanlar. Predatörlerin ataları. Yıllar önce Prometheus adı verilen ırk buraya geldi. Burası o zamanlar Reptilyanlara aitti. Daha sonra iki ırk arasında savaş çıktı. Savaşın nedeni çok basitti...
-Gezegeni ele geçirmek?
Matthew uzun bir aradan sonra tekrar konuşmuştu.
+Hayır. Su.
Şaşırmıştım. İnsanlık da sadece su için çevre gezegenleri araştırıyordu. En sonunda bu LV yıldız kümesini buldu ve tüm gemileri buralara gönderdi. Ancak yanlız olmadığını anlayınca Koloni Askerleri'ni eğitti.
Bir an için "Predatörler'in sadece su nedeniyle dünyaya gelmeleri olası mıydı" diye düşündüm. Saçma ama olabilirdi.
-Bu yapıya girmek istiyorsak uzay kıyafetlerine ihtiyaç olacak. Aşağının atmosferi tamamen farklı.
+Ne yani? Gemiye geri mi döneceğiz?
-Başka şansımız yok.
••••
Gemiye vardığımızda korkutucu bir sahne ile karşılaştık.
Orada Kaptan, O'neill ve askerlerin cesedi yoktu.
Hemde hiç birinin.
-Tanrım.
+Pekala, gemiye devam edin. Kaybedecek zamanımız yok!
Matthew'in kaptan tavırlarını ilk defa görmüştüm.
Gemiye girdiğimizde etrafa bakmadan Uzay giysilerinin bulunduğu odaya girdik.
-Siz erkekler diğer odaya.
Matthew'in cümlesi ile gözlerimi açmıştım;
-Bakmayız. Hem merak etme, ben buradayken kimse bir şey yapamaz.
Nasıl yani? Üstümu değiştireceğim ve bana böyle bir yanıt mı veriyorsun!?
Bana bakmadıklarından emin olduğum sırada diğer odaya gidip giyindim.
-Madem bizden uzakta rahatça giyindin, hadi gidelim.
Matthew bana ne demeye çalışıyordu anlamıyordum.
••••
Uçuruma geri döndük.
-Pekala. Matthew sen önden. Ripley, sen de onun arkasından. Ben en arkada olurum.
Matthew;
-Ne yapmamız gerektiğini sen söyleyeceksin, korkak tavuk.
+Tamam. O zaman ben ikinci sıradayım.
-Ben!
+Ah, tamam!
İpi sıkıca kalın bir ağaca bağladık.
-Tanrım, ölürsem bu ikisinin suçu!
+Çok konuşma da in hadi.
Aradan daha 1 dakika geçmeden;
-Çocuklar! İndim!
+Yüksek olmadığını söylemiştim.
-Hadi inin! Kaybedecek vakit yok.
Ben'in ardından Matthew ile indik.
Patikadan ilerleyerek Yapı'ya yürüyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alien: Yeni Dünya
Science FictionSon nefes. Gidebileceğim mesafe ne kadar bilmiyorum. Yardım mesajımı alan var mı, onu da bilmiyorum. Pes edersem, kızıma, Amanda'ya verdiğim sözü tutamayacağım. Yapmalıyım. Onların Kraliçesi ölürse, kendilerini yönetemeyip yok olurlar. Tıpkı bağımsı...