Sürü geliyordu.
-Herkes hazır olsun! Smith! Turret'i kur!
Smith denen adam önüne bir şey fırlattı.
O şey birden açılıp bir Turret'a dönüştü.-Yerlerinizi alın!
Ancak ben hala tereddütlüydüm. Gemide karşılaştığım yaratığa mermi işlemiyordu. Sadece ateş-püskürtücü onu korkutuyordu.
-Tamam. İşte geldiler.
Bu Xenomorph'lara karşı ne yapacaklarını bildiklerini umdum.
Kendimi ölecek gibi hissettim.
Saldırı başlamıştı.
•••••
Bulanık.
Tam olarak göremiyorum.
Yerdeyim.
Birden kalktım ve etrafıma baktım.
Nefesim kesildi.
Kaptan ölmüştü. Yüzbaşı O'neill yerde yatıyordu. Kıvranarak "İmdat!" diye bağırmaya çalışıyordu.
Kendime baktım. Sadece kolumda bir çizik vardı.
Mucize gibiydi.
Yavaşça ayağa kalktım. O'neill'in yanına doğru ilerledim.
Kısık sesiyle;
-Bu Xenomorph'ların normalden büyük... olduklarını anladığımda çok geçti...
+Daha önce bir gemide sadece bir tanesiyle başa çıkamamıştım. Bu kadarını bir arada görünce kurtuluş yok sandım.
-Öyle zaten. Askerlerimi kaybetim.
Konuşurken öksürüyordu.
Aklıma Kaptan geldi. Hemen yanına koştum.
Yüzü korkunç bir biçimde delikti.
Matthew? Ben? Onlar etrafta yoktu.
Bir anlığına onların kurtulmuş olabileceğini düşündüm.
Tuhaf ve bir o kadar umursamaz bir şekilde gemiye ilerledim. Askerler ve geminin kaptanı ölüydü. Belki de sonsuza dek bu gezegende kalacaktım. Ama annem hala aklımdaydı.
Bir çıtırtı duydum.
-Matt?
+Ripley! Çabuk gel! Saklan!
Neyi kastettiğini anlamasamda yanına gittim.
-Ne oldu?
+Ben yok. Kaçtı. Senin öldüğünü sandım ama Tanrıya şükür hayattasın. Gemide birşey var. Ben'in bahsettiği Predatör. Yaratıklar saldırdığı zaman en arkadaydım.
Bize yardım etti. Ancak ben sonradan farkettim. Hemen kendimi buraya sakladım.
Beni gördü ancak bir şey yapmadı.-Sonuç olarak...?
+Gemide. Çıktığı zaman beni bulacaktır. Bu yüzden gidelim!
-Ciddi misin? Herkes öldü! Etrafına bak Matt!
Bir an duraksayıp Kaptan'ın ölü bedenine baktı.
+Umrumda değil. Bir Drone sürüsüne karşı koymayı isteyen ben değildim!
-Benjamin de, sen de korkağın tekisiniz!
+Tam adı Benjamin değil. Bak, o ormana kaçtı. Askerlerin geldiği yöne. Mutlaka kaldıkları bir yer vardır, değil mi?
Haklı olabilirdi.
-Pekala. Gideriz. Ancak şu Predatör'e bir bakalım. Bize yardımcı olabilir.
+Ripley. O bir Predatör. Adı üstünde. Avcı. Ne bekliyorsun? Bizi çay partisine davet etmesini falan mı?
-Evet.
Cevabım netti.
Yüzüme asık bir şekilde bakarak;
-Hadi gel. Gidiyoruz. Belki buralarda bir yerlerde çay partisi için malzemeler vardır. (!)
Neyi kastettiğini anlamadım.
-Demek istediğim, bir yerleşim bölgesi.
İç güdülerime karşı koyamayarak Matt'ı takip ettim.
Ormanın derinliklerine ilerledik.
Kaptan'ı ve onca ölü askeri geride bırakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alien: Yeni Dünya
Fiksi IlmiahSon nefes. Gidebileceğim mesafe ne kadar bilmiyorum. Yardım mesajımı alan var mı, onu da bilmiyorum. Pes edersem, kızıma, Amanda'ya verdiğim sözü tutamayacağım. Yapmalıyım. Onların Kraliçesi ölürse, kendilerini yönetemeyip yok olurlar. Tıpkı bağımsı...