Cır cır böcekleri. Kıyıya vuran dalgaların huzurlu sesleri. Bir bardağı servet değerinde olmasına rağmen tadı çamaşır suyunu andıran bir fincan çay. Ve bir sürü orta yaşlı kadın. Haliyle bol bol dedikodu, karmaşık isimler ve en yetenekli yazarlara bile taş çıkaracak cinsten sağlam bir olaylar zinciri.
Başka bir zaman olsa oldukça huzur verici bir tablo olabilirdi. Yalnız olsam mesela. O zaman çamaş... Pardon, çay bile içilebilirdi. Ama şu an değil, hayır.
Derin bir nefes aldım ve saniyeleri saymaya devam etmeye çalıştım. Yineliyorum, çalıştım. Çünkü oturduğumuz çay bahçesinin dışındaki bir bankta oturup denizi seyreden benim yaşlarımdaki, makyajdan yüzü zor seçilen ve karanlığa karışmak ister gibi her kıyafeti siyah olan bir kız sigarasını 'şerefe' der gibi kaldırıp selam verircesine sırıtınca buna daha fazla dayanamayacağımı anlayıp işkencecim, nam-ı diğer anneme döndüm ve "Yetmez mi artık anne? Günlerdir yavaş yavaş öldürüyorsun beni." diye ağlandım elimden geldiğince dramatik bir sesle. Yanındaki platin sarısı saçlı, kollarındaki ve boyunlarındaki takıları göstermeye çalışırcasına baykuş gibi gıdılarını öne çıkarıp bana onaylamaz gözlerle bakan sosyetik gün arkadaşlarını yok sayarak. Ellerinde tuttukları ince fincanlara bakıp öğürmemek için zor tuttum kendimi. Nasıl içiyorlar onu Allasen? "Onu beni meraktan öldürürken düşünecektiniz, küçük bey. Hem korkaklar her gün ölür! Cesur olsaydın zamanında..." ve bir dolu başka şey.
Hayat annemin azarlamalarını dinlemek için fazla kısa. Dinlemediğimi fark edince baykuş sürüsüne bir şeyler söyledi ve hepsi gülüşmeye başladılar.
Bu arada neden bu halde olduğumu merak ediyor olmalısınız. Durun anlatayım:
Hayatımda anneme ilk defa atar yapmış ve telefonumu kapatıp bir kaç güncük ortadan kaybolmuştum ve annem beni bu şekilde cezalandırıyordu.
Tamam, hep iyi bir çocuk oldum, zamanında yatıp önüme koyulduğunda sütümü içtim, gel dendiğinde gelip git dendiğinde gittim ama bu varoluşumun sadece itaat etmekle açıklanabileceği anlamına gelmiyordu. Keşke annem de bunu görseydi.
Ama yook, ne demişler? Kırk yıl sırtında taşır bir gün yere indirirsin sonra arkandan kırk yıl beni taşıdı değil de bir gün yere indirdi derler! Böyle işte dostlarım, annemi korkutmanın cezasını çekiyorum anlayacağınız.
Normalde bu kadar koymazdı, annemin dizinin dibinde büyümüştüm sonuçta da şu kızın bakışlarındaki alay çok dokundu. Sanki hep böyleymişiz gibi. Peh!
Nefesimi sıkıntıyla dışarı üfleyip telefonuma döndüm ve günlerdir çaktırmadığını sanarak beni tavlamaya çalışan beceriksiz kıza 'selam' yazdım ve o gecelik eğlencemi başlatmış oldum.
Gözlerim karanlıkta zor seçilen cılız deniz manzarasıyla mesaj atma konusunda hız rekoru denemesi yapan kız arasında mekik dokuyordu. Pek rakibi olduğu söylenemezdi. Kız çok yetenekliydi.
Bu kadar zorlamasa belki hoşlanabilirdim ondan. Hoş bir kızdı, güzel bir yüzü, kıvırcık çikolata rengi saçları ve mükemmel bir müzik zevki vardı. Konuşurken sıkılmıyordu insan. Ama gelin görün ki biraz geç mesaj attığımda hemen trip atıyor ve tüm potansiyel ilgimi yerle bir ediyordu. Derin bir nefes aldım ve istemsizce Nebahat hanımın kızı Sedef'in nişan tarihini öğrendim.
Kim olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yok.
Kulakligimi evde unuttuğum ve annemin gereksizliğin elli tonu olan dedikodularıyla beynimi doldurmak zorunda kaldığım için kendime lanet ediyordum. Yine de hafizalarina saygi duymamak elde degildi. O dediklerini animsamak icin üç yaş anılarımı falan silmem gerekirdi benim.
Bu sırada demin bana sırıtan kız tekrar önümden geçti ve geçerken olabildiğince seksi bir ifadeyle göz kırptı. Yüzünde yaptığım şey onu çok eğlendirmiş gibi keyifli bir ifade vardı. Yerimde doğruldum. Eğer yanımda annem olmasaydı koşa koşa takip eder ve küçük siyah elbisesi ve olmasada olur cinsinden file çorabının altında ne olduğuna ilişkin bir keşfe çıkardım ama annem sandalyemde hareket ettiğim an bana öldürücü bakışlar fırlattığı için yerime geri sindim anında. Oturduğum yerden bakışlarımla gözden kaybolana kadar takip ettim. Geceye karıştığında ise telefonuma dönmekten başka şansım kalmamıştı.
Ağır ağır bir mesaj yazdım. Anında bir cevap geldi ve o küstah kızı unutmama yardımcı oldu. Şimdilik. Sonra onun icabına bakacak, benimle dalga geçmenin ne olduğunu gösterecektim. Şu saçma cezadan kurtulursam. Bir gün. Umarım.
Ah anne!
//Öncelikle herkese merhaba, Watty'deki ilk hikayem ile karşınızdayım, uzun zamandır cesaretimi toplamaya çalışıyorum ve, öyle işte. Umarım beğenirsiniz. *-*
//Ayrıca hikayenin adı multimediada bulabileceğiniz Mavi Kuş ile Küçük Kız isimli şarkıdan esinlenilmiştir. Dinlemenizi tavsiye ederim. ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kuş
General Fiction....yattığı yerde doğruldu ve yanındaki kıza döndü, "sence ben bu hikayede bir karakter miyim yoksa tipleme mi?" dedi meraklı bir ifadeyle. Kız, bunun her zamanki muzip sorularından biri olmadığını fark etmişti. Keşke onlardan biri olsaydı, diye ge...