"Teşekkürler Jeongguk, kapıyı açtığın için yani."
Aşığım evime geleli yaklaşık yarım saat olmuştu. Geldiği andan beri henüz konuşmuyor ve birbirimize bakmaktan çekiniyorduk. Bu durum canımı sıkmış olacak ki kalkıp ikimiz içinde birer kupalık papatya çayı kaynatmıştım.
"Afiyet olsun."
"Evin," dedi kısıkça. "Çok temiz, çok düzenli ve ferah. Her şey beyaz, koltuklar, halıların, perden, dolapların... Tüm bunların arasında nasıl mutsuz olabilir ki insan."
"İçimin aksine gözümün önünü ferah tutmak iyi geliyor elbette. Bence sende bir an önce o siyah eşyalarından kurtulmalısın."
Cümlemin bitişinde omuzlarını indirip kaldırdı sakince. "Belki," dedi. "Belki bir gün ona da vakit bulurum."
Sonrası ise hızlıydı. Aşığım belli etmemeye çalışsada gözlerini bedenimden çekemiyordu. O gelmeden hemen önce güzel bir duş almış, tüm güzel kokulu krem ve parfümleri sürmüş, saçlarımı küçük bir topuz haline getirip, üzerime sadece bir tişört geçirmiştim.
Belki biraz olsun bana dokunma isteği uyanır diye her türlü şeyi denemek için pusudaydım.
"Yaşından nefret ediyorsun, öyle değil mi?"
Sorumla duraksadı. Bakmaya cesaret edemediği gözlerime bakabilmek için yavaşça kaldırdı çenesini. Gözlerim gözleri üzerinde turlarken, beklemediğim cevabı verdi bana.
"Nefret ediyorum."
"Neden?"
"Çünkü..." Sıkıntılı bir nefes verip yarım bir gülüş attı. "Engel oluyor."
"Neye?" dedim. Dedim çünkü açık olmasını, aptal yaş farkının hiçbir bok ifade etmediğini kabullenmesini bekliyor, elindeki kupayı bırakıp dudağıma yapışmasını istiyordum.
Öyle çokta büyük şeyler değildi isteklerim.
İstesek en güzellerini yapabilirdik.
"Jeongguk, tertemizsin, ufacıksın. Öyle çok korkuyorum ki seni kirletmekten. Ben sana dokunmaya bile korkarım. Çok büyük şeyler istiyorsun. Pişmanlığın olmaktan korkuyorum, anlamıyorsun beni, doğru değil hiçbir şey."
"Saçmalık." Dedim ayağa kalkıp oturan bedenine yaklaştığımda. Farkında olmadan azarlamaya başlamıştım bile. Aramızda santimler kalana dek yaklaştım. "Düpedüz saçmalık bu. İstiyorum, sikeyim seni seviyorum. Neden anlamak istemiyorsun. 11 yaşında bir çocukmuşum gibi davranmaktan vazgeç. Yanlış olan hiçbir şey yok Taehyung. Şuracıkta sevişsek bile yanlış ola-"
Delicesine isyanda bulunduğum cümlemi bölen şey; dudaklarımda hissettiğim dudaklarıydı.
Öyle deli gibi uzun ya da tutkulu bir öpücük değildi. Saliseler çerçevesinde sıcak dudakları benimkilere dokundu.
Tam o an, işte tam o an durmuştu zihnim.
Geri çekildiğinde ise, alnını alnımla buluşturdu. Zihnim ağır çekimdeyken herhangi bir eylemde bulunamadım. Konuşma yetimi bile kaybetmiştim sanki. Binlerce yemin dokuyan aşığım, hiç beklemediğim bir anda buluştu benimle.
"Özür dilerim. Aptalım çok özür dile-"
Müsaade etmedim, yersiz özürlerine devam etmesine müsaade etmedim. Boynuna usulca tutunduğum aşığıma bedenen yaklaşıp tekrar öptüm.
Kaçmasına süre tanımayıp kavradım içimi titreten dudaklarını. Öyle yavaş, öyle acılı öptüm cennetinden. Dakikalar geçti üzerimizden zira ayrılmadık. Ne o buna niyetliydi ne ben. Birkaç geri adımda, tişörtünün kasık kısmından tutarak gelmesini sağlamış, sırtımın duvarla buluşmasını, bedeniminse onun ve duvarın arasında sıkışık kalmasını sağladım.
Alt dudağım tarafından ziyadesiyle emildiğinde, kısık bir inleme kaçmıştı boğazımdan onun dudaklarına.
"T-taehyung..."
Dudaklarından ıslakça ayrılıp dağılan ifadesine baktığımda, gözleri hala kapalıydı. Dudakları kızarmış, saç dipleri nemlenmişti. Bu görüntüsüne bile kendimi kaybedebilirdim.
"Yalvarırım. Taehyung yalvarırım korkma, kaçma. En doğru ândayız, birbirimizi hissetmek için en doğru ândayız."
Gözlerini usulca açıp gözlerime baktığında, tek kelime etmedi. Yüzünden bile anlaşılmıyordu arzusu, bırakıp gidecek korkusundan yavaşça tutmuştum omzundan.
Sonra ise korkup kaçacak sandığım aşığım, dudaklarıma kapanıp kucakladı beni. Birkaç adımda sırtım koltuklardan biriyle buluşmuş, geceyse onun sıcak göğsünde bitmişti.
Yaşayacağım en korkunç gündüz evrilmeden, mutlu birkaç soluk geçmişti boğazımdan içeri.
Aşığım bir kez daha korkusuyla bozguna uğratmadan önce beni.
🔓
finale pek bir şey kalmadı. mini fic nihayetinde ama çok seviyorum ben, yazmasını, hatta okumasını bile. umarım sizinde hoşunuza gidiyordur.
hoşça kalın güzeller.
seviyorum, sizi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thousand Miles | Taekook
Fanfiction• Tamamlandı Kim Taehyung, otuz iki yıllık hayatının son on bir ayında, her sabah kapısının önüne bırakılmış bir buket çiçek buluyordu. Tabii bu düşünülenin aksine asla toz pembe bir aşk hikayesi değildi. → Texting - Düzyazı → Instagram → Mini Fic