Bölümde Claude Bernand'ın çalışmaları olarak aktarılan bilgiler geniş perspektifte bu isme ait olsa da varsayımlar hikayeye uyarlanmıştır. Bu yüzden tıbbi olarak hatalar söz konusu olabilir, esasında daha detaylı bir araştırma yaparak en doğrusunu bulabilirdim, ancak 19. yy da bir hekimin erişebildiği bilgiler ancak bu kadar olmalı diye araştırmamı daha ileriye götürmeden ulaşılabilecek en mantıklı hipotezi sunmanın daha iyi olacağına kanaat getirdim. İyi okumalar~
"Hala anlamıyorum, niçin sizi öldürmek istiyorlar?"
Lord Darren hastane yatağın yatan oğlunun canlılık renklerinden yoksun yüzüne bakarken patlama hakkındaki konuşmaya biraz önce son vermiş ve ilk kez bu konuyla alakalı soru sormuştu. Uzak bir köşede kollarını göğsünde birleştirerek hareketsiz duran Kont ise cevap vermeden önce uyuyan sevgilisine baktı. İki adım atıp da yanına gidememek yüzünden huzursuz hissediyordu ancak babası oradayken sadece gözlerinin özgürlüğü söz konusu olabilirdi.
"Bu büyük bir mesele. Ortaya çıktığında pek çok kişi canından olacak lordum."
Soğukkanlılıkla söylediği şey kırklarının sonunda olan adamı dehşet içinde bırakarak daha yaşlı görünmesine neden olduğunda kaşlarını kaldırdı ve bazı şeyleri açık etmeden bunun izahını nasıl yapacağını düşündü. Biraz sonra, "Önceden, son yıllarda kaybolan ve öldürülen lordlar ile aynı kaderde yer aldığımı düşünmezdim. Onların düşmanı ile bizim düşmanımız farklı olmalıydı. Yalan yok, bunun aksine inandığım zamanlar da oldu. Bu iki fikir arasında gidip geldiğim onca zaman sonra nihayet anladım." Diye uzunca konuştuğunda Lord Darren tüm dikkatini ona vermiş bir haldeydi.
"Aradığımız kişi güçlü ve tek bir isim. Ülkemizin güçlü lordlarının kaybolması ve isimlerinin silinip gitmesi birkaç ayrı zihnin ürünü olamaz."
"Neden böyle düşünüyorsunuz?" Diye soran adam aldığı cevaptan sonra uzun süre konuşamamış, sadece düşünceleri ile meşgul olmuştu.
"Gücü istemek ve bunun için başkalarına zarar vermek oldukça basit, ayrıca anlayabildiğim de bir istek. Ancak bu güç, bunun için verilen savaş sadece bir kişiye ait olabilir. Birkaç kişi aynı şeyi istiyor olsaydı, bugün burada bunları konuşuyor olmaz ve onların kendi aralarındaki güç kavgalarını seyrediyor olurduk."
Xiao Zhan'ın dilinden dökülen bu sözler uzun bir düşünce süresinin kanıtlanamayan ürünleriydi. Kendisine hala yanılma payı veriyordu fakat buna inanmak nedense her şeyi daha kolay göstermişti. Güç için savaşmayı kabul edebilirdi ve yapılan hamleler ancak bu ihtimalde anlamlı oluyordu. Ondan canını ve parasını almak istemişlerdi ; mevcut durumda her ikisinin kaybı da Manchester'i başıboş bırakmaya yeterdi.
Bu kişinin kim olduğu ise hep olduğu gibi belirsizdi. Fakat artık sadece iki isim onu sonuca götürebilirmiş gibi hissediyordu. Lord Everglot kesinlikle bir şeyler gizliyordu ve evine döndüğü vakit kuzey limanını Galler gemilerine kapatmak gibi kesin kararlar almıştı. Marki'nin ise hem polislerle olan yakınlığı hem de Yibo'nun orayı ziyaret etmesinden sonra başına gelenler, onu geri dönülemez bir şekilde şüpheli konumuna getirmişti.
Son olarak tüm bu yaşanılanlarda Yibo'nun yeri ise anladığı kadarıyla sadece kendisinin yanında olmasıydı. Belki de o ilk gecede silahın önüne atlamasa kimse onunla uğraşmaz ve o şimdi hastane yatağında yatmazdı.
"Fazla düşünme Xiao Zhan, kaybolursun."
Ona bunları söyleyen kişi camın önünde benzer vücut pozisyonu ile bekleyen Zhuocheng olmuştu. Onunla Lord Darren hastaneye gelene kadar bunları konuşmuştu ve artık ikisi de biraz bıkkınlık biraz da can sıkıntısı ile yapılacak işleri kabataslak konuşup susmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lord, don't move that, [Yizhan]
Fanfic"Atalarımın kanıyla yıkanmış kılıcım üzerine yemin ederim ki, lordumu her şeyden koruyacağım." ___ ~Victoria dönemi~