Önceki bölüm hatırlatması: Aziz martin kilisesine gönderilen Baron zorlu günler geçirirken sevgilisinin gelmesiyle her şeyin sona erdiğini düşünmüştü. Ancak beklenmeyen bir suç, onu Lont'tan yeniden ayırmış ve her şey daha karmaşık bir hal almıştı.
İyi okumalar~
○○○○○○○○○
Güneş daha doğmamıştı.
Lord Darren bütünüyle kendi kazdığı çukura düşmeden önce son durgun saatlerini yaşıyor ve aydınlığın varlığına inanarak geçirdiği bu saatlerde usul usul bir şeyler yazıyordu. Gelmeyen uykusu şimdi şakaklarında bir ayrıydı, elindeki titreme ise onu yazmaktan alıkoyma konusunda başarılı olamamıştı. Belirsiz notlar önünde sayfalarca uzanırken durmayan eli yeni bir satırdan aşağıya düştü; şu kelimeler yan yana geldi.
Sadece bir anın, her şeyi yapmanın mümkün olacağını düşündüğüm o kıymetli saniyenin bir daha yaşanmayacağını biliyorum.
Pişmanım, üstelik zaman da artık bizden yana değil. O artık bize karşı durmakta ve tüm hezimetlerimi dinmeyen sancılar eşliğinde önüme sunmakta.
Lakin yine de-
Kaleminin hareketlerine son vermesinin sebebi şiddetle çalan kapı olmuştu. Duyduğu sesten sonra gözleri hafifçe büyürken yerinden doğrularak kalktı. Vakit çok erken ve kendisi gibi uyumayan Fanxing'in koşarak açtığı kapının ardındaki bedenler beklenmedikti.
Ondan önce davranan genç kapıyı açtığında kendisi merdivenin son basamağında yarım kalan adımıyla karşılamıştı içeri giren polisleri. İstemeden çattığı kaşları soğuk bakışlar ile buluştuğunda öncekilerden daha dengesiz bir adımla merdivende kalan ayağını yere indirdi.
"Ne oluyor? Bu vakitte ve bu şekilde evime girmenizi nasıl açıklayacaksınız?"
Üniformasının omuzlarındaki işletmelerden düşük rütbeli bir polis olmadığı anlaşılan adam sinirli sayılabilecek bir tavırla başını çevirdi. Dikkatli bakılırsa uykulu olduğu, kemerini her zaman taktığı yerden takmadığı ve çizmelerinin iplerini özensizce bağladığı anlaşılabilirdi. Tüm bunları kısa anlamı şuydu; oraya aceleyle gelmişti.
Fakat ne Lord Darren ne de onun yanında bekleyen Fanxing bunu fark edebilecek bir durumdaydı. Çünkü ikisinin de gözlerinin önüne gerginlik bilinmezlik ile el ele vererek bulanık bir perde indirmiş gibiydi.
"Lord Wang Darren, buraya niçin geldiğimizi sahiden bilmiyor musunuz?" Diye seslenen polis biraz ilerleyerek kendisine eve izinsiz adım atmış olmasının hesabını soran adamın karşısına geçti. "Yoksa inkar yoluna gidip bizi kanıt aramaya mı mecbur bırakacaksınız?"
Konuşmalarından hiçbir şey anlaşılmıyordu. Hiç kimse Yibo'nun o sırada apar topar polis merkezine götürüldüğünü bilmiyordu. Bu yüzden Lord Darren sessiz kalarak kendince nedenler bulmaya çalışıyordu. Zihni ona hiçbir cevap sunmazken birden aklına Yibo geldi, onunla alakalı her şey yüreğinde bir korku yarattı ve aynı duyguyla kendisine soru soran polise baktı.
"Oğlunuzun eşyaları nerede?"
Polis arkasında durarak emirlerini bekleyen iki ayrı polis memuruna merdiveni gösterdi. Sorduğu soru sorulması gerektiği için sorulmuş ve bir cevaba ihtiyacı yokmuş gibiydi; kendisinden emin bir tavırla devam etmişti konuşmasına. "Eşyalarını dikkatlice araştırın. Garip gördüğünüz her şeyi buraya getirin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lord, don't move that, [Yizhan]
Fiksi Penggemar"Atalarımın kanıyla yıkanmış kılıcım üzerine yemin ederim ki, lordumu her şeyden koruyacağım." ___ ~Victoria dönemi~