5| Sadece lorduma, benim lorduma.

789 112 190
                                    

"Yaralanma olayınız ne zaman olmuştu Lord Wang."

Yibo kendisine yöneltilen alakasız ve cevabı bilinen sorulardan bunalmıştı. Marki'nin öldürülen kardeşi yüzünden burada, bu polis merkezindeydi. Saatler olmuştu. Babası ve birkaç tanıdık soylu ile gereksiz bir bekleyişin içindelerdi.

"Bunu neden soruyorsunuz memur?"

Ters bir sesle konuşmasını kendisine yakıştırmamış olsa da sahiden bunaldığını hissediyordu. Üzgündü, Marki'nin hasta olan kardeşini bir kez görmüştü, fakat tanımadığı birinin bile bir cinayete kurban gitmesini istemezdi. Üstelik Marki'yi görememiş olsa da söylenenler, adamın çökmüş bir halde olduğu yönündeydi. Bu vaziyet kendisini endişelendirmişti.

"Biliyorsunuz, son vakitlerde soylulara düzenlenen saldırılar arttı. Bu durumda size neden bu soruyu sormamalıyım?"

Yibo kendisine ukala bir tavırda soru yönelten polis memuruna kaşlarını kaldırarak baktı. "Madem bu kadar görev bilincine sahipsiniz, o zaman söyleyin." Ayağa kalkarak masanın öbür tarafında oturan memura doğru yaklaştı. Öfkelenmişti ve uzun süredir böyle büyük bir öfkeyi hissettiğini hatırlamıyordu. "Neden yılın en büyük etkinliğinde, Lord Xiao Zhan'a düzenlenen saldırı hakkında hiçbir şey yapmıyorsunuz?"

Biraz evvel cesurca konuşan polis memuru duyduğu isimden sonra susup kalmış ve yüzüne garip bir korkunun bölgesi düşmüştü. Yibo yüksek perdeden çıkan sesine önce şaşırdı sonra onu duyanlara baktı teker teker. Herkesin yüzünde aynı ifadeyi gördü. Öfkesi onu yakarken oradaki işini yarım bırakarak dışarıya çıkmak istedi.

Kafası karışmıştı. Birileri olayların açığa çıkmasına engel oluyordu, çok belliydi. Fakat bunu yapan kişinin kim olduğu tam bir muammaydı. Marki olamazdı, Galler arşidükü çok güçlü bir soylu olsa da Londra polis merkezine müdahale edemezdi.

Kraliçe miydi?

Kraliçe neden kuzey İngilterenin gözbebeği olan adamın karşısında dururdu ki? Mantıklı değildi. Üstelik Kont Xiao onlarca fabrikayı ve ekonomik faaliyeti başarıyla idare ediyordu. Onu gördüğü ilk seferde gösteriş meraklısı, işine hileyi katan bir soylu olduğunu düşünen Yibo, artık anlamıştı. Lord Xiao Zhan dürüst ve çalışkan bir adamdı.

Peki ya bu, nefret sebebi olabilir miydi?

Onlarca soru arasında nefesi kesilir gibi oldu. Alnında biriken ter damlalarını hissedebiliyor, gözlerinin odaklandığı nokta sürekli değişiyor ve neresi olduğu önemli değil, bir yere oturmak istiyordu.

Böylesine kötü hissettiği sırada tüm karmaşanın ortasında kulaklarının işittiği ses ile zihnindeki tüm sorular kenara çekildi, rahatlar gibi oldu.

"Lordum."

Oradaki kimse, Yibo'da dahil Xiao Zhan'ı görmeyi beklemiyordu. Herkes sırayla Kont'a selam verirken, onun gözleri sadece omzunu kavradığı adamın yüzündeydi. Aşağı yukarı bir gün olmuştu onu görmeyeli. Kont özlediğini fark ediyordu ve o an, polis merkezi gibi alakasız bir yerde aşkın kudreti karşısında sadece boyun eğebiliyordu.

"Sakinleşin, babanız dışarıda. İsterseniz yanına gidin. Duyduğuma göre Marki polis merkezinden ayrılıyormuş, onu görmek isteyebilirsiniz."

Zhan'ın söylediği şey Yibo'nun ilgi alanına dahil değildi. Zihnine hala bir sis tabakası karışıyordu. Birden bire, aniden kendisini kötü hissettiği sırada onu görmek çok fazla etkilenmesine sebep olmuştu.

"Nasıl?"

Kont onun afallamış, kontrolünü kaybetmek üzere olan haline bakarken, etrafındaki insanları ve neden orada olduğunu hesaba kattığından gülümseme isteğine engel oldu. "Buradaki işim bittiğinde bir otele yerleşeceğim. Adresini Zhoucheng verecek size, orada buluşun benimle."

Lord, don't move that, [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin