10. Bölüm

33 1 0
                                    

Merhaba uzun bir aradan sonra yeni bölümü yazdım. Umarım beğenirsiniz.

İyi okumalar.

Ruhumu bedenime iplikle dikmişler. iyileşmesini beklerken bana ruhuma sahip çıkamadığımı söyledikleri halde iğneleyici sözleri umursamadım. Onlar ruhumu ellerine alıp bir bebek gibi çekiştirip oynadılar ve bana ruhumu ikinci el eşyaymış gibi teslim ettiler. Bana hiçbir şey olmamış gibi davranmaları, ellerinde olan ipliklerle oynadıkları kukladan farksız değillerdi. Bende onların ellerindeki kuklaları alıp elime geçirdim. Onların oyuncağını söküp onlara benzeyen bebekleri diktim. Her bebeğin üstünde onları ilgilendiren söz yazdım. Ölüm kokan kanlı bebeklerin uçlarını birbirine bağladım ve sırası gelen ipten aşağıya düşüyordu. Ben onları elimde oyun ettiğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz ben onları üs üste koyup cehennemin vadisinde yaktım.

"Her yalanın ardında ölü kokan kuklaların ardında gizlenen mesajlar vardır." A

Yaklaşık yarım saattir, bilmediğim sokaklarda geçmenin verdiği ürperti vücudumda kış gününde kalmış gibi titriyordum. Sude'nin beni aramasından sonra evden çıkmış, evinin yolunu bildiğim kadarıyla bulmaya çalışıyordum. Bu saatte etrafta yoldan taksi geçmediği için yürümek zorunda kalmıştım. Evden Buğlem'e haber vermeden çıktığım yetmiyormuş gibi etrafta kimse yoktu.

Girdiğim yeni sokağa ilerlerken bulabileceğimi sanmıyorken hatırlamaya çalışıyordum. Evine bile hiç gitmemişken sadece o anlattığı havuzlu ev değil bir gece konuda yaşadıklarını A sayesinde öğrenmiştik. Oturduğu yerin orda eski yetimhane olduğu için biraz oraları biliyordum.

İlerlerken önüme bir gece kondu denk geldiğinde o video hatırlamaya çalıştım ve o evin bu olduğunu anladığımda sevinerek eve doğru ilerlemeye başladım.

Eski dökük kapıyı iterek içeri girdiğimde etrafı derin bir sessizlik kaplamıştı. Evin önüne geldiğinde "Sude" diye bağırdım ama sesim karşılıksız bir şekilde yankılanmıştı. Evin kapısının açık olması bedenime ürperti sarmıştı. "Sude"

Karşılıksız cümlelerimi bir kenara bırakarak içeri ilerledim. İçeriden bir kadının kısık sesi geliyordu ama bu sesin sahibi Sude olduğundan emin değildim.

"Sude" diye tekrar bağırdığımda oturma odasında gözüken Hasta kadının bağıramadığım yardım çığlıklarıydı. Bu evde her ne olduysa kesinlikle iyi şeyler olmadığı kesindi.

Mutfağa doğru girer girmez gördüğüm manzarayla donakalırken orada çığlık atmak istedim. Yerde soluksuz nefes alıp almadığını bilmediğim yerde Sude yatıyordu. Şaşkınlığın yarattığı tepkiyle olduğum yerde kalırken kalbimin atmadığını hissettim. Bu cesaretimi kendimde bulup gece yarısı evin içinde kim olduğunu bilmeden buraya gelmem sadece aptallıktı. Şaşkınlıkla yerde yatan Sude'yi gördüğüm andan beri donup kalmıştım. Ne yapacağımı bilmediğim için yere eğilerek Sude'nin kafasını çevirdiğimde gördüğüm manzarayla nefesim kesilmişti. Yerde kafasından akan kan ilk bakışta anlaşıl masada kafasını çok kötü çarpmıştı.

Cebimdeki telefonu çıkartarak son arananlardan Buğlemin numarasını bulduktan sonra aramaya başladım. Derin bir uykusu olduğu için her ne kadar telefonu açmayacağını bilsem de yine de şansımı denemek istemiştim. Kaç defa aramama rağmen telefona bakmaması içimi daha fazla huzursuz etmeye başlamıştı. Evden çıkarak karanlık ortamı tek aydınlatan sokak lambalarından başka kimsenin olmadığı sokakta birini bulabilir miyim diye sokağa çıkmıştım.

Şaşkınlığı bir kenara bırakarak yürümeye başladım. Uzun dar sokaklardan hızlıca geçerek hızlı olmaya çalışıyordum. Etrafımda biri olup olmadığını kontrol ederek çaresiz bir şekilde ıssız sokakta yürüyordum. Sokağın karşı tarafına geçtiğimde yüzü giydiği hırkanın şapkası ile kafasını örttüğü için kız mı erkek mi olup olmadığı anlaşılmıyordu. Elindeki sigarayı yere fırlatarak oradan ayrılmak üzereyken "Bakar mısınız?" diyerek seslendim. Kafasını bana çevirerek yüzüme bakmaya başladığında bir süre yüzüme bakarak söylediğimi duymazlıktan gelerek yürümeye başladı.

KANLI DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin