𝐄𝐦𝐧𝐢𝐲𝐞𝐭 𝐊𝐞𝐦𝐞𝐫𝐢

365 23 39
                                    

27 Nisan

İlkbahar sıcağının yeni yeni ortaya çıktığı bir gündü. Ağaçlar çiçek açmış,
toprak kış uykusundan uyanmış sokak hayvanları etrafta başlarına buyruk gezerek dolanıyorlardı. Erwin kışı çok zor atlatmıştı. Son zamanlarda ona hiç iş düşmüyordu. Üstüne binen borç yükünü ağırlaştırıyor, her şeyi daha da zorluyordu ama bilirsiniz bir baba kızını ne soğukta ne aç ne de yalnız bırakabilirdi. Erwin'de o sabah yine kızını yanına almış işe gitmek için arabasının arka koltuğuna oturtup emniyet kemerini güzelce bağladıktan sonra ön koltuğa geçmiş çalıştığı şirkete gidiyorlardı beraber.
"Küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede?"
Küçük kız burnunu işaret etti. "Burada! Burada!" Arabayı süren sarışın kızına gülerek şarkının sesini kıstı. Kızı aynı ona benziyordu, sarı saçları mavi gözleri vardı. Annesinden neredeyse hiç bir özellik almamıştı. Güzel sesi dışında tabii.
"Babacığım, eğer bugün iş yerinde sana sessiz olmanı söylersem lütfen sessiz oyna bebeğinle. Biliyorsun çok çalışmak zorunda kalıyorum."
Erwin dikiz aynasından arka koltuktaki kızına hızlıca göz attı. Kız henüz dört yaşında olmasına rağmen oldukça akıllıydı. Babası sessiz olmasını söylediğinde susması gerektiğini bilirdi.
"Peki babacığım. Söz veriyorum!" Kız gülümseyerek babasına bir öpücük yolladı. Arabanın ön camına bakarken içinde sebepsiz bir korku belirmişti.
Korkuyordu.

Erwin, arabayı elinden geldiğince dikkatli sürüyordu. Dün akşam kızının ateşi çıkmıştı. Sabaha kadar başında bekledi. Her zamanki gibi. Ateşinin düştüğünü görünce yaklaşık iki saatlik bir uyku çekme şansı olmuştu.
Arabası elinde kalan son mal varlığıydı. Kirasını verdiği evin sahibi onları evden çıkmaya zorlayacaktı, muhtemelen. Erwin geçtiğimiz iki ay kirayı geciktirmişti. Adam bu düşünceden rahatsız olunca müziğin sesini açıp kızı mırıldanırken onu dinleyip dikkatle araba sürmeye devam etti. Sarışın, karşıdan gelen tırı gördüğünde artık çok geçti. Tır sol şeritten çıkmış, doğruca üstlerine geliyordu. Direksiyonu ani bir hareketle sağa kırsada işe yaramamıştı.
Erwin'in aklına gelen ilk şey kızıydı. Arabada uyuyacak vakti olursa diye tuttuğu yastığı kızına siper etmek için yüzünün önüne tutup onu cam kırılarından uzak tutmayı başarmıştı ancak kendisinin o kadarda iyi bir durumda olduğu söylenemezdi..

                              •Levi•
"Hocam bugün sanki biraz daha yakışıklısınız."
Levi başını eğip öfkeyle sırıtarak derin bir nefes aldı. Şu asistanlar yok mu, hep uyuyacak zaman arıyorlar.
"Daha nöbetin bitmedi Jeager. Gerçi sana da az nöbet yazmamışlar. Mikasa senin yerine kalmak istemişti muhtemelen nöbetini 5-6 saat daha uzatırsam kızmaz.
Git kanepede zıbar. Saat üçte yanımda olmaz isen seni önce kaynar suyla uyandırır sonra o halinle bir de vakaya sokarım. Git yat şimdi."
Sabah hastane pek yoğun değildi. Levi sessizliğin ne kadar güzel olduğunu düşündü bir süre. Saat dokuza geliyordu. Kafeteryanın çayları güzel olsaydı Levi üşenmeden gidip alırdı. İçine ne koyuyorlardı bilmiyordu ama çayın tadı iğrençti. Tamamen iğrenç. Levi iki sokak ötedeki kahve dükkanındaki arkadaşlarından her sabah çay alırdı. Onlarınkide fena değildi. Evde demlediği kadar güzel olmasada kafeteryaya göre kat ve kat daha iyiydi. Levi saat on ikideki ameliyatı son yılındaki bir asistanla yapmak istiyordu. Sanırım adı Petra idi. Dikiş atışı ilgisini çekmişti. Çok temiz ve güzel. Üstelik çokta hafifti eli. Levi öğrencilerine her ne kadar bağırıp çağırsada hepsi onun için inanılmazdı. Zeki, becerikli ama tembel. Levi üniformasını çıkarmak için vakit kaybetmek istemiyordu, sonuçta tüm gün hastanedede kolay olsun diye bunlarla dolaşıyordu. Kendisininde programı berbat haldeydi. Acil serviste nöbete kaldığında delicesine yoruluyordu ama tempoyuda seviyordu. Öğrenciler her zamana ayıktı. Şu ana kadar ters giden hiç bir şey yoktu. Levi beyaz önlüğünü giyip koşarcasına adımlarla çay almak için kahve dükkanına yürümeye başladı. Kapıyı açıp içeri girdiğinde iki güler yüz onu karşıladı.
"Levi! Çayın hazır!"
Kadın kibarca gülümseyerek ona çayı uzattı.
"Tanrım Nanaba, çok dakiksin. Bunu seviyorum, işler nasıl gidiyor?"
Kadın masanın altından bir karton bardak daha çıkarıp içine yaptığı kahveyi doldururken cevap verdi.
"İşler mükemmel! Hatta ikinci şubeyi ne zaman açacağımı soranlar bile oldu, inanabiliyor musun?"
Kadın kahve bardağını güzelce bir poşete koyup Levi'a uzattı.
"Birde sana zahmet olmayacaksa bunu Mike'a verir misin lütfen? Hastanede çok yorulduğunu duydum, bana kahvemi özlediğini söyledi."
Levi kadına gülümsedi. Mike ve Nanaba aşağı yukarı 5-6 yıldır evliydi. Çok güzel bir çiftlerdi aslında. Levi ikisininde en yakın arkadaşlarından biriydi ve bu çiftin davranışları onu güldürebilen sayılı şeylerden biriydi.
"Tabii ki! Mike da seni çok özlemiştir eminim. Uykusunda bile Na-"
Levi'ın cümlesi aniden gelen çarpışma sesiyle bölündü. Kahve dükkanından koşarak dışarı çıktı.
Girmesi yasal bile olmayan bir yolda yük taşımaya çalışan bir tır ve büyük bir ağaçla arasına sıkışmış Range rover. Tek sorun kamyonun kasasınındakilerin yere dökülmüş olmasına rağmen kasanın hala arabanın üzerinde olmasıydı.
Levi çay bardağını fırlatıp olay yerine koştu. Bir yandan telefonunu çıkarıp hastaneyi aradı.
"MİKASA İKİ SOKAK AŞAĞIDAKİ KAHVE DÜKKANININ ÖNÜNDE BİR TIR VE ARABA KAZASI TIR ŞOFÖRÜNÜN BİLİNCİ AÇIK. ARABA EZİLMİŞ İÇİNDEKİLERİ GÖREMİYORUM! İKİ AMBULANS YOLLA ERENİDE KALDIR HASTANEDE BİZİ KARŞILAMAYA HAZIRLANIN!"
Levi yanıt beklemeden telefonu kapatıp cebine attı. Arka koltuktan gelen ağlama sesiyle hemen oraya dönüp kapıyı zorladı. Açılmayınca camın arkasındaki ufak kız çocuğuna baktı.
Camı kıracak bir nesne ararken bir motor yanlarında durdu. Ayağında siyah spor ayakkabıları, siyah pantolon ve gömleğiyle siyah saçlı biraz yaşlanmış olsada hala alımlı, siyah saçlı bir kadın kaskını çıkararak hemen motordan atladı.
"Levi durumdan bahset bana."
Levi Kuchel'ı görünce biraz rahatlasada hâlâ dikkati kazadaydı.
"Kaza az önce meydana geldi ambulans yolda. Tır şoförünün başında derin bir yara var. Kafa travması olduğunu düşünüyorum, buradan görebildiğim kadarıyla arka koltukta ufak bir kız var. Kapı açılmıyor bana camı kırmak için bir şey lazım."

Kuchel motoruna dönüp arkasındaki ufak alet çantasından bir ingiliz anahtarı çıkarıp cama baktı. Ufak kızın yüzünün yastıkla kapalı olması işine gelmişti. Camı tek bir hareketle kırıp tuzla buz ettikten sonra kıza uzandı.
"Merhaba ben Profesör Doktor Ackerman, şimdi seni buradan çıkaracağım. Tamam mı ufaklığım?"
Küçük kız Kuchel'a baktı. Doktorlardan korkmaması gerektiğini öğretmişti babası ona. Kız başını salladı ama gözü başka bir yerdeydi.
"Babamıda alın."
Kız oldukça sakindi. Biraz öne eğildiğinde babasının halini gördü.
"BABA!!!"
Ufak kız paniğe kapılınca kuchel kemerlerini çözüp kızı aldı.
Kız tepinip bağırırken onu kucağında sakince tutarken teselli etmeyi denedi.
"Babanı kurtaracağız tamam mı? Sonra beraber eve döneceksiniz, şimdi izin ver, doktor ağabeyin baksın ona."
Kız başını Kuchel'ın göğsüne gömmüş ağlarken Kuchel onun bedenini kontrol ediyordu. Levi'a arabanın içini işaret etti.

"Kapıyı açmadan bakamam."
Levi beyni hızlı bir çözüm üretmeye zorlarken asistanlar yanına ulaştı. Bir vatandaşta elinde levyeyle ona geliyordu.
"Buyurun efendim, kapıyı açmak için kullanabilirsiniz."
Levi başını teşekkür edercesine sallayıp asistanlara döndü.
"MİKASA GİDİP TIR ŞOFÖRÜNE BAK! KUCHEL ÇOCUKLA İLGİLENSİN ŞOKA GİRDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. TIR ŞOFÖRÜNÜ ÖNDEN ALIP TOMOGRAFİ ÇEKİN!"
Levi hızlıca levyeyi alıp arka kapıyı zorlayıp açtı. Ön kapılar bloke olmuştu, biri ağaçtan dolayı diğeri ezildiği için. Sürücü koltuğunun yanı boştu. Sadece bir adam ve kızı var demekti bu. Levi hızlıca ön koltuğa geçti. Adama bakacakken gördüğü yüzle şoka uğramışçasına dona kaldı. Gözleri doldu, ağlamak üzereydi. Bu yıllar önce kaybettiğiniz bir oyuncağı bulmak gibiydi Levi için, nerede ararsanız arayın asla karşına çıkmazdı. Taa ki siz onu unutup gidene dek. Sonra bir köşede bulduğunda nereye koysanız, ne yapsanız bilemezsiniz. Öylece durur, arada gelip bakarsınız ya da çöpe atarsınız.

Levi öylece baktı bir süre. Sonra elini sarışının yanağına uzattı dudaklarının arasından tek bir sözcük çıktı.

"Erwin.."

Çok kısa oldu bende biliyorum. Sadece deneme amaçlı yazıyorum zaten. <3

Let's Try It Again. (𝐸𝑟𝑢𝑟𝑖)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin