Soğuk

44 5 0
                                    

Erwin, hastanede bedeni buz keserken uyandı. Üstünde bembeyaz bir örtü vardı. Yastık yoktu, demir bir masanın üstüne yatıyordu. Dışarıdan gelen yüksek sesleri duyunca örtüyü açıp etrafına bakındı. Kapı aniden açıldı, Erwin örtü dışında anadan doğma hali ile doğruldu.

"TÖVBELER OLSUN ŞUNA BAK SEN! MASUM ÇOCUĞUM BENİM!" Kuchel, kapıdan koşarak içeri girdi. Erwin'e ufak bir çocuğa sarılırmışçasına sarıldı. Bedenini koluna astığı battaniyeye sararak yanağını öptü.

"İyiyim. Lütfen bana kıyafet verebilir misiniz?"

Erwin, arkadaki adamlara bakıp tek kaşını kaldırdı. Elinde bir kelebek ile içeri giren adam diğerleri arasından ayrı bir hava ile sıyrılıyordu. Geriye yatırılmış saçları -Kuchel'in tabiri ile inek yalamış- çakmak çakmak gözleri, o siyah şapka, jilet gibi bir takım.

"Oi, Erwin. Geberdin sandım."

Sarışın adam, onun bu cümlesini duyduğunda önce sırıttı sonra gülüşü gevşekleşti. Kahkaha atarken yüzünü eli ile kapatıp gülmeye devam etti.

"Ölüm demiyor bak, gebermek diyor."

Erwin uzun saçlı adama doğru kenardaki karton parçasını fırlattı. Kağıt, Kenny'nin yüzüne çarpıp yere düştü. Sarışın, kağıdın parıltısını görünce duraksadı.

"Kenny, kağıdı verir misin?" Dedi şüphe ile. Kenny, kağıdı yerden alıp ona uzattı.
Erwin, kağıdı eline alıp üstündeki cilanın altında yazan harfleri görünce aniden ayağa kalktı.

Örtü üstünden düşünce tüm bedeni ortaya çıktı. Kenny alel acele Kuchel'in gözlerini kapatıp ayağı ile kapıyı kapattı.

"ERWIN!" Diye, azarlarcasına bağırdı. Sarışın, onu hiç duymamışçasına hızlıca etrafa bakınarak kendisine bir cımbız ve eldiven buldu. Tam plakayı soyacakken duraksayıp kenardaki kilitli poşetleri gördü. Kartı içerisine atıp eldivenleri kenara fırlattı. Torbayı kilitledikten sonra çevredeki diğer torbalara bakıp telefonunu içerisinden aldı. Az da olsa şarjı olduğunu görünce sevinerek telefonu açtı. Üstüne örtülmüş örtüyü yırtarak havluymuşçasına beline sardı. Odanın dışına fırlayıp telefonun çekeceği bir yer ararken kaşlarını çattı. Kenny ve Kuchel peşi sıra odadan çıkmış Erwin'e çıplak olduğunu hatırlatıyorlardı.

Hastalar geçip gidiyor, doktorlar oradan geçerken onu uyarmalarına rağmen Erwin telefonundan avukat kimliğini göstermiş, izni olduğunu belirtmişti. Sarışın adam, yasal olarak şu an ölü olduğunu söylememişti elbet.

Erkekler tuvaletinin aksi yönündeki koridordan çıkan bir doktor ona çarptığında, havlusunu düzeltiyordu. Doktor, ortalama bir erkek için biraz kısa duruyordu. Erwin onu bir kadın sanmıştı. Ancak, bacaklarının arasına doğru düşmüş yüzü gördüğünde kim olduğunu anlamıştı bile.

Levi.

•Levi•

"Tanrım, altıma yapmak üzereyim!" Diye söylendi Levi, üçüncü katın tuvaletinden çıkarken. Her bir kabinin kapısı kilitli, arızalı olarak işaretlenmişti. Bu sabah dört bardak çay içmişti. Tüm katları denemişti. İkinci kattaki tuvaletin bozuk olduğunu biliyordu. Danışmada zaten tuvalet yoktu. Bodruma inmesi gerekiyordu.

Levi, koşarak meridivenlerden inerken yaklaştığını her duyuşunda daha da geriliyordu. Daha da hızlanırken köşeyi döndü. Erkek tuvaletinin kapısına ramak kalmışken önüne çıkan iri yarı, sarışın adama çarptı. Başını adamın bacaklarının arasında bulduğunda acele ile geri çekildi. Karşısındakinin Erwin olduğunu fark ettiğinde rahatladı. Ancak bu, gördüğü manzaranın şaşırtıcı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Adamın havlusu üstünden düşmüştü. Belinin altını kapatan havlu hala üstündeydi ancak o kadar bozulmuştu ki, düzeltmek neredeyse imkansızdı.

Let's Try It Again. (𝐸𝑟𝑢𝑟𝑖)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin