𝐒𝐮

162 13 36
                                    

"Erwin.."
Adam ismini duyunca gözlerini araladı.
Güçsüzdü, yorgun düşmüştü. Canı delilercesije yanıyordu. Boynunun yanındaki baskıyı hissedince öleceğini düşündü. Herşeye rağmen karşısındaki yüz ona yaklaştı, görüşü netleşti. Erwin bir süre öylece baktı, gözlerinden çıkmak için yalvaran yaşları durdurarak adamın adını söyledi.

"Levi?"

Levi adamın yüzüne baktı, suratında buruk bir gülümseme vardı.

"Efendim aşkım?"

Erwin'in zihni onunla oyun mu oynuyor yoksa gerçekten böyle söyledi mi bilemiyordu. Yorulmuştu. Levi'da öyle.
Söyleyecek bir şeyi yoktu...

•Levi•

Kuchel Levi'ın öylece durduğunu fark ettiğinde bağırdı.
"LEVI ACKERMAN! SAÇMA SAPAN DAVRANMA LÜKSÜN YOK! İÇERİDEKİ ADAMA BAKACAKSAN BAK BAKAMAYACAKSAN ÇIK BEN BAKAYIM!
SEN BİR DOKTORSUN KENDİNE GEL!!!"
Levi annesinin bağırışıyla gerçekliğe geri dönüp önce yaralarına baktı. Ciddi bir şey yoktu. Tek sorun Erwin'in şahdamarının yaklaşık 2-3mm üstünde duran, elini oynatsa damarı kesecek olan emniyet kemeriydi.
Erwin'i buradan şimdi çıkarırsa, kan kaybından ölecekti. Levi buna odaklanmışken Erwin'in bilincini kaybedip kafasının yana düştüğünü kan yüzüne sıçrayana kadar fark etmemişti.

"ERWIN!!!!!"
Levi kesiğin derinliğine dahi bakmadan önlüğünü çıkarıp sıkıca bastırdı.
"ERWIN'IN ŞAH DAMARI EMNİYET KEMERİYLE KESİLMİŞ, KESİK YAKLAŞIK 1-2CM BOYUNDA! ÇABUK BANA BALON VERİN! DAMARIN İÇERİSİNE GİRİP KANAMAYI DURDURMAM GEREKİYOR!! ANNE! LÜTFEN BANA AMBULANSIN GELDİĞİNİ SÖYLE! ANNE LÜTFEN!!!"
Levi'ın sesini ilk defa bu kadar endişeli duyan diğer asistan Kuchel'ın motorunu alıp hastaneden ne bulduysa alıp getirmişti. Bu onlara üç dakikaya maal olmuştu. Erwin çok kan kaybediyordu.
Levi kurtulma olasılığının sadece %5 olduğunu biliyordu. Başparmağıyla yaraya baskı uyguluyordu. Asistanın getirdiği çantadan enjektör ve balonu alıp körlemesine bir şekilde balonu damara sokup dikkatli bir şekilde şişirdi.
Erwin şu anda ülkenin en iyi doktorlarının ellerinin altında ölemezdi. Kuchel kızı asistana bırakıp koşarak arabanın arka koltuğuna geldi.
Küçük kız bağırarak ağlıyordu. Meraklı halk dışarıda toplanmıştı.
Levi ambulansın sesini duyunca bir nebze sevindi sonra Erwin'i buradan itfaye olmadan çıkaramayacaklarını anladı.
"Anne, ne olursun itfayeyi ara. Erwin'i buradan böyle çıkaramam kapıyı söksek belki işe yarar bilmiyorum. Bildiğim tek şey balonun çok idare etmeyeceği."
Levi o an yapması gereken en önemli şeyi hatırladı. Şah damarı beyine oksijen taşırdı, eğer ona dikkat etmez ise birazdan beyin ölümüde gerçekleşecekti.
Levi toparlanıp Erwin'in üstünde düzgün bir pozisyon buldu, tampon yapmak için en doğru şekli bulduktan sonra hem oksijen alımını bozmadan, hemde kan akışını en aza indirerek süreyi biraz daha uzattı derken itfaye  ve ambulans beraber ulaştılar.
Kuchel çıkıp hızlıca durumu anlattı.
Levi Erwin'in hayati bulgularını sık sık kullanıyor, onunla konuşuyordu.
İtfaye erleri kapıyı sökmeye karar vermişlerdi. Bu da demekti ki kamyonun kasasını önce alacaklardı. Levi kapıyı zorladı, evet açılıyordu
Ama kasa yakında tavanı çökertecekti.
İtfaye erleri sandaki inşaatta kullanılan vinç ile biraz vurarak ittirmeyi başardılar. Levi bu süre zarfında hareket etmemeye çalışıyordu. Kasa yere büyük bir gürültüyle düştü. Erlerden biri kapıyı açıp duruma baktı.
"Doktor bey, pozisyonunuzu koruyabilecekseniz şu anda hastayı çıkaratbiliriz."

Levi derin bir nefes aldı, zihnini düşünmeye zorlayarak daha basit bir yol aradı.
"Başka bir fikrim var. Hastayı sedyeye alın, ben böyle durmaya devam edeceğim. Sedyeye çıkıp böyle devam edersek hastaneye yetişebiliriz. Çok hızlı olacağız, tamam mı?"

Er başını sallayarak sedyeyi getirttirdi.
Sağlık görevlileri Erwin'i dikkatlice kavrayarak Levi'ında aşağı inmesini sağlayarak sedyeye çıkarttılar ikisini birden. Birkaç kişi beraber ikisinide ambulansa çıkardılar. Kuchel hemen yanlarında kız çocukla beraber oturuyordu. Babası kızını güzel korumuştu. Levi pozisyonunu bozmadan ameliyathaneye geçen koridorda görevlilerin yardımıyla ilerledi.

Let's Try It Again. (𝐸𝑟𝑢𝑟𝑖)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin