𝐿𝑒𝑣𝑖

68 4 1
                                    

16 Ocak (Hikayenin geçtiği zamandan 6 yıl önce)

Levi dalgalanan önlüğüyle hastanenin çatısında gelecek olan helikopteri bekliyordu. Ayakkabıları yeniydi.
Altındaki yumuşak, biçimsiz düz taban bunu açıkça belli ediyordu. Ufak ayakları biraz rahatsız olsada adırmıyordu Levi. Geçerdi elbet.

Helikopter iniş sahasına yaklaşınca biraz geri çekilip inişi bekledi. Helikopter yavaşça yere indi. İçerisinden önce sedyeye yatmış olan hasta, ardından sarı saçlı yuvarlak gözlükleri olan adam helikopterden inip siyah saçlı adama sırıttı.

"Levi?"

Levi pervanenin dönüşü hala devam ettiği için kıstığı gözlerine ellerini siper edip karşısındaki adama baktı. Gerçekten O idi.

"Piç."

"İnsan babasına hiç öyle der mi Levi?"

-Levi-

Siyah saçlı adam Erwin'in elini okşayıp tekerlekli sandalyeyi itekleyerek onu oradan çıkardı. Her ne kadar aşığı gideceği için üzgün olsa da onunda işleri vardı. Bir acil dolusu hasta ile. Ayrıca Kenny'de bir sorundu.

Levi onu uyanan hastanın yanına bırakıp kapıyı kapatarak odadan ayrıldı. Kenny'e bakması gerekiyordu. Dayısının adı aklından her geçtiğinde kalbini sarıp sarmalayıp delik deşik eden acı göğsünde kocaman bir boşluk açsada yapacak başka bir şeyi yoktu. Levi yoğun bakım ünitesine girip ellerini yıkadıktan sonra Kenny'nin hayati değerlerini inceledi.

Stabil.

Yatağın kenarına oturup dosyayı eline aldı, içerisindeki değerlere, normal bir insan için muhtemelen sadece boş bir karalamadan ibaret olan yazılara baktı. Anlaşılmayacak kadar silik olsada Mike'ın el yazısını tanıyordu. Bu sebeple pek sorun etmiyordu.

Kenny eğer durum böyle devam ederse, bir bilemedin iki gün içerisinde uyanırdı.

Levi dosyayı komodine bırakıp biraz uyumak, kanepesine çökmek üzere odasına çıktı. Az önce hissettiği şey çölde şelale bulan bir adamın hissedeceği şey ile aynıydı. Göğsüne çöken rahatlık hissi onu arındırıp temizleyip baştan yaratmıştı. Siyah saçlı adam kanepeye uzanıp sessizce uykuya dalmayu beklerken düşler alemi onu kucaklayıp yeni bir seyahate çıkardı.

Erwin

Erwin cesetlerin olduğu olay mahaline geri dönüp olay yeri inceleme işini bitirip kanıtları toplayana dek bekledi. Olay yeri inceleme işi bitirdiğinde alçısına rağmen ayağa kalkıp duvarlara tutunarak iğrenç olmasına rağmen çöpleri karıştırdı. Poşetlerden akan rastgele kanların bazıları kasapların çöplerinden ibaretti, asıl amacı kesilen eli bulmaktı. Cesedin eli belkide kullanılamayacak kadar çok dışarıda kaldığı için polisler umursamasada bir şeyler bulacağına inanıyordu. O yüzden tek amacı kayıp eli bulmaktı. Erwin poşetlerden birinin içerisinde iki, kalın ve uzun soğuk et parçası buldu.

Parmaklar çaprazlanmış, şans işareti şeklinde bir yapıştırıcı ile yapıştırılmıştı. Sarışın adam ellerindeki eldivenler ile Marie'ye seslenip fotoğrafları çekmesini istedi. Sonrasında parmakları delil torbasına koyup Pixis aracılığıyla merkeze yolladı. Çöpleri karıştırmaya devam ederken örgüte ait bir yüzük gördüğünü düşünüp elini uzatsada yüzüğe uzanamadı. Marie'yi kaldırıp yüzüğü almasını sağladıktan sonra onuda delil torbasına atıp üzerindeki kanın bozulmadan incelenmesi için bir köşeye koydu.

Bu adamlar işlerini nasıl yapıyorlardı?

Erwin öfkeyle cesedi bulduğu yere geri gelip diz çöktü. Yerdeki çirkin lekeye bakarken duvarın altında bir şey fark etti. Siyah ufak bir düğme. Kol düğmesi.
Üstünde altın renginde kazınmış D harfi kan ile beraber neredeyse belirginliğinin hepsini kaybetmişti. Adam onu da delil torbasına koyup alanı gezmeye devam etti. Aklına son anda bir şey geldi.

Let's Try It Again. (𝐸𝑟𝑢𝑟𝑖)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin