Episode Eight: We're almost kissing

101 6 3
                                    

Yavaşça dudaklarıma doğru eğilmeye başladı. Her yaklaştığında, istemsizce kalbim daha hızlı çarpıyordu. Ona aşık değildim, ondan nefret ediyordum. Herhangi bir olayda adı bile geçse hemen ordan uzaklaşıyordum. Peki şimdi neydi böyle hissetmemi sağlayan? Ona karşı hiç bir güçlü duygum yoktu. Neden göğsüm heyecandan hızla inip kalkıyordu? Dylan'ın boğuk nefesi, düşüncelerimden kurtulmamı sağlamıştı.

Aramızda artık 1 santimetre bile yoktu. Bekledim. Geri çekilmedim. En son biraz daha yaklaştı ve 32 diş sırıtmaya başladı.

"N-ne yapmaya çalışıyorsun?" diye olayı anlamamış bir şekilde söylendim.

"Bana hayır diyemeyeceğini o kadar iyi biliyordum ki." histerik kahkahası kulaklarıma dolmuştu.

"Pislik herifin tekisin." suratımı buruşturarak, hızlıca omuzuna çarpıp bulunduğumuz noktadan uzaklaştım. Merdivenlerden resmen koşarak iniyordum. Gururuma yediremediğimden mi yoksa ona karşı bişeyler hissettiğimden mi böyle davranıyordum, anlam veremedim. Ama onu sevmediğim kesindi. Sevmiyordum, değil mi?

Bulduğum yerde tokatı geçirecektim suratına. Düşünmeyi bıraktım ve kızlar tuvaletine doğru yöneldim.

Yüzüme bir kaç kez soğuk su çarptıktan sonra, telefonum titredi. Gelen mesaj beni cidden şaşırtmıştı.

Kajriw: Seni biraz önce biraz gergin gördüm. İyi misin?

Laine: İyiyim. Merak etme. Teşekkür ederim. Sınav haftası olduğu için biraz stresliyim sadece.

Kajriw: Akşam buluşalım mı? Konuşuruz biraz. Hâlâ benim için gizemini koruyorsun, hakkında hiç bir şey bilmiyorum. *gözünden işeyen emoji*

Laine: Yarın sınavım var, arkadaşımla çalışacağız. Başka zaman buluşsak?

Kajriw: Pekâla Bayan Gizemli. Dediğin gibi olsun. :))

Telefonu tekrar cebime atıp, derin bir nefes aldıktan sonra son dersime girmek için sınıfa çıktım.

Dylan, Barkley ile anlayamadığım bir şekilde değişik surat ifadeleriyle konuşuyordu. Aldırış etmeden sırama doğru yöneldim.Kolumda bir el hissetmemle irkildim.

"Neredeyse öpüşüyorduk, prenses."

"Prenses mi? Ben ve seni öpmek ha-
ha. Komik olma Dylan." dedim alaycı bir tavırla.

"Belki komik değilim ama aşığım. Hemde sana" dedikten sonra yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdi.

"Git başımdan Dylan."

"Emrinize amadeyim, PRENSES."

Prenses kelimesine özellikle vurgu yapmıştı. Hoşlanmadığımı bildiği hâlde sevmediğim şeyleri bana karşı kullanmak artık hobisi haline gelmişti.

Nihayet kolumu Dylan'ın o kudretli ellerinde kurtarıp sırama oturabildiğime sevinmiştim. Hepimiz oturmuş hocanın dersr girmesini bekliyorduk ki sınıfın ortasından aniden bir ses geldi. Dylan sıranın üzerine çıkmıştı. Gözlerinin içine 'amacın ne?' der gibi baktığımda bana göz kırptı ve ağzını aralayıp konuşmaya başladı.

" Evet beyler ve bayanlar, bildiğiniz üzere hepimiz son sınıfa gelmiş bulunmaktayız ve seneye farklı okullara, farklı şehirlere hatta belki de farklı ülkelere gideceğiz. Kim bilir? -Ha bu arada Rusya'ya giden bir arkadaşımız olursa benimle iletişimini sakın koparmasın biraz kız düşürmek hoşumuz gider sonuçta.- " dedikten sonra sınıftaki herkes ağız ucuyla gülmeye başladı fakat ben burnumdan soluyordum. Adeta kırmızı bayrak gören kızgın bir boğa gibi. Dylan'ın bana bakıp göz kırpmasıyla sinirlerim iyice alt üst olmuştu. Hocanın gelmeyeceğini düşünüp sınıftan çıktım.

Bende alışkanlık olmuştur. Mutsuz olduğum veya sinirlendiğim zamanlarda hep yere bakarak yürürüm. Yine aynı şekilde yürürken fark etmeden birine çarptım. Kafamı kaldırdım ve karşımda gördüğüm hafif uzun beden beni derinlemesine etkilemişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 31, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

I Adore You|O'BrienHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin