Episode Four: Falling Love

723 40 18
                                    

Dylan'la aramızdaki sorunlar bittiğinde, sürekli beraber dışarı çıkıyorduk. Sonunda böyle olduğuna ikimizde sevinmiştik ama neler olacağını bilmiyorduk. Telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım ve telefonu açtım. Arayan Dylan'dı.

"Alo?"

"Hey," dedi boğuk bir sesle.

"Selam."

"Laine, bugün sana bir süprizim var."

"Ne süprizi?"

"Süpriz işte görürsün."

"Pekâla." dedim fısıltılı bir tonda.

"Şey, saat 7 gibi seni alırım."

"Tamam, olur." dediğimde güldü. "Neden gülüyorsun?" diye sorduğumda bende gülmeye başladım.

"Biz ne ara bu hâle geldik?"

"İnan bana bende bilmiyorum." dedim kıkırdayarak.

******

Hemen çantamı aldım, montumu üzerime geçirdim ve kapıya yöneldim. Kapıyı açtım ve karşımda gördüğüm siyah bedenle birden irkildim.

"Hey,"

"Vay canına. Cidden çok güzel olmuşsun. Zaten hep güzelsin de. Ama bugün çok güzelsin. Kıyafetlerin falan. Normalde güzel olmadığından değil de-"

"Hey, tamam. Sakin ol." dedim gülümseyerek. Derin bir nefes aldı. Siyah gömleği ve siyah pantolonunun içinde oldukça soluk gözüküyordu.

"Çıkalım mı?" dedim ve aniden irkildi.

"Evet! Sen,ben çıkalım tabiki. Normalde bunu benim sormam gerekirdi. Ama tabiki seninle çıkarım. Ah Tanrım teşekkürler.-"

"O anlamda demedim, Dylan."

"Şey, pardon. Biraz heyecanlıyım da."

"Sorun değil."

Kolunu uzatmasıyla, koluna girdim ve arabaya yöneldik. İkimizde bindikten sonra radyoyu açtı.

Rock bir müzik çalmaya başladığında, kafasını yukarıdan aşağı hızlı bir şekilde salladığını görünce güldüm.

"Cidden mi?" dedim bağırarak.

"Kesinlikle." dediğinde ikimizde gülmeye başladık.

Varacağımız noktaya kadar bu şekilde konuştuğumuz sıkıcı araba yolculuğu sonunda bittiğinde sevinmiştim.

"İşte geldik." diyerek çocuk gibi kollarını iki yana açan Dylan'a baktım.

"Burası, neresi?"

"Göreceksin."

Elimden tuttu ve bir kaç adım yürüdük. Sonunda tepe gibi biryerdeydik. Manzara mükkemmel, her şey mükkemmeldi. Akşam olmasına rağmen hava fazla karanlık değildi. Dylan'ın, çimlere boylu boyunca uzandığını gördüğümde güldüm.

"Gelsene,"

"Emin misin?" dedim kıkırdayarak.

"Eminim. Hadi gel."

Bende yanına uzandım ve kafamı ona doğru çevirdim.

"Laine. Burda olduğun için mutluyum."

"Bende öyle." dedikten sonra, uzun bir süre bana bakmaya başladı.

"Noldu?"

"Bilmiyorum. Bunu bana nasıl yaptın cidden bilmiyorum. Çok zekisin, aynı zamanda küstahsın da. Çok sinir bozucusun, ama tapılası birisin."

"Dylan-"

"Lütfen, bitirmeme izin ver. Hayatım o kadar karanlık ki. Bunları bana acıman ya da beni anlaman için anlatmıyorum. Sadece bilmeni istiyorum. Sen, aklımı başımdan alıyorsun. Senin yanındayken nasıl davranacağımı, ne yapacağımı bilmiyorum. Sen benim herşeyimsin. İsterse bu karşılıksız olsun umurumda değil. Sana aşığım, Laine."

Ağzımı bir kaç saniyeliğine aralanıp kapandı. Ne söyleceğimi bilmiyordum. Ne söyleyebilirdim ki. Bana karşı bu kadar derin hisler hissettiğini cidden bu zamana kadar anlayamamıştım.

"Dylan, ben ne diyeceğimi inan bilmiyorum. Ben, seni üzmek istemiyorum. Çünkü şu an sana karşı hiç bir şey hissedemiyorum. Çok üzgünüm."

"Bunları bana karşı birşeyler hissetmen için söylemiyorum zaten. Beklerim. 4 yıl bekledim, biraz daha bekleyebilirim. Çünkü senden hiç bir zaman vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim de."

"Anlayamıyorum cidden. Başka birini sevebilirsin, sana karşı cidden birşeyler hisseden birini. Benden vazgeç, Dylan."

"Laine Wood. Ciddi olamazsın. Senden vazgeçmek, intihar etmek gibi bir şey."

"İntihar güzel olabiliyor."

"Ve ölümcül. Yapma Laine. Senden vazgeçmeyeceğim."

"Ne istersen onu yap ama şunu bilki sana karşı hâla birşeyler hissetmiyorum."

"Pekâla."

I Adore You|O'BrienHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin