twenty two

2K 208 217
                                    

Sunghoon

Kolları hala daha belime sarılı olan Jake, bu sefer boynuma bir öpücük bıraktığında huysuzlanmıştım. Pek uyuyamadığımız için doğal olarak çok fazla uykum vardı. Ama uyanmış olduğum için bir daha geri de uyuyamazdım. Üstelik arkamı dönüp Jake'i günaydın öpücüklerine boğmak istiyordum ama onu yapacak cesaretim de yoktu. Tüm cesarerimi gece kullanmış olacağım ki, şimdi utançtan kulaklarıma kadar kızarıyor, Jake'in yüzüne bakmadan yataktan kaçmayı planlıyordum. Fakat bu artık imkansızdı çünkü Jake, benden önce uyanmış ve çoktan ıslak öpücüklerini vücuduma armağan etmeye başlamıştı.

"Uyumadığının farkındayım, biliyorsun değil mi?"

Gözlerimi hala daha sıkıca kapatırken, Jake'i duymamazlıktan geliyordum. Ellerimi de yumruk yapıp sıkarken, güldüğünü duydum. Güzel gülüyordu. Öyle  güzel gülüyordu ki, tüm ağrılarımı unutuyor gibi oluyordum.

Çıkardığı sesler sebebiyle yatakta doğrulduğunu düşünmeye baslamıştım. Zaten kısa bir süre sonra omzuma yerleşen çenesi de bunu kanıtlar nitelikteydi. Sıcak nefesi kulağımı yalıyordu ve bu his midemi çalkalıyormuş gibi hissediyordum.

"Sunghoon, neden bana bakmıyorsun?"

Yanağıma tüy kadar hafif öpücüğünü kondurdu. Sesi uyku sersemliğinin verdiği bir kabalıkta olmasına rağmen öyle dinç, öyle huzurlu geliyordu ki. Onun aksine ben ağzımı açsam konuşamayacak gibiydim. Tüm kelimelerim ve avazım boğazımda düğümlenmiş gibiydi. Cevap vermeyeceğimi anlamış olacak ki, oflamıştı.

Burnumu iki parmağı arasında sıkıştırıp nefes almamı engellediğinde korkuyla gözümü açmıştım. Omzumun üzerinden hala daha bana bakan ve gülen Jake, gözlerimi devirmeme sebep olmuştu. Ayrıca Jake'in yüzüne baktığım için utanç dalgası tüm vücuduma yayılmıştı. Bu sebeple onu itekleyerek, yorganımı yüzümü kapatacak şekilde üzerime çektim. 

"Sunghoon, ben yanlış bir şey mi yaptım?"

Jake, uzun süren sessizliğinden ve yorganı yüzümden çekme çabalarından sonra nihayet konuşmuştu. Sesi öyle endişeli, öyle masum gelmişti ki, yanaklarını sıkasım gelmişti. Yorganı yüzümden çektim çünkü Jake'in kendini yanlış bir şey yapmış olduğu düşüncesiyle yiyip bitirmesini istemiyordum.

"Hayır, yanlış bir şey yapmadın. Sen mükemmelsin."

Ellerim hala daha yorganımı sıkı sıkı kavrıyorken, yatakta oturur pozisyona gelmiş Jake'i izledim. Çok güzel gözüküyordu gerçekten. Gerçi Jake hep güzeldi ama sevgilim olması onu daha da güzelleştirmişti yalan yok.

"Sorun ne?" elleri saçlarımı buldu ve ilgiyle okşamaya başladı. "Seni incittim mi?"

Soruyu masum bir ses tınısıyla sormasına rağmen yüzünde öyle bir ifade vardı ki, içim  bir tuhaf olmuştu.  Yorgan yardımıyla tekrar yüzümü kapatmak istedim ama kollarımı kavrayarak buna engel oldu. İstemsizce kaşlarımı çattım.

"Beni rahat bırak."

Kollarımı sıkı tutuşundan kurtarmaya çalıştım ama pek başarılı olduğum söylenemezdi. Jake, dibime kadar girdi.

"Derdin ne?"

Bilmiş ifadesi yüzünden silinmişti ve şimdi oldukça ciddi gözüküyordu. Ses tonu da ciddiydi ama bu kırıcı bir ciddilikten daha çok problem neyse gerçekten çözmeye hazır bir ciddilikti. Ya da her neyse işte siz anladınız. Devamında yanlış bir şey yaptıysa özür dilediğiyle ilgili bir kaç cümle sıraladığında, lafını böldüm.

crush culture' jakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin