1

503 35 40
                                    

Her şey nasıl mı başladı? Tamam, tamam her şeyi anlatacağım size. Tek, tek.

Ben anne ve babası olmadan büyüyen çocuktum. Dedemle büyümüştüm fakat dedem kızının ölümünden beni suçlu tuttuğu için asla benimle ilgilenmemişti. Bir çok şeyi dedem yerine dedemin dükkanında çalışan Ten abi yapmıştı benim için.

Beni okula götürüp getirmiş, veli toplantılarıma gitmiş, derslerime yardım etmiş ve en önemlisi evine almıştı beni. Ama bir süre sonra oda aşkı için terk etmişti beni.

Taeyong abi öldükten sonra dayanamamış tabiri caizse delirmiş ve kesmişti bilekleri.

Aşk cidden neydi ki?

"Ölmek i-istemiyorum."

Ağzımdan zoraki çıkardığım cümleyle içi kan dolu otobüste geri geri sürtüyordum vücudumu. Ayağım yaralıydı ve üstüne basıp kaçamıyordum tabii aynı zamanda Mark'ta üzerime doğru geliyordu.

Mark.. Bir kaç gün önce anlattığı hikayede aslında başrol olan azrail Mark.

"Uzun yıllar yaşayan bir Azrail varmış küçüğüm. Azrailler insanların vakti geldiğinde onları öldürürmüş ama bir Azrail sadece zevk için bir işaretle öldürürmüş herkesi. Bir parmak şıklatmasıyla."

Sonra elini şıklatmıştı ve ertesi sabah en yakın arkadaşım Jeno'nun ölüm haberini almıştım.

İlişkimizde Mark, Jeno'yu kıskanırdı. Hep kıskanırdı. Bir gün o kadar çok sinirlenmişti ki cidden Jeno'yu öldürecek sanmıştım. Ki gerçekten de öldürmüştü.

"Ölmek istemiyorsan ne yapıyorsun sevgilim? Bana itaat ediyorsun ve sözlerimden asla çıkmıyorsun."

Her yer kan göletiydi. Nasıl hemen inamıştım değil mi? Bunu merak ediyordunuz?

Bundan bir kaç dakika önce gözlerimi açarken Mark'ın bir şeyler söyleyip insanların üzerine eğilmesiyle gözlerimi ona dikmiştim. Gözleri açık bir şekilde konuşan beden bir anda ölüyordu. Önce gördüklerim travma sanmıştım ama sonra direk şahit olmuştum. Yanımdaki beden beni öldürme diye fısıldarken Mark ise umursamamıştı. Ölümü hissediyorlardı. Tıpkı benim şu an hissettiğim gibi.

"B-Ben ihbar ede-edeceğim seni."

Devrilmiş otobüsten çıkış yolu ararken ne yapacağımı bilmiyordum. Tıkılı kalmıştık, en kötüsü de şu an yangın çıkıyordu.

"Beni diyelim ki ihbar ettin? Sence onlar da ölmez mi sevgilim?"

Boynuma değen dudakları beni ürperttiğinde, elini şıklatmasıyla alevin yükseldiğini görmüştüm.

"Ya şimdi, ya da hiç."

"T-Tamam kabul edeceğim!"

Üstüme gelirken söyleyiverdim hemen ama şartlarım vardı.

"Öncelikle burdan gitmek istiyorum. Yangını durdur Mark! Lütfen!"

Ölen insanların birde yanarak acı çekmesini istemiyordum. Ben sakinleşmeye çalışırken Mark beni yerden kaldırmış sımsıkı sarılarak bir şeyler fısıldamıştı ve gözlerimi açtığımda bilmediğim bir yere varmıştım.

"Neresi burası?"

Üstüm kan kokuyordu. Kusmak üzereydim. Midem bulanıyordu hep nefret etmiştim bu kokudan.

"Evimiz sevgilim."

Mark benim aksime mutluydu. Ne yapmalıydım? Ne yapacaktım?

"Kendi evime gitmek istiyorum."

Arada bir gelen öğürme isteğiyle yine kendimi sakinleştirmeye çalışırken Mark'a bakıyor, üç gün önceki çocukla şimdi ki çocuğun nasıl aynı olabileceğini düşünüyordum.

"Sevgilim, burası bizim evimiz demiştim. Üst katta merdivenin hemen çaprazında banyo olacak sen oraya gir ben kıyafetler getireyim sana."

Kurtulamayacak mıydım? İstersem kaçabilirdim ama ölmekte istemiyordum, bir anda kaçmaya çalışırsam beni öldürür müydü ki?

Aşk denilen zıkkım yüzünden yıllarca yalnız kalmıştım, şimdi de ilk defa birine güvenmek istemiştim ve oda insanları zevkle katleden biriydi, belki de azrail.

"Donghyuck yürü."

Onun emiriyle yavaş yavaş merdivenleri çıkmış, banyoya ilerlemiş, içeriye girmiştim. Kıyafetler getireceğini söylerken bende duşa girmiştim. Gerçekten, gerçekten buna ihtiyacım vardı.

Bulduğum şampuanlara saçlarımı ve vücudumu temizlerken yerlerin koyu kırmızı oluşu ağlamamı şiddetlendiriyordu. Mark bir çok insanı öldürmüştü. Hemde zevkle. Kendisi isteyerek.

"Donghyuck kıyafetklerini bıraktım şuraya."

Buğulu camdan görebildiğim kadarıyla görmüş sonra da geri kalan işime devam etmiştim. Vücudumu iyice temizledikten sonra kurulanmış, gelen kıyafetleri sakince üzerime geçirip en sonda da saçlarımı kurutmuştum. Tabii bunları yaparken kaçma planları da yapmaya çalışıyordum ama aklıma bir şeylerin geldiği söylenemezdi.

"Donghyuck yemek hazır!"

Banyodan çıkar çıkmaz duyduğum sesle aşağıya inmiş, sonra da sesin geldiği yönü takip etmiştim. Beni öldürmemesi için emirlerine uymak beni sinirlendirse de çıkış yolu bulmak için daha fazla beklemem gerekiyordu.

Masaya oturmuş, yaptığı çorbayı yemek ve yememek arasında kalırken karşıma oturmasıyla göz göze gelmiştik. Bana karşı hâlâ aynı gibiydi. Yoksa maskesini mi iyi taşıyordu, emin değildim.

"Donghyuck, sana zarar vermeyeceğim. Sen sana zarar verebileceğim kadar kötü biri değilsin."

Cümlesini anlamamış sonra da umursamamıştım. Aç hissediyordum, ölsem de sanırım pek umrumda değildi çünkü zaten bu hayatta kendisine tutunabileceğim kimse kalmamıştı. Bir zamanlar, sanırım Mark benim kaderim, en güzel kaderim derken şimdi Mark'ın suratına baktıkça öldürdüğü kişiler aklıma geliyordu. Ölümü hissederken lütfen beni öldürme diyen insanlar gözümün önündeydi.

"Beni neden öldürmedin?"

Sorduğum soruyla içtiği çorbanın içine kaşığını bırakmış arkasına yaslanmış kollarını birleştirerek omuz silkmişti.

"Dedim ya, sen kötü biri değilsin Donghyuck. Eh, artı olarak hâlâ erkek arkadaşımsın. Erkek arkadaşımı neden kaybetmek isteyeyim?"

"Erkek arkadaşın değilim ben, buradan kaçmanın yolunu bulunca direk ka-"

Boğazımda hissettiğim görünmez el nefesimi keserken Mark beni izliyordu düşünür gibi.

"Benden kaçmanın tek yolu ölüm sevgilim."

Masadaki peçeteyle ağzını silmiş, uzanıp dudaklarımı öperek uzaklaşmıştı. Bir kaç dakika sonra da boğazımı sıkan görünmez el gitmişti ve rahat bir nefes almıştım.

Burdan acilen çıkmam gerekiyordu ama ölmeden.

---
öncelikle herkese selam!

Bu ficin konusunu rüyamda görmüştüm desem?

Rüyamda Donghyuck gibi otobüs içinde yerde kan göleti üstündeydim. Karşımda fark tanımadığım biri de insanları öldürüyordu sıra bana geliyordu vs. bende bunu markhyuck'a uyarlamak istedim umarım beğenirsiniz!

Okumaya başladığınız tarihi not edin lütfen💚

ölüm meleği, markhyuck.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin