3

221 30 1
                                    

selam, öpüldünüz çok!
---

"Sana inanmıyorum."

Mark omuz silkip elleri cebinde geri koltuğa otururken bende şaşkın bir şekilde onu izliyordum.

"İster inan ister inanma, bu yine de 3 ay boyunca burada benimle yaşayacak olmanı değiştirmiyor."

"Merak ederler beni! Yanına mı kalır, 3 ay da beni bulamazlar mı sanıyorsun?"

Demiştim. Belki bulunabilirdi ama bir şeyi unutmuştum işte. Gücü ona bir şey olmasına izin vermezdi.

"Diyelim ki seni buldular, seni kurtarabilirler mi sanıyorsun sen? Dua et, sadece üç ay. Yoksa istersem ben ölsem bile benim emirlerinden çıkamazsın sevgilim."

Son kelimesinden sonra gülümsemiş, hangi ara yanıma vardığını bilmesem de yanağımı öpüp çıkmıştı evden. Onun açıp yarım bıraktığı kapıyı bile açamıyor, sonuna kadar açık bıraktığı kapıdan bile geçemiyordum. Buradan 3 ay sonra çıkmak istiyorsam Mark'a iyi davranmalıydım. Hatta düzelteyim, Mark 3 ay sonra beni öldürmesin diye ona istediklerini eksizsiz vermeliydim.

Bir kaç saat belki de bir gün orada oturduğum yerde öylece düşünmüştüm. Hareket etmeden bir duvara bakarak. Kaç saat geçtiğini bilmediğim o vakitlerden sonra Mark girince başımı kaldırmış, sonra da ayaklanarak elindeki poşetleri almıştım.

"Neredeydin?"

Hem biraz merakımdan sormuştum, hemde onu önemsiyorum sansın diyeydi. Yoksa gerçekten sevgiliyken bile Mark'ın yaptığı açıklamaları bile boş gözlerle izlerdim.

"Markette."

"Onca saat boyunca?"

"İşlerim vardı. Sen niye uyumadın?"

"Biliyorsun, yabancılık çektiğim yerlerde uyuyamam ben."

Yalan değildi. Kamp'a gittiğimizde yabancılık çektiğimden onu çadırıma davet etmiştim. Mark, keşke insan dışı bir varlık olduğunu bilmeseydim.

"Tamam sen uyu ben buralardayım."

"Sende gelsen?"

Ne yaptığımı bilmiyor, olabildiğince kibar olmaya çalışıyordum. Yoksa eli defalarca kana bulanmış birini istemiyordum ben.

Bir kaç defa reddedecekmiş gibi bakıp sonra kabul ettiğinde ikimizde merdivenleri çıkmış üzerlerimizi değiştirmiş sonra da yatağa uzanmıştık. Cidden Mark'ın aslında böyle biri olmadığını bilmek istiyordum. Buna ihtiyacım vardı. Salakça bir kabus olduğunu bilmek istiyordum.

Gözlerimi yummuş, olabildiğinde çabuk uyumaya çalışmıştım. Ama uykum gelmiyordu, Mark tarafından gördüğüm şeyler beynimi kurcalıyordu.

"Peki o insanları öldürme sebebin ne?"

Sonunda kelimeler dudaklarımdan çıktığında ona döndüğüm gibi oda bana dönmüştü.

"Onlar kötü Haechan, ölüm meleği kendi bildiğini okumayı severdi. Bu yüzden Tanrı'nın huzurundan kovuldu. Ölüm meleği Tanrı'ya ölüm vakitleri gelmeden kötü insanları öldürmeyi önerdi. Tanrı bu fikri sevmedi ve ölüm meleğini dünyaya yolladı."

"Yani ölüm meleği sadece kötü insanları öldürüyor öyle mi?"

Mark başıyla beni onaylandığında bana doğru yaklaşmış kolunu da tüm bedenimi kaplayacak şekilde üzerime atmıştı.

"Hadi uyu, yoksa kalkıp gideceğim bak."

Gidiyor gibi yaptığında kolundan tutmuştum.

"Tamam gitme, uyuyorum şimdi."

Yüzümüzdeki aptal gülümsemeyle gözlerimi yummuş bir anlığına onun bir ölüm meleği olduğunu unutmuştum. Arkadaşımı öldürdüğünü, be tehdit ettiğini unutmuş kendine göre yapılı kolları arasında bir anlığına huzur dolu uykuya bırakmıştım kendimi.

Aklımda çok güzel şeyler var vallahi.

ölüm meleği, markhyuck.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin