4

205 26 1
                                    

Kafamın içinde ben gözlerimi kapatmadan, uykuya dalmadan önce Mark'ın söylediği bir cümle dolanıyordu sanki. Onu hatırlamak istiyordum ama aklıma pek bir şey gelmiyordu. Tek tük hatırladığım cümlede iki defa geçen 'ölüm' kelimesiydi ve sonrada Mark kokumu içine çekerek sımsıkı sarılmıştı.

"Ne düşünüyorsun?"

Önüme kahveyi bırakırken onu süzmüş, yudum alırken de onu izlemiştim.

"Dün gece uyumadan önce bir şey dedin mi bana?"

Şaşırır gibi bakmış sonra da masaya oturmuştu.

"Bilmem hatırlamıyorum aslında. Ben biraz uykumda konuşuyorum belki de ondandır."

Onu başımla onaylamış yine de düşünmeye devam etmiştim. Düşünüyordum çünkü kafamı kurcalıyordu.

"Düşünme bu kadar, ölüm meleği olabilirim ama sonuçta bende insan bedenindeyim uyurken saçmalıyorum bazen."

Uzanıp dudağımı öptüğünde, aklıma başka bir soru takılmıştı.

"İnsan bedeninde mi olurlar genelde?"

"Kimler?"

"Ölüm melekleri, yani siz."

"Dünya da evet. Ama kendi gezegenimizde bir yüzümüz yok."

"Nasıl yani?"

"Sana bir şey anlatamam Haechan, ölüm meleklerinin bile ölümü var. Sana bir şeyler anlatırsam öldürülürüm."

Bu dediklerinden sonra bir an için her şeyi anlatsada ölse diye geçirmiştim içimden. Ölürse, bende kurtulabilirdim belki.

"Bu arada ben ölürsem, yine de sen ben istemedikçe emirlerimden çıkamazsın. Ben istemediğim süreçte sen bu evden bir adım dahi atamazsın."

Eli yanağımda yüzünde güzel gülümsemesiyle dışarıdan biri görse bizim hiç bir sorunumuzun olmadığını düşünebilirdi. Ama tatlı bal rengi gözleri bile her saniye ben istemediğim sürece burdan çıkamazsın diyordu.

Önümdeki tostumdan ısırık alıp yanağımı avuç içinden karardığımda bir an önce gitmem gerektiğini düşünüyordum. Yarın bir gün hepsi benim düşündüğüm saçma salak şeyler çıksın istiyordum. Çünkü Mark için aşkımdan ölmesemde, ben ona gerçekten değer veriyordum. Yani, gerçekten hoşlanıyordum ondan. Hepsi benim kurmacam olsun istiyordum.

İçimde bir yerde her zaman o masum insanları öldürmemiş ki, diyerek Mark'a inanan bir yanım vardı diğer bir yarım ise Jeno masumdu, kıskançlığından ona iftira atıyor diyordu.

"Canım sıkılıyor benim günlerce burada put gibi durmayacağız değil mi?"

Kafamı başka şeylerle meşgul etmek istiyordum. Yani yaklaşık 90 gün evde duracaktım, yemek yeyip yatmaktan hem kilo alır hemde delirirdim.

"Yatak odamızda seni eğlendirebilecek bir şey biliyorum."

Yüzündeki asla masum olmayan sırıtış yüzünden omzuna vurmuş kalan tostuma odaklanmıştım.

"Bir ölüm meleği bile bu kadar arsız olabiliyorsa, dünya üzerindeki biz insanlara şaşmamalı."

Alay ederek bir cümle kurmuştum. Bazen Mark'ın ölüm meleği olduğuna inanmıyordum.

"Seni seviyorum, seni çok seviyorum Haechan. Ama benim kaderimde de senin kaderindede biz diye bir şey yok ve olmadı. Olmasını çok istedim, üzerimdeki bu sorumluluğun hayal gücüm olmasını istedim ama ben, kendi fikrimi savunduğum için dünyaya gönderilen yüzyıllarca insanlar arasında yaşayıp ve en sonunda seninle tanışan bir ölüm meleğiyim sadece."

Belki de Mark, gerçekten bir insan olsaydı her şey değişebilirdi.

"Eğer o gece beni görmeseydin, ben yine üç ay sonra hayatından gidecektim. Lütfen Haechan, lütfen sadece 3 ay daha gerçekten sev beni."

---
nasılsınız bakalım?
ben bok gibiyim tsk

ölüm meleği, markhyuck.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin