Uyandığımda oda arkadadaşlarımdan -Lily, Leia, Marlene, Alice- hiçbiri uyanmamıştı.
Sebebini açıklayamacağım bir şekilde, beşinci sınıfa geçtiğimde bir şeyler oldu ve sabah erkenden uyanmaya başladım. Bu, erken kalkamayan ezikler için çok, çok, çok kötü bir kabustu çünkü sabah kalktıklarında ilk gördükleri şey ben olmayacaktım.
Fakat bu konuda şikayetçi değildim çünkü gördüğüm sabah kahvaltısına yüzünü yıkamadan gelen sümüklü insan sayısı azalmıştı ve kahvaltıdan erken kalktığımda dersler için ekstra okuma vaktim oluyordu.
Sonuçta gelecek planlarıma göre -büyük olasılıkla- ailemin mirasından ufak da olsa hiçbir şey alamayacağım için kendime bir hayat kurmam gerekiyordu ve bunu şansa bırakamazdım!
Küçük olasılık; Çok Özlü İksir ve üç aşamadan oluşan, hataya yer olmayan bir hırsızlık planı içeriyordu ama bundan bahsetmek için fazla erken. Kahvaltımı ettikten sonra belki. Eğer canım sıkılırsa.
İtiraf etmek istemesem de aynaya baktığımda gördüğüm kişiden hafifçe rahatsız olmuş olabilirim.
Dış görünüşümü düzeltip Mcgonagall'ın hoşlanmadığı ceketlerimden birini üstüme alıp sessizce odadan çıktım.
Ortak salonun girişinde Neredeyse Kafasız Nick saçımın parlaklığıyla ilgili iltifat etti ve selam vermek için başını eğdiğinde neredeyse kafasını düşürüyordu.
Ona dikkat etmesini söyledim -kafasını düşürme sebebi olmak istemem- ve teşekkür ederken aynı şekilde selam verdim.
Mutlulukla Gryffindor masasına yürürken acaba benim kafam düşmediği için bu hareketin ofansif olup olmayacağını düşünüyordum.
Henüz Gryffindor'dan Dorcas ve ben dışında hiç kimse uyanmamıştı. Dorcas'ın uyanık olmasına şaşırmadım çünkü geçen yıldan beri kahvaltıları birlikte ederdik.
Ayrıca kendisi beşinci sınıftı ve Gryffindor quidditch takımında tutucu pozisyonunda, Marlene ve benle beraber üçüncü kız oyuncuydu.
Tek bildiğim eğer Marls ve Dorcas olmasaydı, antrenmanlarda ahmak Potter çekilmez olurdu!
Dorcas'la sohbet ederek yulafımı yerken insanlar da yavaş yavaş gelmeye başlamıştı.
Jesper da erken uyanmış olacak ki ben oturduktan yaklaşık on dakika sonra oturup yumurta yemeye başladı.
Kahvaltımı bitirmiş kitabımı okuyordum ki karşıma sinirli bir şekilde Marlene oturdu. Dehşet saçan bakışları benim üzerimdeydi.
Saçları gülünç bir şekilde kabarmış ve mor renginde dikkatleri üzerine çekiyordu.
Yüz ifademi korumaya çalışarak "Marlene. Mckinnon. Marls." Dedim.
Yüzü endişelendirici şekilde kırmızı tonuna döndü.
"Stark." şeklinde cevapladı. Normalde soy ismiyle hitap edecek tarzda biri değildi. Ne olmuş olabilirdi? Saçını bu renge boyamasından sorumlu ben değildim. Morun çok daha güzel tonları var.
"Farklı görünüyorsun." Bunu olabildiğince tatlı şekilde söylemeye çalıştım.
Korktuğum için mi gözleri de koyu kırmızıya yakın bir tonda alev almış gibi gözüktü yoksa bu gördüklerim halis miydi?
Morla kırmızının çok uyumlu olmadığını söyleyebilirim.
"Öyle mi görünüyorum Stark? BİL BAKALIM NE OLDU? Bu sabah kendi şampuanımı evden getirmeyi unuttuğum için duş alırken senin şampuanını kullandım ve saçım bu hale geldi. Daha sonra şampuanın arkasında bu notu fark ettim. Bu geri zekalının kim olduğuna dair herhangi bir fikrin var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STARK -Sirius Black Fanfiction-
Fanfiction[UYARI: bu hikaye okunduğunda aşırı kıkırdama/çığlık tepkileriyle sonuçlandığı için sessiz ortamlarda okunması önerilmez.] Gwendolyn Stark Hogwarts'taki altıncı yılını elinden geldiğince iyi ve gereksiz rahatsız edilmeler olmadan yaşamaya çalışmakta...