嘘をつきたくない

194 24 86
                                    

   Ertesi gün okula gitmek yerine günümü uzun süre uyuyup bedenime yazılmış iğrenç kelimeleri sile sile çıkarmaya çalışarak geçirdim.

  Kendimi berbat hissediyordum ve sadece yorgana sarınıp bir dürüm haline gelerek öylece uyumak istiyordum.

   Yine de kafamı biraz dağıtmak amacıyla işe gitmek için hazırlanıp pansiyondan çıktım ve yakın olduğundan yürüyerek yirmi dakika içerisinde ajansa ulaştım.

   Her zamankinden daha erken geldiğim ve yüzüm yara bere içinde olduğu için ajanstakiler başta biraz endişelendiler. Yine de neyse ki üstüme fazla varmadılar ve sadece sessizce işimin başına geçtim.

   Atsushi durumun az çok farkında olduğu için ara ara beni göz ucuyla kontrol ediyordu, fark ediyordum ama yanıma gelip alenen sormaya da çekiniyordu. O gecenin köründe bile bana yardım etmek için sorgusuz elinden geleni yapmışken ona yalan söylemiş olmak can yakıcı...

"Tanizaki, onlar yanlış dosyalar." Kunikida-san'ın sesiyle sertçe irkildim. Önümdeki dosyalar bırakın tam olmayı, bugüne bile ait değildi. Ve ben çoktan işin yarısını geçmiştim.

  Siktir, kafam neredeydi ki.

   "Ö-özür dilerim, baştan yapacağım. Kusura bakmayın Kunikida-san."

Kunikida-san bana bu halimden memnun olmadığını açıkça belli ederek baktığında yerin dibine geçtiğimi hissettim. Doğru dosyaları aramak için ayaklanacaktım ki beni yavaşça durdurdu.

"Sen dur Tanizaki, biraz dinlen. Kenji, boş musun?"

Kenji suladığı bitkisinden gözlerini ayırıp hevesle başını salladı. Sulama kabını kenara bırakıp Kunikida-san'dan doğru dosyaları alırken benim çökmüş yüzüme karşın nazikçe gülümsedi. "Köyden getirdiğim bitkilerden çay yapmıştım, ister misiniz Tanizaki-san? Güne çaysız başlamış gibisiniz, iyi bir fincan çay moralinizi düzeltecektir."

Bir fincan çayla başımdaki dertlerin sihirli değnek değmiş misali yok olmayacağını bilsem de Kenji'nin bitki çayları gerçekten rahatlatıcı bir etkiye sahip oluyordu, o nedenle başımı hafifçe sallayarak utangaç bir onay verdim.

"Ben de biraz alırım Kenji," Kunikida-san küçük meslektaşımızın saçlarını okşayıp masasına dönerken arkadan Yosano-sensei de bağırdı. "Bana da!"

"Hey! Ben?" Ranpo-san dünyanın en iyi dedektifinin herkesten çok bitki çayına ihtiyacı olduğunu anlatmaya girişmişken gözler benden çekildiği için sevinerek koltuğuma göçtüm.

Berbat hissediyorum. Tek istediğim eve gitmek- hayır, bunları hiç yaşamamış olmak.

Ya da daha iyisi, hiç var olmamış olmak.

Ellerimle yüzümü kapatıp biraz soluklanmak istedim fakat o an Dazai-san'ın bile aklı çaydayken görünmez oldum diye sevinen ümitlerim Atsushi'nin bakışlarını fark etmemle patlayan balon gibi söndü.

Şu durumda patlak bir balon bile benden daha iyi haldedir muhtemelen.

Tanrımnoluralcanımı-

Atsushi bana o kadar garip bakıyordu ki bırakın ne düşündüğünü çözmeyi, bir an için onun bendeki her tuhaflığı çözdüğünü düşündüm.

Dazai-san'ın insanların içini okurken takındığı bir bakış vardır. Hafif kendini beğenmiş, biraz küçümseyici ama oldukça ilgili bakar gözleri. Karşısındakini bölmeden pür dikkat dinlerken bıyık altından yakaladığı yalanlarına sırıtır. İçinizi bir kitap gibi okuduğunu hissedersiniz.

𝘊𝘩𝘪𝘨𝘢𝘶/𝘛𝘢𝘯𝘪𝘈𝘵𝘴𝘶Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin