O "Ol" der ve olur. Yani günün birinde olur. Neden olmasın ki? Ünlü bir müzisyen olan Mustafa Ceceli'nin bir şarkısının sözünde "Yıllar da sürebilir, mutsuz da geçebilir. Kalpten istenen her şey, ayağına serilir" diyordu. Ne istersen "Kalpten iste" demeye çalışıyor yani. İstediğin bir şey için hep dua et. Bizim için "İstiyorum" demesi kolay. Kalpten istemek gerekir.
Kimi insanların çok sorun ettiği bir konuya değinmek isterim. O da aynı rüyayı bir daha görmektir. Korku ve istek olmak üzere ikiye ayrılır. Kabusun da rüyaya dahil olduğunu söylersek yalan söylemiş olmuyorum, değil mi? Yani kabus da görsen sonuçta bir rüyadır. Ama kötü bir rüyadır.
Kimi insanlar, görüp de sevdiği rüyayı bir daha görmek ister. Kimi insanlar ise aynı rüyayı görmekten korkar ve "Bir daha görürsem" korkusuyla baş başa kalır. Yalnız bu durum bende tam tersi. Aşırı garip, aşırı saçma ama aşırı da güzel. Gördüğüm en garip rüyalardan birini anlatıyorum.
Gecenin bir vakti çimenlerin arasında pamuklar ve gökyüzünde parlayan yıldızları gördüm. İkisi de parıl parıl parlıyordu. Şimdi rüyanın en saçma kısmı geliyor. Parlayan pamuk ve yıldızın ışıltısı birleşerek bir insan ortaya çıkardılar. Rüya çok saçma değil mi? Bir de bu insan yetişkin olarak bu ışıltılar ile dünyaya geldi. En çok orası saçma bence. Neyse onu boşver. Bu kahramanımızın adı Pamuk Yıldız.
Bu kahramanın yanına yaklaşamadım. Bunun nedeni, her yerinin tepeden tırnağa parlak olması. Işıltısı gözlerimi aldı. Anlaşılan çok da parlak bir kişilikmiş. Bu ışıltılı insan beni fark etti ve tıpkı kardeşi misali bana sarıldı. Fakat ona ismini sormaya bile kalmadan rüyadan uyandım.
Tam "Uyanmaz olaydım" derken tekrar uyudum. Nihayet o ki gördüğüm rüyaya kaldığım yerden devam etme şansını yakaladım ve sormak istediğim "Adın nedir?" sorusunu sordum. Tabi o zaman adının Pamuk Yıldız olduğunu bilmiyordum. Bana "Pamuk Yıldız" dedi. Bende "Tamam. Benim adım da Yunus" dedim ve birbirimize daha "Tanıştığıma memnun oldum" demeye kalmadan yeniden rüyadan uyandım.
En azından adını öğrendim ve görevimi başarıyla tamamladım. Ödülümü verin! Tabi ki ödül şakaydı ama rüyayı geçekten gördüm.
Birçok zamanda birkaç defa hüzünlü rüyalar gördüm. Bir örnek verirsek:
Rusya'nın güneyinde doğup büyüyen ve orada yaşayıp geçimini sağlayan genç bir turist arkadaşım varmış. Sonsuzlar boyu süren bir dostluğumuz olmuş. Ben ona çabucak ve çok alıştım. Bir ila iki gün İstanbul'da beraber yaşadık. İkinci günün sonunda onun evine gitmesi gerekti. Tüm yakın arkadaşları ve benim kardeşlerim, turist arkadaşım gitmeden önce anı ölümsüzleştirmek adına fotoğraf çekindiler ama ben bırak yetişmeyi, öylece kalakalmış bir halde iken o çoktan gitti bile.
Gidişine üzüldüm fakat ben İstanbul'dan Kocaeli'ye gittiğim esnada, gece yarısına yakın bir vakitte turist arkadaşım, benim için arkadaşlarıma "Yunus'a benden selam söyleyin" dedi. Sağ olsun beni düşünmüş ve ben de "Aleyküm Selam" dedim.
Rüyamdaki en iyi arkadaşım o olabilirdi. Ancak kimse gerçek hayattaki Furkan'ın yerini dolduramaz. Peki bu Furkan da kim? O benim kardeşim ve kardeş olmak için kan bağına ihtiyaç duyulmaz. Bana çok iyiliği dokundu. Halen de sağolsun, bir şeye ihtiyacım olduğunda elinden geldiğince yardımcı oluyor. Sadece onun bana değil, benim de ona az da olsa yardımım oluyor. Çünkü Furkan beni herkesten daha iyi tanıyor. Dolayısıyla bizim kardeşliğimiz sıradan değildir.
Şimdi konumuza geri dönersek eğer, dediğim gibi çok rüyalar gördüm. Birçoğunda zevk almışlığım, haz duymuşluğum vardır. Ancak ve ancak bir rüya vardır ki bu kitabı yazmama sebebiyet verdi. Benim gibi duygusal bir insanın başına gelen en güzel şey adeta. İşte başıma gelenler...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Fotoğrafçısı
No FicciónHikayede söz edilen şey, yazarın kendi başından geçen dramatik ve trajikomik olaylar söz konusudur