FİNAL BÖLÜM: ŞÜKRAN

20 3 3
                                    


İsterdim ki ben, okumuş olduğum okulun en eğlenceli kişiliği, en neşe dolu kişisi, kendi enerjisini başkalarına da yansıtmayı seven, birileriyle konuşurken ve onları severken karşılık bile beklemeyen ve son olarak emerjimi yansıttığım, dahil olamadığım o arkadaş ortamında "Eskiden Yunus vardı, hatırlar mısınız? Biz kendi aramızda konuşurken, Yunus yanımızda boş boş konuşuyordu. Biz onu bir kez olsun aramıza almadık. Onunla özel olarak sohbet etmedik. Kendisini tanımadık. Üstelik o yokken, sınıfta neşe denen şeyin zerresi yok. Onu çok özledik şimdiden" şeklinde anılmak. Ama kalbimin rengi mavi olduktan sonra bu saydıklarımdan bir tanesinin bile benim için hiçbir önemi kalmadı.

9. sınıftan itibaren platonik hareket edip 12. sınıfta bu platonik karaktere veda eden biri için bu çok zor çünkü. Her neyse, bunun bir teşekkür yazısı olması gerekiyordu. Ortaokuldan bugüne kadar bana kötülük yapan ve bu kötülüklerin, benim bir süre sonra kendimi bulmuş bir ben olabilmemi sağlayan insanlara hitaben uzun bir teşekkür yazısı.

İlkokulu saymıyorum bile. Çünkü orada o kadar fazla hor görülmedim. O zaman teşekkür yazısı yazacağım ilk şahıs, ortaokulda arkadaş olmayı en çok istediğim, sadece dış görünüşünü analiz ettiğimde "Eminim kalbi de güzeldir" dediğim Hamza olmalı.

Hamza'yı ben hep cana yakın olarak tanırdım. Ama ben sırf ufak bir hata yaptım diye beni saniyesinde hayat defterinden silip, izinin bile kalmadığını hissedip gününü gün ettiği zaman yanıldığımın farkına vardım. Beni affetmeyi bırak, yanıma gelip orta yolu bulmak bile istemedi. Hamza'ya bu hareketinden dolayı çok teşekkür ediyorum. En azından kim dost, kim düşman, öğrendim.

İlk bölümde hatırladığım kadarıyla Yasin diye birinden bahsetmiştim. 9. sınıf tekrarı yaptığım zamanki sınıf arkadaşım olarak tanımıştım. Onunla da arkadaş olmak istemiştim. Ama bir şey söyleyeyim mi? Bedeli çok ağır oldu. Beni arkadaşlarının yanında küçümseyen, yanımdan ayrılıp önüme geçmeye çalışan ve asıl isteğim ondan sadece birazcık ilgi olduğu halde bu isteğimi çok görüp benden uzaklaşmak için her türlü bahaneye sımsıkı sarılan bu insan müsveddesi, daha ne kadar arkadaşım kalabilirdi, bilmiyorum. Ama iyi ki de bitmiş bu dostluk ilişkimiz. En azından bana herkesle arkadaş olmamayı ve "Gelmek isteyen zaten seninle gelir, sen elinden geleni yaptın" diyebilmeyi öğretti. Bunun için ayriyeten Yasin'e çok teşekkür ediyorum.

Şimdi gelelim 10. sınıfa. Hatta 10. sınıfı da saymıyorum. Çünkü orada teşekkür edeceğim kimse yok. O zaman 11. sınıfa balıklama atlayalım. Direk sadede geliyorum. Benim yanlış bir insan olduğumu düşündükleri için Mehmet Ali'ye, Umut'a, Barış'a, Emirhan'a, Emre'ye ve beni "O, bu, şu" diyerek yok saydığı için, ismi senin gibi değerli bir okuyucu tarafından merak edilen Cemalettin'e çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca ön yargısıyla meşhur olan Sefa Hoca'ya da çok teşekkür ediyorum. Sayesinde tüm lise hayatım, onun ön yargısı tarafından helak oldu. Bugün beni yargılayan, yarın başkasına ne yapar, Allah bilir. Bu saydığım isimlere gerçekten çok minnettarım.

Beni kendimi bulmuş yeni bir ben yaptılar. Ama aralarında güzel geçmişler yaşadığım insanlar da vardır elbette. Bunun için nankörlük etmem asla. Bana sorarsan "Onlarla tekrar arkadaş olmak ister miydin?" diye, daha fazla yaralanmamak adına "Bu kadarı bana fazla bile" derim.

Geriye kalan sadece, iyi niyetleriyle yaklaştıkları için, gerçek ailem oldukları için ve en önemlisi, gerçekten olumlu katkıları için teşekkür etmem gereken melek kalpli insanlar var.

Sarılmak istediğimde, bir dediğimi iki etmeyen İbrahim ve Mertcan'a, istemediğim halde yardımlarını eksik etmeyen Kübra, Mizgin, Sena, Melisa ve Beyza'ya, beni her seferinde şaşırtmayı, şımartmayı ve güldürmeyi seven Hüseyin'e ve son olarak, fiziksel anlamda olmasa da, yürekten ve ruhen sarılan, bana gerçek bir kardeş olan, maddi olmasa bile manevi anlamda da yardım eden ve benim için endişe edip halimi düşünen kardeşim Furkan'a... Ayakta durma sebebim olduğu için çok teşekkür ediyorum. Böyle bir kardeşim olduğu için Allah'ıma sonsuz şükrediyorum.

Çok sevip isimlerini sayamadığım varsa, okuyorsanız size sesleniyorum: Sizin yeriniz bende apayrı. Evet! Benden bu kadar. İyi geldi dertlerimi buraya toplayıp aldığım dersleri söyleyebilmek. Umuyorum ki benim yaşadıklarımı anlayan olmuştur. Umuyorum ki sen anlamışsındır değerli okuyucum. Kısaca şunu söyleyeyim, umuyorum açıklayıcı konuşmuşumdur. Yeni maceralarımda buluşuncaya dek, şimdilik hoşça kal, mutlu kal.

! SON !

Rüya FotoğrafçısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin