1.5

781 31 1
                                    

Hayalet okuyucular var. Lütfen yorum yapın.

İyi okumalar.

---

"Napıyorsun ya," dedim gülerken. Ayıcığı yüzünden çekti ve o mükemmel gülümsemesini bana sundu.

"Seni mutlu ediyorum," dedi ve orta büyüklükteki ayıcığı bana uzattı. Etraftaki bir çok insanın bakışları bize dönerken gülümseyerek siyah beyaz önünde kalp olan ayıyı aldım.

"Salaksın," mırıldandım.

Başını bana doğru eğdi ve, "Sadece sana güzelim," diye fısıldadı. Yakınlığımızdan dolayı alt dudağımı dişledim. Bu yüzündeki sırıtmanın büyümesine sebep oldu.

"Sadece bana kalsın o zaman."

Başıyla yavaşça onayladı ve elimi tutup beni sandalyeden kaldırdı. Ne olduğunu anlamasamda kantinden çıkıp, okulun bahçesine geldik.

"Bakma öyle. Bir günlüğüne okulu assak bir şey olmaz."

Benden onayı aldığında bahçeden çıkmıştık. Şimdi gerçekten okulun dışındaydık.

"Eee, şimdi ne yapacağız?"

İddali bir bakış attı. "Ne yapmak istersin?" Dilini dudaklarının üstünde gezdirdiğinde omzuna yumruk attım.

"Pisliksin."

Büyük bir kahkaha attığında beni daha çok kendine çekti ve yüzlerimizi yakınlaştırdı.

"Ayıp oluyor ama." Alınmış bir ifadeye büründüğünde kahkaha atan ben oldum.

Ne olursa olsun böyleydik biz. Ne yaparsak yapalım, yine sorgulamadan el ele kahkaha atabilirdik. Ve ben bunu seviyordum.

Etrafıma baktım. "Okulun önünde günün geçmesini beklemeyeceğiz değil mi?"

"Hayır. Hadi araya bin." İlerideki arabayı gösterdiğinde onu onaylayarak arabaya geçtim. Oda bindiğinde arabayı çalıştırdı.

Bir süre gittikten sonra güzel, şirin bir kafenin önünde durmuştu.

"Güzel bir kahve içip, kendimize gelelim dedim. Sonra sinemaya gidebiliriz. Yapacak bir şeyler buluruz ya."

Bu hâline istemsizce gündüzümse arabadan inip kafeye girdik.

Kafenin çok hoş ama başka bir havası vardı. Duvarları renk renkti ve eskileri anlatan bir görünüşü vardı.

"Saçlarım ile uyumlu olsun diye burayı seçtim." İnce düşüncesi yüzü de gülümseme oluştururken cam kenarında bir masaya geçtik.

Garson geldiğinde siparişlerimizi vermiştik.

"Beğenirsen yine geliriz." Onu onayladım. Elini ensesine attı. Bu utangaç hali tebessüm etmeme sebep oldu.

"Utandın mi?" diye sordum. Kaşları kalktı ve sonra hemen elini ensesinden çekti.

"Ne... Ne utanması...yok öyle bir şey." Hızlıca sıraladığı kelimeler kahkaha atmama sebep oldu.

"Hem," dedi. "Bu seninde hoşuma gitmiş gibi."

Tebessümle onayladım onu. "Gitti. Hem de çok hoşuma gitti."

Gülümsedi. Masanın üzerinden ellerimizi birleştirdi. Baş parmağı ile yavaşça elimi okşadı.

"Aklım almıyor," diye mırıldandı. Düşünceli tavrı buruk bir tebessüm yarattı.

"Benimde."

Bakışlarımız birleştiğinde kaçırmak istedim. Ondan kaçmak istedim. Ama yine onda takılı kaldım. Yine ve yine o kazandı.

"Neden bilmiyorum," dedi dürüstçe. "Sadece, senin gülümsemen bazen rüyalarıma giriyor. Sen gülümsediğinde bende gülümsüyorum." Gülümsediğimde o da gülümsedi.

"Bu yüzden seni mutlu etmek istiyorum. Mutlu olmanı istiyorum ama seni ben mutlu etmek istiyorum."

İtirafı karşında kendimi değerli hissederken gözlerim doldu. Oğuzun bir geçer uğruna böyle dediğini benden istediğini aldığında bırakacağını biliyordum. Herkes onu isterken benim onu istememem beni, onu gözünde değerli kılmıştı.

NEFRET -TEXTİNG-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin