2.1

584 32 4
                                    

Lütfen okumanızı istiyorum. 

Nefret'e her gün birileri daha katılıyor. Yavaş yavaş büyüyoruz. Sizden bu esnada tek istediğim ufakta olsa yapacağınız yorumlar. Her ne kadar benim bölüm atma hızım sıralamayı etkilesede sizin vereceğiniz bir oy, yapacağınız bir yorum daha etkili.

Birde, çok emek verip yazmaya devam ettiğim Meşale'm kitabıma bakarsanız çok çok mutlu olurum. 

İyi okumalar :) 

Ve gündeki 2.bölümümüz. (:

"Oğuz?" Sesi kedi gibi mırıltı şeklinde çıkmıştı. Gerçek miyim diye gözlerini ovuşturdu. "Buradasın?" İnanmayan gözleri bana bakarken yüzünde gülümseme oluşacağını düşünürken kaşları çatıldı.

"Ne işin var burada?" Sorusu beni afallattı. Ne demeliydim? Biri bana mesaj attı bende kıskandım, geldim mi? demeliydim. 

"Şey," diye mırıldandım. Elimi enseme atıp yavaşça kaşıdım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Resmen kızın karşısında dilim tutulmuştu. 

"Lütfen git. Gerçekten çok yoruldum." Kapıyı kapatacağı sırada araya ayağımı koydum. 

"Gitmiyorum," dedim kararlı bir sesle. "Beni dinleyeceksin." Bıkmış bir ifade ile yüzüme bakıp kapıdan uzaklaştı ve 1+1 evindeki küçük salona geçti. Derin bir nefes alırken titreyen elim ile kapıyı açıp içeri girdim ve salona geçtim. 

Yanında ki koltuğa oturduğumda bakışarı yüzümde dolandı. "Lisenin ilk yılında yüzüne bakmaya utanırdım. Korkardım beni göreceksin, kalp atışlarımın sesini duyacaksın diye. Baksana şu an ayağıma kadar geldin. Dört yıl önce bunu biri anlatsa ona gülerdim." Yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu. O bile inanmıyordu yaşadıklarımıza. Hoş, bende inanamıyordum.

"Melek, lütfen açıklamama izin ver." Elini tutmak istediğimde ellerini sertçe çekti avuçlaırmdan.

"O pis," yutkundu. "Ellerinle dokunma bana." Ellerim donarken söylediği söz beynimde çınladı. Pis ellerini çek, pis ellerim. Başkasına dokunan pis ellerim. O an ellerimden utandım. 

"Melek," dedim yalvarırcasına.

"Bana inan. Bana inanmak zorundasın." 

Sesli bir kahkaha attı. "Bunu bana 2 yıl önce de söylemiştin." Buğulu sesi canımı acıtırken, bir şey yapmadığımı bana inanmayanın o olduğunu hatırlattım kendime.

"O zaman da dinlemedin beni. Şimdide dinlemeyeceksin. Ne anlatırsam anlatayım, dinleyemeyeceksin. Sende herkes gibisin işte." Gözlerim dolarken uzaklaştım ondan. Onun herkesten farklı olduğunu, beni anladığını sadece yaşadıkları yüzünden bana inanmadığını biliyordum.

Sadece, bende inanılmak istiyordum. Birinin elimi tutmasına ve ayağa kaldırmasına ihtiyacım vardı.

Param hiç bir işe yaramıyordu. Ben karşımdaki kıza muhtaçtım ve hep ellerimin arasındayken kaybediyordum. 

Dolan gözlerimi sildim hızlıca ve kalktım göğsünden. "Buraya hiç gelmemeliydim." Gözleri puslu bir ifadeyle kaplanırken kapıya doğru ilerledim. 

Arkamdan gelsin istedim. Beni orda durdursun istedim. Her adımda, kapıya yaklaştığımı her hissettiğimde içimdeki umut azalırken gözlerim daha da doldu ve bir yaş aktı yanağıma doğru. içimdeki çocuk, göz yaşlarını akıtıyordu işte. 

Dış kapıyı açtığımda geriye bakmamak için zorladım kendimi. İşte bu kadardı. Burda beni dinlemediyse, beni umursamadıysa bir daha asla ona yalvaramazdım. 

Hadi Oğuz, gidebilirsin.

İç sesim beni teşviklerken onun adını haykıran kalbim kan ağlıyordu. Sert rüzgar yüzüme vurduğunda tam içimdeki umut tükendiğinde, bu eve bir daha gelmeyeceğime dair kendimce söz verirken koluma dolan el ve onun sesi duyuldu.

"Nolur, gitme Oğuz."


NEFRET -TEXTİNG-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin