"Hey önüne baksana!!"
Önüme baktığımda karşımda araba görmem ve arabanın içindeki adam bana doğru el kol işareti yaptığında ne olduğunu anlayamadım. Etrafıma bakınıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım. O kadar dalmışım ki ne ara yolun ortasına gelmiştim bilmiyorum ama bunu dalgınlığıma bağlayıp adamdan özür diledim ve kaldırıma çıktım.
Hastanedeki görevim sona ermişti ve yürüyerek eve gidiyordum. Hava aşırı soğuktu onun için işe yaramayacağını bilsem bile incecik hırkama sıkıca sarıldım.
Sabah arabamla döneceğimi planladığım için ince giyinmiştim fakat ben hastanedeyken Lisa aramış ve arabaya ihtiyacı olduğunu söylemişti. Sebebini sorduğumda annesi ile evlerini ayırdıklarını, birşeyler taşımak için de arabaya ihtiyaçları olduğunu söylemişti. Her zaman ki gibi onu kıramamış ve arabayı ona vermiştim ve şuan sızlana sızlana eve doğru yürüyordum.
İliklerime kadar soğuğu hissediyordum. Ellerime ve bacaklarıma sanki defalarca iğne batırıyorlarmış gibi geliyordu. Ellerimi ağzıma kapatıp üfledim, bir nebze ısıtmıştı. Sonbahar da havanın bu kadar soğuk olmasına şaşmıştım çünkü genelde kışın ilk ayları bile sıcak olurdu.
Artık yürümem zorlaştığında, birisinin gelip beni alması için yalvarıyordum ama yoldan geçen bir kişi bile yoktu. Zorla yürümeye devam ettim ama nereye kadar dayanabilirdim bilmiyorum. Cildim çok hassas olduğu için soğuktan kıpkırmızı olduğuna eminim.
Yaklaşık 10 dakika yürüyüp yolu yarıladığım da arkamdan birisinin korna çaldığını duyunca ister istemez irkildim. Bana olmadığını düşünerek yürümeye devam ettiğimde tekrar korna çaldı ve ardından arabanın kapısının açılıp kapandığını duydum.
Tanıdık bir ses isimimi seslendiğinde kim olduğunu çıkartmaya çalıştım. "HEY ROSIE" Tekrar yüksek sesle adımı seslendiğinden arkamı döndüm. Lisa, arabanın kaportasına yaslanmış bana bakıyordu. Döndüğümü görünce çocuklar gibi ellerini sağa sola heyecanla sallayınca gülmemi tutamadım. Güldüğümü görünce ellerini sallamayı bıraktı ve budağını büzdü. Her zamanki gibi çocukça trip atıyordu.
Kaportaya yaslanmayı bırakıp şoför koltuğunun oraya gitti ve kapıyı açtı. Arabaya binerken bana bağırdı "Hadi dikilme orada hava acayip soğuk. Çok üşüdüm zaten gel de gidelim. Taehyung çağırdı! Jennie Yoongi'yi ikna etmeye çalışıyor. Hepimiz Tae'ler de buluşacağız. Seni de almamı söylediler"
Ne kadar yorgun olsam bile gelmezsem Lisa'nın ikna edene kadar beni bırakmayacağını biliyordum onun için olduğum yerde dikilmeyi bırakıp arabaya doğru koştum. Geldiğimi görünce Lisa'da kapısını kapattı ve anahtarı kontağa taktı.
Ön koltuğun kapısını açıp yanına oturduğum da omzuma vurdu "Seni aptal! Neden beni hastanede beklemedin? Bu soğukta dışarıya mı çıkılır, aklını mı kaçırdın?" Sözlerine karşı sadece omuz silktim ve kol çantamı arka koltuğa fırlattım. Ardından ona dönüp baktım "Eğer seni bekleseydim hastanede sabahlardım"
Lisa elini ağzına tutup ufak bir kahkaha patlattığında benim yüzümde de ister istemez tebessüm oluşmuştu. Ama belli etmemek için gülüşümü söndürdüm ve göz devirdim, ona kızgın olduğumu anlaması lazımdı. Yüzümün halini görür görmez dudaklarını büzdü "Hadi ama Rosie, işim sadece biraz uzun sürdü o kadar. Geç kalmadım. Hem geçen gün beni nasıl sattığını unutma..."
Dik tutmaya çalıştığı omuzları düştüğünde ağlayacağını hissettim ve ona o gün ile ilgili açıklama yapmadığım için kendimi suçlu görmeye başladım.
Elimi omzuna koydum ve vücudunu kendime doğru çekip sıkıca sarıldım. Saçlarını ufak ufak öptüğümde Lisa'nın çenesini omzuma koyduğunu hissedebiliyordum. "Bak Lisa... O gün için çok özür dilerim. Seni hayal kırıklığına uğrattım biliyorum. Kafeye gelecektim fakat tam çıkacağım sırada acil bir hasta geldi ve ağır yaralıydı. Onu yoğun bakıma yatırmak zorunda kaldık. Olanları tahmin edememiştim. Ama sonradan Yeji ve Felix'i arayıp geleceğimi söylediğimde senin ağlayarak gittiğini söylediler. Gerçekten üzgünüm, ilk randevunda seni yüz üstü bıraktım..."
Lisa kısa bir süre sonra başını omzumdan kaldırdı ve kısa bir süre gözlerimin içine baktı. Beklemediğim bir şekilde gülümsedi ve yanağıma sulu bir öpücük kondurdu. Ellerini yanaklarıma koyup gözlerimi gözlerine sabitledi. "Sorun değil Rosie! İşin daha önemliydi. Böyle saçma bir randevuya seni çağırmam ayrı bir saçmalıktı. Asıl ben özür dilerim."
Ağlayacak gibi oldum. Hemen konuyu değiştirmezsem gözlerimden yaşların firar edeceğini biliyordum onun için gözlerimi gözlerinden çekip işaret parmağımla camın ardında ki yolu gösterdim. "Hadi gidelim. Biliyorsun Tae beklemeyi hiç sevmez" Lisa Birden gülmeye başlayınca ben de kahkahamı tutamamıştım. Yaklaşık 1 hafta önce Tae çağırmıştı ve evlerine 1 saat geç gittiğimizde sinirden köpürdüğü hali her aklımıza geldiğinde kahkahalara boğuluyorduk.
Lisa kahkahasını durdurmaya çalışsa da o da benim gibi durduramıyordu. En son yeter artık diyip Lisa'yı cimcirdiğim de güçlü bir çığlık attı ve adından bana yumruk atmaya başladı. Ben hem gülüp hem de yumrukların bana gelmemesi için ellerimle kendimi koruyordum.
Yorulup vurmayı kestiğinde, ofladı. Ellerini gögüs hizasında bağladı "Tam bir pisliksin Chae" Gülüp önüme döndüğümde oda kontaktaki anahtarı çevirdi ve araba güçlü bir motor sesi ile çalıştı. Hiç beklemediğim bir anda hızla gaza basınca geriye doğru savrulup kafamı koltuğa vurdum. İstemeden ağzımdan küfür çıkınca Lisa bana bakıp güldü. Ona ters ters bakıp elimi kafama getirip ovduğumda Lisa'nın tekrardan dudakları kıvrıldı. "İntikam soğuk yenen bir şaplaktır." işaret parmağı ile koluğu gösterdi "O şaplağı da koltuktan yedin ahahahahah"
Dik dik gözlerine baktım ve elini tutup sıkmaya başladım. İlk başlarda tepki vermese de daha çok sıkmamla bağırdı. "Tamam tamam bir daha şaka yapmayacağım" Gülümsedim ve elini sıkmayı bıraktım "Hah şöyle". Elini hışımla çekip ovmaya başladı. Daha sonra direksiyonu tuttu ve yavaş yavaş giden arabayı kontrol altına aldı.
Yine aniden gaza basınca kapının kolunun oradaki desteği tuttum. Acayip hızlı gidiyordu ama Lisanın kullanışını biliyordum, o hep böyle sürerdi. Alıştığım için laf etmedim ve yolu izlemeye devam ettim.
Sohbeti bitirdiğimiz için başımı kapının camına yasladım ve ağaçların rüzgar da savruluşunu izledim. Güneş battığı için gök yüzü ayrı bir güzel gözüküyordu ve sanki olağan dışı birşeymiş gibi hissettiriyordu. Bulutların ardında ki yerleri her zaman çok merak etmişimdir... Oralarda yaşayan canlıları veya bizim adlandırmamızla uzaylıları görmek istemiş ama bunun imkansız bir hayal olduğunu son 6 senede anlamıştım. Olağan dışı hiçbir varlık yoktu ama anlamadığım tek şey, o zaman neden milyarlarca galaksi yaratılmıştı tanrı tarafından? Sadece güneş sistemini yaratabilirdi? Ya da sadece gösteriydi. Sadece efsaneden ibaretti sıra dışı varlıklar... Sadece bir hayaldi.
"Rosie? Uyudun mu?" Derin düşüncelerimin arsından Lisa'nın hafif sesi ile sıyrıldığım da etrafıma bakındım. Gelmiştik. Ne ara gelmiştik bilmiyordum ama Taehyung'ların evi tam karşımızdaydı.
***
Benn geldim hem de yeni bir kurguyla :) Umarım seversiniz ve belirttiğim gibi minific olacak 15-20 bölüm olması imkansız.
Bölümlerin altına birşeyler yazmak pek hoşuma gitmiyor o yüzden bölüm hakkındaki düşüncelerinizi "¤" bu işaretin bölümüne yazabilirsiniz. Bu bölümlerde sonra birtek bu işareti koyacağım. Çok uzattım özür dilerim🍭
"¤"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in den Tod verliebt sein, rsk
Mystery / ThrillerAşk nasıl bir yoldu ki bizi hep aynı yerde buluşturuyordu? Farklı bir alemden ve farklı bir varlık dahası bir ölüm meleği... İnsanların canını alıyordu ve belki benimkini de alacaktı. Ama aşk acımasızdı, o vazgeçilmez biriydi ve ben ondan vaz geçeme...