Aşk nasıl bir yoldu ki bizi hep aynı yerde buluşturuyordu? Farklı bir alemden ve farklı bir varlık dahası bir ölüm meleği... İnsanların canını alıyordu ve belki benimkini de alacaktı. Ama aşk acımasızdı, o vazgeçilmez biriydi ve ben ondan vaz geçeme...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sacrifices kill
•••
Çınlamayla birlikte birden arkama dönmüştüm ve gördüğüm manzarayla büyük çaplı bir şok geçirmiştim. Sonuna kadar açılan ağzımı ellerimle kapamış ve üzerimdeki şoku atlatmaya çalışmıştım.
Yabancı bir kişi silahını arkadaşlarıma doğrultmuş, Jennie ve Lisa korkudan birbirlerine sarılmışlardı. Taehyung ve Seokjin ne kadar korkmuyormuş gibi dursalarda gözlerindeki korkuyu görebiliyordum.
Seokjin korkusuzca adama doğru adımlar attığında adam silahını çekip bağırdı
"Bir adın daha atarsan seni ve arkadaşlarını vururum! Ne işiniz var sizin bu ormanda? Kim gönderdi sizi!"
Açıkçası aksaanı hiçbir şekilde koreli aksaanına benzemiyordu. Yabancı veya kaçak olma ihtimalı vardı.
Birden aklıma görülme ihtimalim olduğu bir mekanda olduğum geldi ve hızla yanımdaki büyük gövdeli ağacın arkasına gizlendim. Aramızda fazla mesafe yoktu. Kafasını çevirdiği gibi beni görebilirdi. Bu riski alamazdım.
Taehyung adamın tehtitlerine sinirlenmiş olsa gerek kaşlarını çatarak cevap vermişti.
"Ormanın başında girilmez diye bir tabela falan yoktu. Hadi vardı diyelim, siz neden buradasınız?"
Son cümlesini bastıra bastıra söylemesiyle adam hırçın bir şekilde cırladı ve dişşlerinin arasından tıslamaya başladı.
"Biliyor musun? Bu seni hiç alakadar etmiyor! Eğer bu ormana gelmeye cesaret ettiyseniz ölmeye de cesaret etmişsiniz demektir!"
Konuşmasını bitirmesiyle Taehyung'un üstüne doğru yürümeye başladı ve tam karşısına gelince durdu. Yüzünde sinsi bir sırıtış belirince aniden silahı Taehyung'un kafasına tuttu ve elini tetiğin üzerine koydu.
"Bu küstahlığının bedelini ödeyeceksin bay çok bilmiş"
Lisa ve Jennie sarılmayı bırakıp Taehyung'un yanına koşmaya çalışınca adam silahını birden Lisa'ya doğrulttu.
"Ölmek mi istiyorsun?"
Lisa ağlamaklı bir sesle adama bağırdı
"Taehyung öleceğine ben öleyim daha iyi"
Adam yüzünü buruşturup midesi bulanır gibi bir hale getirdiğinde yere doğru kusar gibi yaptı.
" Öğk çok iğrenç. Aşktan nefret ederim"
Tekrar silahı Taeyung'a doğrulttuğunda hiç düşünmeden hızla ağacın arkasından fırladım ve adamın üstüne doğru hiç durmadan koşmaya başladım. Adamın görüş alanına girdiğimde hızla bana doğru dönüp kaşalarını çattı. Böyle birşey beklemediği açıktı.
Lisa ve Jennie ise beni görüp çığlık atmaya başladılar.
"Chaeyoung sakın! Kaç buradan!"
Ben ise hiçbirini dinlemedim. Birkez olsun kendi iç sesimi dinleyecektim. Hiçbirini vurulmasına dayanamazdım.
Adam şaşkınlığını üzerinden attığında tam silahını bana doğrultacakken hışımla üstüne atlamamla geriye doğru devrildi.
Tekrardan silahını bana doğrultmaya yeltendiğinde silahı tuttuğu elini ona doğru ittirmeye çalıştım fakat gücüm ona yetmeyince beni üzerinden atıp yere fırlattı. Acıyla yere düştüğümde hızla ayağa kalktı ve tetik emniyetini çekti. Tam ateşleyecekken birden duraksadı ve kalbini tuttu. Acıyla bağırmaya başladığında ne olduğuna anlam vermeye çalışıyorduk.
Aniden adam yere serilince herkes şok içine girdi. Ben şoku atlatıp adamın yanına koştum ve yere eğilip nabzına baktım, atmıyordu. Elini kalbinin üstüne koymuş ve sıkmıştı. Arkamdan bana bakan meraklı gözler olduğunu hissettiğimde arkama dönüp tek nefesle meraklarını dindirdim.
"Kalp krizi geçirmiş"
Herkes derin bir oh çekerken ben ise şüpheli bir şekilde nasıl bir anda kalp krizi geçiridğini anlamaya çalışıyordum. Jennie ortamı dağıtmak için gülüp benle dalga geçti.
"Sen delirmişsin! Manyağa bak adamın üstüne atladı resmen"
Herkes birden gülmeye başlayınca Jimin Jennie'ye dönüp şüpheyle ona baktı.
"Az önce korkudan yüreği çıkacak kişi mi söylüyor bunu"
Jennie yüzünü büzüp Yoongi'nin koluna girdi.
"İyi ki bir şaka yapalım dedik"
Atışmalarına gülüp önümde ki adama döndüm. Çok şüpheli bir şekilde aniden ölmüştü.
Ben adamın bedenini süzerken Jisoo bize doğru seslenmişti.
"Hey buraya bakın! Evin kapısı açılmış"
Hepimiz birden evin kapısına baktığımızda kapının hareket halinde olduğunu gördük ama kapının orada kimse yoktu. Kapı birden kapandığında hiçbirimiz oradan gözümüzü ayırmıyorduk.
Aniden şiddetli bir rüzgar ortamı bastırdığında salık olan saçlarımın yüzüme gelmesini engellemeye çalışıyordum. Rüzgar yavaşça dinmeye başladığında karanlığın içinden bir gölge göründü. Bize doğru yaklaşıyordu.
"Sonunda bana geldin Chaeyoung"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
•••
Ay hadi bakalım Jeon Jungkook geldii.
Bu bölümü yazmak için 3 saattir uğraşıyorum ama çok kısa bir bölüm çıktı :( ve ayrıca bu kitaba aktif bölüm atmak istiyorum ama okul buna izin vermiyor malesef...