BÖLÜM 3: HASTALIK

711 49 15
                                    


                           ~☾~

Kaptan çoğu zaman bana ilgi gösteriyor, koruyor. Bana bu denli yakın olması insanların aramızdaki ilişkiden şüphelenmesine sebep oluyor. Evet ben ondan hoşlanıyorum ama o benden hoşlanmıyor. Ki ona zorla kendimi sevdiremeyeceğimi de biliyorum. Aramızdaki bu bağın temeli geçmişin getirdiği anılar yüzünden. Ben çok varlıklı bir aileden geliyorum, hatta bir babadan.

                   .•°___-☾-___°•.

Kuchel Levi'nin annesi, Babamın platonik aşkı...

Babamın Kuchel ile 15 yıllık arkadaşlık dayanağı var. Babam onu gördüğü ilk anda tutulmuş, küçüklük aklıylada söylemiş. Ancak Kuchel sadece kahkaha atmış. İşte o zaman babam bir kez daha aşık olduğunu anlamış. kuchel'ın ailesi onu evden attığında babam ona bakmış, Birlikte büyümüşler. Ancak bir gün çok şiddetli kavga etmişler, ve Kuchel evi terk etmiş. Babam yıllar boyunca bunun azabını çekmiş. Her yerde aramış, sormuş, soruşturmuş ama bulamamış. Yine de umudunu kaybetmemiş. Ta ki bir hastaneden gelen telefonla... İşte o zaman babam Kuchel'ın bir oğlu olduğunu öğrenmiş, yıkılmış. Birbirlerine verdikleri sözlerin artık gerçekleşmeyeceği gerçeği ile yüzleşmiş...

Babam o anlık Sinirden kararan gözü ile annem olacak kadınla evlenmiş ve hemen bir çocuk yapmışlar. Babam bir süre sonra Kuchel'ın para uğruna fahişelik yaptığını öğrenmiş bu yüzden Çok geçmeden annemle ayrılmışlar. Annem beni istemeyince babam hatası ile başbaşa kaldı. İşte o zaman bir kez daha yaptığı şeyden pişmanlık duydu. Ama Beni kabullendi. Sadece bir baba olarak davranmadı bana. Evet herşey mükemmel'di, parayla herşeyi satın alabiliyorduk Ancak sevgiyi asla alamadım. Babam annemin kalbini para ile satın almıştı. Ama bana para yaramıyordu. Ben sadece sevgi istiyordum. Bir baba sevgisi, veya bir kucaklaşma. Ama babam bana bunların hiçbirini vermedi. Hep işim var deyip gitti. Bir yıl önce bir dev tarafından parçalara ayrılmadan önce karşılaşmışlar Levi ile. Kaptan onu kurtarmış, sonra öğrenmiş onun Kuchel'ın oğlu olduğunu. 'Levi' ismini duyduğu anda gülümsemiş. Çünkü yıllar önce bir çocukları olduğunda adını Levi koyacakları konusunda yemin etmişler. Babam o zaman Levi ye herşeyi anlatmış. Annesini, geçmişini... Ve son nefesini vermeden önce bir kızı olduğunu söylemiş. Onu çok sevdiğini ama bunu ona söyleyemediğini, Sonra Levi'ye beni ölümüne koruyacağına dair bir söz verdirtmiş. Levi ile karşılaştığım ilk gündü o zaman. Kaderlerimizin kesiştiği ilk gün... Bana babamın öldüğünü söylediğinde tepki verememiştim. Çünkü ona karşı bir sevgi duymuyordum. Bu benim suçum değildi. Benim onu sevmeme izin vermemişti. Yasını tutamasamda, kalbim kırılmıştı. Ama geçmişimden asla pişman değilim. Olmayacağımda. Değişteremeyeceğim şeyler konusunda asla pişman olmam ancak kalbim kırık, babamın gelip düzeltemeyeceğini bilsemde elimde değil.

                  ..•°___-☾-___°•..

Sırtım yatak başlığına dayalı bir şekilde oturuyordum. Kapının iki kez çalınıp açılmasıyla kafamı o yöne çevirdim. "Yüzbaşım?" odaya çat kapı girmesi pek hoşuma gitmemişti yine de bunu dile getirmedim. Yanıma geldi ve benim yaptığım gibi sırtını yatak başlığına yasladı. Gözümü sabitlendiği yerden çekip Önüme döndüm. Bir süre birbirimize birşey söylemedik. Daha sonra kaptan düşünceli bir şekilde "Eee?" dedi. "Eee?" diye karşılık verdim. "Bugün seni o veletlerin yanında gördüm" yüzümü hızla ona çevirdim. Soru işaretleriyle çevrili yüzüm ne diyeceğini az çok tahmin ediyordu. Beklemediğim bir anda "Ne konuşuyordunuz?" dedi. Arkadaşlarıma Velet diye hitap etmesi pek hoşuma gitmemişti. Ki memnuniyetsizliğimin yüzüme yansımasına izin verdim. "Sanane, seni ilgilendirmez" dedim sertçe. Ona ne konuştuğumuzu söylemek gibi bir niyetim yoktu. Sonuçta o benim özelim ve benden başka birisinin bilmesine gerek olacağınıda düşünmüyordum. Boş ve ifadesiz bakan yüzünü bana döndü, kimse okuyamasada ben anlayabiliyordum. Şuanda o ifadesiz suratın altında yatan saf sinir beni korkutmaya yetmişti. Herşeyi anlatıyordu. Ayaklarımı kendime doğru çektim. Gözlerimin dolduğunu gizlemek adına kafamı dizlerime gömdüm. "Sana bir soru sordum ve cevap vermek zorundasın. O veletlerle ne konuşuyordun? Neden o masadan huzursuz ve keyifsiz kalktın?" kaçışımın olmadığını biliyordum. Sonuçta o Levi Ackermandı. İnsanlığın en güçlü adamıydı. Herşeyin üstesinden gelen bu adam elbette ne yapıp ne edip işin aslında yatan herşeyi öğrenirdi ancak bu sefer izin veremezdim. Ona anlatamazdım. Kendimde bu gücü bulamıyordum. "Bak o veletleri döv-" Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. "Sen ağlıyormusun?" kafamı dizlerime daha da gömdüm. "Bana bakarmısın Cia?" Elleriyle saçlarımı şefkatle okşamaya başladı. Kıpkırmızı olmuş gözlerle ona baktım. Gözlerimi gözlerinde sabitledim ve "Lütfen gidermisin? Kalbini kırmak istemiyorum" dedim. Sesim tiz ve titrek çıkmıştı. Bir anda yüzü yumuşadı, o eski ifadesiz yüzünden eser yoktu. "Kim seni üzdü?" Ardından yüzü tekrardan sertleşti "Söylede ayağımın altına alayım o veleti" dedi. Dudağım hafifçe kıvrıldı. Derin bir iç çektim ve yatağıma uzandım "Uykum geliyor, uyuyacağım. Senin içinde, kapı orada" dedim ve elimle kapıyı gösterdim. Sırtımı ona döndüm. Gitmesini beklerken, belime dokunan eliyle irkildim. Yavaşça karnıma doğru indi ardından boynumda sıcak bir nefes hissettim. Kaptan kafasını boynuma gömüp derin bir nefes aldı. İrileşmiş gözlerle soluma bakarken mayışmış bir sesle "Uyu hadi" dedi. Gözlerimi kapanmaya zorladım. Etrafın daha da karanlıklaşmasıyla uykuya daldım.

Levi × ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin