İyi okumalar💘
Soğuk ve yağmurlu havanın aksine her bir hücresine ulaşan yangın nefes alışverişini darmadağın etmişti. Aralarındaki şemsiye işlevini yitirmiş, yerdeki çıkık kaldırım taşına uzanmıştı. İkili arasındaki çekim dışarıdan herhangi bir insanın farketebileceği bir düzeye gelmişti.
Ancak... görülenin aksine her şey farklıydı. En azından Jisung açısından... Arzu maskesini büyük ustalıkla üstüne takınmıştı vahşet.
Hwang Hyunjin ise sadece hayranlığının verdiği aptallıkla sadece arzuyu görebilmişti. Bir daha elde etmesi mümkün olmayan bu teklifi elbette geri çevirmeyecekti. Onayladığında Jisung, duygu yağmuruna tutulmuştu.
Aklından bütün motelleri geçirdi; şehirden uzak olanlar, harita konumu bulunmayanlar, köy ve şehir sınırlarında bulunup bilinmeyenler... Akşam haberlerinin başlığını oluşturacak vahşeti şimdiden aklında canlanmıştı bile.
İkisi için fazlasıyla küçük gelen şemsiye durulan yağmurla aradan kalkmasıyla ikili arasındaki yabancılıkta kalkmıştı.
"Gerçekten kusursuz bir insansınız; başarılı, sempatik, yakışıklı..."
Karanlık sokağı aydınlatacak kadar parlak ve saf gözlerle Jisung'a baktı. Jisung ağının içinde habersizce güzelliğiyle duran balığını inceledi. Uzun zamandır cinayet işlememesi onu kontrolden çıkartıyordu ancak hâlâ mantığını koruyabiliyordu.
"Abartmayın lütfen, ben de işi gücüyle uğraşan sıradan bir insanım sadece."
"Hadi ama! Mütevaziliği bir kenara bırakın Bay Han, sizi temin ederim ki tüm ülke benimle aynı fikirde."
Dudakları arasından kaçan kıkırtıyla Hyunjin'in bakışlarının odağı değişmişti. Senelerce fanlığını yaptığı adamla şu an sohbet ediyor, bir şeyler içme teklifi alıyor ve hatta şu an tebessümünün sebebi oluyordu. Kırk yıl düşünse aklına gelmezdi bu anı yaşayacağı.
"Buraya girelim mi? Sessiz ve pek bilinmeyen bir mekan, sizi rahatsız edebilecek fanlar bulunmayacaktır diye düşünüyorum." soluk tabela ışığının vurduğu kapıyı gösterdi.
Hoşuna gitmişti. Hyunjin, Jisung'un rahat etmesi için en kuytu köşede ama bir o kadar da iyi bir mekan önerisinde bulunmuştu. Tam da Jisung'un istediği türden bir mekan...
Hyunjin kapıyı açıp Jisung'un girmesi için kenara kaydı. Mekanın içi konumuna göre fazlasıyla iyiydi; iyi bir aydınlatmaya ve ferahlığa sahipti.
"Joon! Selam," barmenle tokalaşıp devam etti, "odalar müsait mi? Daha rahat takılmak istiyoruz."
"13 numaraya geçin Hyun, özel olarak istediğiniz bir şey var mı?" elindeki bardağı bırakıp tezgaha yaslandı.
"Hayır, her zamankinden."
Barmen bir anlığına durup Jisung'a döndü, "Tanıdık görünüyorsunuz, buraya daha önce gelmiş miydiniz?" kısık gözlerini üzerinde dolaştırdı.
"Hayır, buraya ilk gelişim."
"Öyle mi, karıştırmış olmalıyım." diyip şarap şişelerinin yanına geri döndü.
"Bay Han, geçelim mi?" Jisung gözlerini barmenden ayırıp Hyunjin'e çevirdi, "Geçelim," Hyunjin'in arkasından uzun koridora girdi.
Birkaç güvenliği geçip '13' numaralı odaya geçtiklerinde Jisung, Hyunjin'in sıradan birisi olmadığının farkına varmıştı. En azından bu mekanın önemli müşterilerinden olduğu kesindi.
Hyunjin ile tanıştığı andan beridir hayalini kurduğu vahşet dolu gecenin sandığından daha zor geçeceğini anlamıştı.
Böyle bir risk almalı mıydı? Jisung riskleri severdi, oyunlar oynamayı daha doğrusu insanları parmağında oynatmayı daha da severdi.
"Arkadaş mısınız?" hiç düşünmeden sordu Jisung.
Yeni kurbanını iyi tanımalıydı, kendisini sokacağı riskleri bilmeliydi ve ona göre oynamalıydı.
"Joon'la mı? Hayır, o sadece burada bir çalışan ben de sıklıkla gelen bir müşteriyim." samimiyetten uzak alaycı gülümsemesiyle yanıtladığında Jisung rahatça bir nefes aldı.
En büyük riskten kurtulmuştu, bir tanıdığa görünmekten.
Birkaç çalışanın masalarına şarap yerleştirmesiyle koyu bir sohbete daldı ikili.
"Nelerle ilgileniyorsun Hyunjin?"
Hyunjin bardağının dibindeki sıvıyı kafasına dikip konuştu, "Çizimle ilgileniyorum diyebilirim sanırım," masanın diğer tarafından Jisung'a doğru uzanıp iyice yaklaştı.
"Bir gün seni de çizmek isterim, ne dersin? O gün gelir mi Jisung?"
Jisung için o an durmuştu, büyük bir sessizlik oluşmuştu.
Lee Know'da çizim yapmayı severdi, pek yeteneği olmasa da.
"Profesyonel olarak mı?"
Lee Know olabilir miydi? Hyunjin, Lee Know olabilir miydi?
"Profesyonel sayılmaz, o kadar yetenekli değilim."
"Liseyi... yurtdışında okuduğunu söylemiştin öyle değil mi?" titrek sesiyle konuştu Jisung.
"Evet, çok ani olmuştu. Arkadaşlarım, ailem, sevdiklerim... Hepsini bıraktım, doğru düzgün veda bile edememiştim."
Jisung hızla sandalyesinden kalktı,
"Şey...ben bir lavaboya gideyim."
Koşar adımlarla kendini odadan dışarı attı. Kalp atışı öyle yüksekti ki her an fırlayıp elleri arasına düşebilirdi.
Gerçekten o olabilir mi? O kadar uğraş sonunda onu bulmuş olabilir miyim?
Sırtını duvara yaslayıp yere çöktü. Nefesini düzene sokmaya çalışırken aklını toparlamaya çalıştı.
"Sadece bir rastlantı olabilir Jisung. Kendine gel-" omzuna konulan elle irkilerek arkasına döndü.
"İyi misin, Han? Korkmuş görünüyorsun."
"İyiyim... Lee Minho? Senin burada-"
"Güzel rastlantı değil mi? İyiysen gidiyorum, işim var." ses tonundaki alay fazlasıyla anlaşılırdı fakat Jisung anlam verememişti.
Oturduğu yerden turuncu saçlı adamını gidişini izlemeye devam etti. Kapıdan çıkmak üzereyken durup hafif bir tebessümle kafasını Jisung'a doğru çevirdi.
"Ayrıca Han Jisung, tercihinin erkeklerden yana olduğunu bilmiyordum. Şaşırdım doğrusu."
En büyük risk geri dönmüştü, tanıdık birine görünmek. Daha da kötüsü kendisini yakalamak için oluşturulan ekipteki en iyi dedektiflerden Lee Minho'ya görünmek...
~~~
Selamm, bölümü yazarken büyüüüük işkence çektim ve cidden içime en sinmeyen bölüm oldu..
Kontrol etmeden atıyorum yanlışlarım varsa kusura bakmayın lütfen...
Umarım beğenmişsinizdir,,, oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın lütfen🥺💘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
makeup | minsung
Fanfiction(+18) Ünlü makyaj artisti Han'ın insanlara sunduğu mükemmel ve kusursuz kişiliğinin arkasında bir seri katil yatıyordu. Kurbanlarını özenle seçip türlü türlü işkenceler uygulayıp öldürüyor, güzel bir makyaj yapıp akşam haberlerini süslüyordu. Polis...