Taksideyken arka koltukta Arya'yı izliyordum, dalgalı sarı saçları içinde güneşi saklıyordu sanki, gözleri her an anlamlı bakıyordu, ya da bana öyle geliyordu ve bunları düşünürken saçmalıyordum.
-Adama dosyaları attım, kabul etmiş ve yeni bir mahkeme başlatabilirmiş
-Arya, sen adamsı-
''ne dedin?'' dedi gülünç bir tavırla
''Sen kadınsın'' dedim kıkırdayarak, hemde gördüğüm en cesur, en şevkatli ve en tatlı kadın. Bir saniye bir saniye, ben bunu içimden mi söylemiştim yoksa-?!
Arya o an bana baktığında yüzümün utançtan bembeyaz olduğunu hissediyordum.
''Sen de benim gördüğüm en dayanıklı , en samimi ve en yakışıklı erkeksin Enes.''
Kalbimin hızlandığını hissettim, sanki doğduğum günden beri bu cümleyi bekliyordum. İçimde birşeyler tamamlanmıştı. Tam bir cevap verecektim ki telefonum titredi, uzun zaman sonra mesaj geldiğini anlayınca
Telefonu cebimden çıkarttım ve gördüğüm tablo şu şekildeydi:
Whatsapp'dan 1 yeni mesaj
Kaan: Ee, düğün ne zaman?
Yüzümün kızardığını hissettikten sonra telefonu cebime geri koydum ve Kaan'la göz göze geldik, bana attığı bakış 1. sınıftaki çocuğun ''banane'' dedikten sonra attığı bakışla bire bir aynıydı.
Arya: Geldik
Erke: iyi ama nereye?
Arya garip davranıyordu, sanki kafasında sürekli bir şeyler dönüyor ve bir şeyden şüpheleniyor gibiydi.
Taksideyken normal bir yolda gidiyorduk ve sağımızda bir park vardı. Arya şoföre baktı ve konuşmaya başladı:
-Biz burada inelim, borcumuz ne kadar?
-37 TL.
Arya elindeki parayı uzatırken Kaan taksiye 50 lira verdi ve Arya'nın parasını çekti,
çocuk gibi küçük bir laf dalaşına girdiler ama kazanan Kaan oldu.
Arya, ''Siz gidebilirsiniz isterseniz, ben parka gidiyorum,'' dedi.
Sesi biraz yorgundu, iyi olmadığı belliydi ve yanında olmalıydım.
-Olur mu öyle şey? Ben geliyorum.
Yağmur damlaları yavaş yavaş gökyüzünden aşağıya süzülmeye başlıyordu, bu yağmurun habercisiydi.
Arabadan indim ve kapıyı kapatırken Kaan ve Erkenin konuştuğunu fark ettim, zar zor duyabildiğim tek cümle ''yanlız bırakalım'' dı, neyin peşindeydi bunlar?
Yağmur yükselirken parka girip Arya'nın arkasından yürüdüm.
Park eski bir yere benziyordu.
Arya parkta yürürken pembe hırkasının cebinden bir kulaklık çıkardı, kulağına taktıktan sonra telefonu eline aldı, şarkı dinleyecekti anlaşılan.
Kapüşonunu kafasına taktı ve banklardan birine oturup gökyüzüne bakarak bir şeyler düşünmeye başladı, bende arkadan onu izlemeyi bırakıp yanına gitmeye karar verdim.
-Merhaba ne dinliyorsun?
Beni duyduğuna emindim ama cevap vermiyordu, dinlediği şarkıya odaklanıp yere bakarak öylece oturdu, sonra oturduğu bankta bana yer açtı.
Yağmurun altında öylece oturuyorduk, ne dinlediğini bile bilmiyordum, biraz soğuk muydu bugün? yada bir hata mı yapmıştım?
Tekdüze bir sesle yağmurun sesinin altından konuşmaya başladı gözleri ağlamak istiyordu ama içeriden gözlerine ''ağlama'' diye yalvarıyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hapsoluşun Vibe'ları
AdventureBu bizim hapsoluş hikayemizdi. 4 yakın arkadaşın yıkılan bir okulun içinde verdikleri mücadelenin hikayesiydi. Sonrasında çektikleri acılarla yaralanmaları ve birbirlerinin yaralarını sarmalarını anlatan bu hikaye bence size çok şey öğretecek. Pek...