Herkes neşeyle karışık mırıltılı sesler çıkarmaya başlarken ben ise yüzümü düşürüp etrafıma bakmaya başladım. Geceleri dışarı çıkmaya korkardım çünkü travmalarım ortaya çıkıyordu. Bu küçüklükten yaşanan olaylar yüzündendi.
Ellerimi yüzüme kapattım ve başımı sağa sola salladım. Yapamazdım. Anılarım aklımda canlanıyor ve gözlerim doluyordu. Ağlamamı tutmaya çalıştığımda ise boğazımda sert bir yumru oluşuyordu.
Omzumda bir el hissettiğimde irkildim. İki omzumu da tutup beni kendine doğru çekti ve 2 çift elin belime dolandığını hissettim.
"İyi misin Rosie posie?"
Jennie'nin sesi buğulu çıkıyordu. Hiçbir tepki veremiyordum çünkü ağzımı açtığımda sesimi sanki geri yutuyordum. Boğazımdaki yumru 'Hiç konuşmamalısın' diyordu sanki. Konuşturmuyordu beni.
Belimdeki ellerin yavaşça çözüldüğünü hissettim. Boşluğa bırakıldığımda sanki o güne gittiğimi hissetim. O çaresizlik ve boşluk hissi...
İstemeden boğazımdan ufak bir hıçkırık kaçtığında hala yüzümde olan ellerimin üstünde iki çift el hissettim. Kapadığım yüzümden ellerimi uzaklaştırdı ve yere doğru bıraktı.
Yüzümü eliyle kavradı ve gözlerimi gözlerine kilitledi.
"Rosie! Sorun ne? Neden birden suratını astın??"
Tam ağzımı açacakken Lisa öksürdü ve koltuğun başlığından destek alarak yanımıza geldi. Elimi tuttu, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve bıkkınca geri üfledi. Ardından yere dönük bakışlarını Jennie'ye çevirdi.
"Çocukluk travması" dedi bıkkınca.
Jennie anlamaz bakışlarla Lisa'ya bakarken ellerini yüzümden çekti ve benden 2-3 adım uzaklaştı.
"Nasıl bir travma bu?"
Jin dayanamayıp araya atladığında Lisa gözlerini devirdi ve işaret parmağını dudağına götürdü.
"Shhh... Biraz sabırlı olun"
Belimden tutup beni koltuğa otutturdu. Yüzme düşen saçlarımı geriye doğru attı ve karşıdan bizi izleyen Taehyung'a döndü.
"Ne dikiliyorsun orada kazık gibi. Su getirsene"
Taehyung tek kaşını kaldırdı.
"Kazık gibi mi?"
Lisa tekrardan derin bir nefes aldı.
"Eğer şimdi gitmezsen seninle görüşeceğiz Taeh!!"
Taehyung Lisa'nın bu sinirli haline sırıtıp daha fazla azar yememek için odadan çıktı. Jimin ve Yoongi Tae'nin bu haline sırıtırken Lisa onlara dik dik bakmaya başladı.
"Haa sizde görev istiyorsunuzz... Şimdi anladım."
Jimin ve Yoongi gülmelerini kesip kafalarını hızlıca sağa sola salladılar.
"Tamam yenge kızma vallahi uslu bir köpek olacağız."
Lisa şapşallıklarına gülerek kafasını sağa sola salladı ve bana döndü.
"Bak Rosie, travmalarının nedenini biliyorum ama bu travmanı bugün yenmeni istediğim için seni buraya getirdim. Küçükken ihanet yaşamış olabilirsin ama yaklaşık 6 yıl hava karardıktan sonra hiç dışarı çıkmadın... Bu beni çok üzüyor Rosé. Bunun için hadi korkunun üstüne gidelim!"
Başımı hızlıca sağa sola salladım "Olmaz!"
Jisoo sinirle araya atladı "Sen gitmiyorsan bizde gitmiyoruz!"
Jimin'den hafif mırıltıyla karışık sızlanma sesi gelmeye başladı "Şey aslında ben gider-"
Daha sözünü bitirmeden herkes ona ölümcül bakışlarını yolladığında lafını yuttu ve konuşmak için kalktığı koltuğa sızlanarak geri oturdu.
Aslında hepsinin gitmek istediği belliydi ama ben olmadığım için gitmek istemiyorlarmış gibi yapıyorlardı. Ben geceleri asla dışarı çıkamazdım ve bunu kimse değiştiremezdi. Onun için onlara bir işim olduğunu söyleyip aradan sıyrılmam lazımdı. Kimsenin benim yüzümden huzurunun bozulmasını istemiyordum.
Hızlıca ayağa kalktın ve boğazımı temizlemek amacıyla öksürdüm, ardından aklıma ilk gelen bahaneyi ortaya koydum.
"Ahh unutmuşum. Hastanede mesai yapacaktım... Onun için ben gideyim siz rahatınıza bakın"
Lisa kaşlarını kaldırdı.
"Pff, akşam akşam ne hastanesi Rosé? Sen asla akşam mesai yapmazsın!"
Evet, 7 yıllık arkadaşımı kandıramazdım. Her programımı ezbere biliyordu.
Beni bu kadar iyi tanıması bazen can sıkıcı oluyordu... Şuan ki durum gibi.
Jin dayanamayıp sessizliğini bozdu.
"Şu olayı bir bize de anlatsaydınız nasıl olurdu? Cahil kaldık. Baksanıza Yoongi'ye! Konuşmalarınızı anlamak için beyninin %90'ını kullanınca devreleri yandı. Mal mal bakıyor size"
Baş parmağı ile Yoongi'i gösterince Jimin'le ikisi gülmekten koltuğun üstünde 2 büklüm olmuşken Jennie gözlerini devirdi.
"Kedimle dalga geçmeyin!"
Jennie dudaklarını büzüp söylediği sözlerle çok tatlı görünüyordu. Yoongi ile 2 senedir sevgililerdi ve çok tatlı bir ilişkileri vardı. Aslında buradaki herkes birbiri ile sevgiliydi, Jimin ve ben dışında... Jimin liseden beri arkadaşı olan Seulgi ile sevgiliydi. Ben ise kariyerine odaklanmış ve arkadaş ortamında genellikle 'İnek' olarak anılan bir kızdım.
"Herşeyi nasıl bu kadar dalgaya almayı beceriyorsunuz?"
Jisoo oturduğu sandalyede bacaklarını kendine doğru çekmiş ve memnun olmayan bir ifadeyle Jin ve Jimin'i izliyordu.
Lisa başını salladı ve oturduğu yerde dikleşip ciddiliğini korudu.
"Bakın, Rosé'nin arkadaşlarını tanırsınız... Aisha ve Daisy. (İdol ismi koymak istemedim) Tayland'ta ki lisede arkadaşlarımızdı. Aslında ben başından beri onları hiç sevmezdim ama Rosé ile yakınlar diye takılıyordum. Bir gece Rosé kaldığımız yurda gelmemişti ve ben acayip endişelenmiştim. Telefonu da kapalı olduğu için aradığımda ulaşamıyordum. En son yurttan çıkıp aramaya başladığımda yolda Rosé'nin telefonunu buldum. O anki yaşadığım şoku hiçbir kelime anlatamaz... Hızlıca polisi aradım ve arkadaşımın kayıp olduğunu söyledim. Arama başlatıldığında Rosé'ye birşey oldu diye ellerim titriyordu ama kötü düşünmemeye çalışıyordum. 2-3 saat sonra polisler aramanın sonuçlandığını ve Rosé'nin bulunduğunu söylediler. İçime oturan birşey sanki yavaşca kalkmıştı. Ama Rosé'nin başına gelen şeyleri öğrendiğimde daha da streslenmiştim. O gece Rosé'yi birşeyer alma bahanesi ile yurttan çıkartıp ormana kadar götürmüşlerdi. Rosé neden ormana girdiklerini anlamadan ikiside birden kaybolmuş. 5 veya 6 adam Rosé'yi kaçırmaya çalışmış ama neyse ki polise haber vermiştim. O günden sonra Rosé asla gece dışarı çıkmadı..."
***
Bölüm hiç içime sinmedi... Ama daha iyisini yazamadım malesef. ❤ Uzun bir aradan sonra yb atabildim ama yeni kurgum için çalışıyorum:)
'¤'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in den Tod verliebt sein, rsk
Mystery / ThrillerAşk nasıl bir yoldu ki bizi hep aynı yerde buluşturuyordu? Farklı bir alemden ve farklı bir varlık dahası bir ölüm meleği... İnsanların canını alıyordu ve belki benimkini de alacaktı. Ama aşk acımasızdı, o vazgeçilmez biriydi ve ben ondan vaz geçeme...