"Gitmeden bir eve uğrayalım." Dedi Akay. Alin başını salladı. Anlaşılan uğraşması gereken bir de Gizem vardı.
"Evden eşya alır mısınız, buradan mı götürelim yoksa oradan mı alırız?" Diye sordu. Akay bir süre düşündü.
"Ordan alırız. Yük olmasın. Sende alma gerek yok." Dediğinde Alin yeniden başını salladı ve içeri gitti. Hala uçağa iki saat kadar vakit vardı. Telefonunu alıp şoföre yarım saate burada olmasını söyledi. İkisinin de bilgisayar çantasını hazırladı ve salona gitti. Akay da orada oturuyordu zaten.
"Şimdi bir eksiğimiz yok. Siz üzerinizi değiştirdikten sonra çıkacağız. Uçağa iki saat var. On dakikaya şoför de burada olur efendim."
"Tamam." Dedi ve gözlerini kapatıp burun kemerini ovmaya başladı. Alin derin bir nefes alıp verdi ve yanına gidip omuzlarına masaj yapmaya başladı. Akay bunu beklemiyordu ama Alin arada sırada bunu yapardı. Sadece çok yorgunken. Zihinsel veya fiziksel olması bir şey değiştirmiyordu. Sesini çıkarmadı ve sadece sakinleşmeyi bekledi. Gizem'in nasıl tepki vereceğini bilmiyordu ama kendisini sadece parası için seven bir insanın ne kadar üzüleceği aşikardı. Bu sebeple sadece oluruna bırakmaya karar verdi. Dışarıdan kısa bir korna sesi gelmesi ile Alin işine ara verdi. Gidip çantaları aldı ve direkt dışarı çıktı. Eşyaları şoföre verdi ve eve geri girdi. Belindeki hırkayı çıkarıp üzerine koyu kahve paltosunu geçirdi. Akay derin bir nefes verdi ve kalktı. Zor geçecekti.
---------------
Zehir gibi damarlarına işleyen, aslında kısa ama bir ömür gibi hissettiren yol bittiğinde araba evin önünde durmuştu. Gizem içerideydi.
Alin sessizce oturuyordu. Ancak sessizken bile arkasında olduğunu hissettirebiliyordu, Akay da en çok buna şaşırıyordu. Pısırık veya öz güvensiz biri değildi ama nasıl bir muamele görürse görsün insanları kırmaktan hep çekinirdi. Ancak kendisi kırılmaya başladığı zaman işleri değiştirmesi gerektiğini biliyordu. Yüzünü sıvazladı ve indi arabadan. Kapıya gittiğinde korumaları kapıyı ona açtılar. İçeri girip etrafına bakındı, Gizem salonda oturmuş telefondan alışveriş yapıyordu.
"Gizem." dedi sesindeki hisleri öldürerek. Ardından karşısındaki koltuğa oturdu. Gizem sırıtarak ona döndü.
"Efendim aşko." dedi ağzındaki sakızı cak'latarak çiğnerken. Akay gözünü bir süre kapatıp tekrar açtı. Bu kız gerçekten böyle bir şey değildi, nasıl buna dönüşmüştü inanamıyordu. Kız, yüzündeki bakışı ve sesindeki soğukluğu sonradan fark ettiğinde sakızı çiğnemeyi bıraktı ve telefonu kenara koyup ona döndü. Korkuyordu, belliydi.
"Daha fazla yürütemiyorum." dedi Akay. Yine kırmak istemiyordu karşısındakini. Sinirli de olsa bastırıyor, seçebildiği en yumuşak cümleleri seçmeye çalışıyordu.
"N-nasıl yani, neyi?" anlamak istemiyordu. Akay derin bir nefes aldı ve yüzünü sıvazladı. "Ne demek yürütemiyorum?!" kız ayağa fırlamıştı. Akay ön yargılı olmak istemiyordu. Onu sevdiğine bir şekilde inanmak istiyordu ama Gizem oyuncağını kaybetmiş bir çocuğa dönmüştü şuan. Hayır, daha doğrusu cüzdanını kaybetmiş gibiydi. "NE DİYORSUN SEN AKAY? ONCA ELBİSE SİPARİŞİ NE OLACAK ŞİMDİ?!" Akay gülümsedi. İşte, ne kadar çabalasa da onu sevmediği açıktı. Elbise siparişi ne alakaydı amına koyyim? İnsan biraz rol falan yapardı be.
"Ben de seninle adam gibi konuşabilirim sanmıştım." Başını olumsuz anlamda salladı. "Eşyalarını toplayabilirsin. İstediğin her şeyi al. Paraysa istediğin, al senin olsun. Ama bu akşam burada olmayacaksın. Adam göndereceğim. Seni burada görürlerse, ne yapacaklarını tahmin bile edemezsin. O yüzden ben hala rica ediyorken koparabildiğini kopar benden, ve git." Arkasını döndü ve derin nefesler alarak çıktı evden. Kız bir şey dememişti. Sonuçta istediğini alabilirdi değil mi? Cidden, Gizem nasıl böyle birine dönüşebilmişti.. Arabaya bindiğinde Alin hafif bir gülümsemeyle onu bekliyordu. Bir tek o vardı zaten yanında.
---------
Birkaç saat sonra uçağa binmişlerdi ve Londra'ya gidiyorlardı. Adamlarından aldığı bilgiye göre Gizem cidden alabildiği her şeyi almıştı. Tabii ki belirli şeyleri almasına izin vermeyecekti. Örneğin ev, araba veya o şekilde kendi üzerine olan malları almasına izin vermezdi. İstediği elbise miydi, alabilirdi.
(olmayan karakterini dışını giydirerek kapatıyorsa yapcak bişey yok yiidim. Boş ver Akay bebeğim böyle saçma sapan bir karakter yazmak istemezdim ama hep olay döngüsü bunlar ;)
Yolculuk boyunca kendisi uyurken Alin çalıştı. Aslında yapması gereken bir işi yoktu, yola çıkmadan hepsini bitirmişlerdi fakat sıkılıyordu işte. O yüzden şirketteki işlere online devam ediyordu.
Akay o şirketi tamamen kendi başına kurmuştu. Tasarım üzerine olan bir şirketti ve küçüklüğünden beri hep bunun için eğitim almıştı. Sürekli denedi, çabaladı. Yanında kimse olmamasına rağmen bir şekilde başardı ve neredeyse 20 yaşında kurdu bu şirketi. Tabii ki bu kadar büyümesi uzun zaman almıştı. Hatta birkaç kez batma aşamasından kıl payı kurtardı Akay, ancak o riskler sayesinde şimdi dünya çapında bir şirketler zinciri haline geldi. Nereden baksak emek kokuyordu ve Alin, bu zamana kadar ona en çok destek olan kişiydi.
Vardıklarında Alin onu yumuşakça uyandırdı. Beraber indiler ve otele doğru yola koyuldular. İşin zor kısmı bitmişti. Şimdi biraz kafasını dinleyebilirdi işte.
Otele vardıklarında yan yana rezerve edilmiş olan odalarına geçtiler. Alin zaten pek eşya sevmezdi. Bilgisayarını ve dosyalarını çalışma masasına kurduktan sonra odadan çıktı ve arabaya bindi. Şoför zaten Akay Bey'in kendi adamıydı.
"En yakın AVM'ye gidebilir miyiz Selim." dedi ve telefonunu çıkardı cebinden.
"Hemen efendim." cevabını aldığında gülümseyip önüne döndü.
-----
İş için olmasından ziyade daha günlük kıyafetler alıp otele geri döndü. Akay Bey için bir kaç kitap da almıştı. Kendi eşyalarını odasına yerleştirdikten sonra Akay Bey'in odasına yöneldi ve kapıyı çaldı. Kapı açıldığında içeri girip eşyaları yerleştirdi. Akay Bey ise o sırada elindeki dart oklarını, dart tahtasına atıyordu. Hoparlörlerde hafif bir müzik çalıyordu. İşini bitirdiğinde onun yanına gitti.
"İstediğiniz şeyleri aldım efendim. Sizin için bir kaç kitap da aldım. Başka bir isteğiniz var mı?" diye sordu.
"Yanıma otursana." dedi. Üstünde bir şey yoktu, altında ise gri bir eşofman vardı ve yatakta yarı uzanır yarı oturur bir pozisyondaydı. Alin sakince başını sallayıp yatağa oturdu. Bir süre sessizlik devam etti. Akay okları yanındaki komodinin üzerine bırakıp başını Alin'in dizlerine bıraktı. Alin ise sessizce saçlarını okşamaya başladı. "Edward ile ne zaman görüşme ayarlayabiliriz?" diye sordu kırık, yorgun bir sesle."
"Sekreteriyle görüştüm, ne zaman isterseniz müsaitlermiş." dedi. Akay başını salladı. Ne yapmasını gerektiğini gerçekten bilmiyordu.
Akay ben ya. Seviyorum çocuğumu canım bebişim. Sizce nasıl devam etmeli? Fikirlerinizi merak ediyorum. Hoşuma giden bir şey olursa ayarlarım, yardım edin bana biraz T-T
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy's Little Assistant --ARA VERİLMİŞTİR--
Teen FictionBildiğiniz bütün patron-asistan hikayelerini unutun. Onlarınki bambaşka bir hikaye. Onlarınki aşkın hikayesi. Sevmenin, sevginin hikayesi.... -------------- Bdsm, daddy kink, sikiş sokuş her şey var. Uyarı niteliğinde hani :))