Alin uyandığında daha fazla çalışmak istemediğini fark etti. Yorulmuştu, dinlenmek istiyordu. 11 civarı uyanmıştı ve ilginç bir şekilde uzun süre uyumuş olmak iyi hissettiriyordu. Kalkıp yüzünü yıkadı. Dişlerini fırçaladı, ardından saçlarını önce ikiye ayırıp bağladıktan sonra teker teker topuz yaptı. Sevimli görünüyordu. Dolabına gidip siyah bir tayt ile kırmızı, oversize bir sweat giydi. Ayağına da kırmızı yüksek boğazlı air jordanlarını giyip aynaya baktı. Evet, bugün sevimli görünüyordu. Kendi kendine kıkırdayarak telefonunu ve oda kartını alarak çıktı odadan. Akay'ın odasına gidip kapıyı onun melodisiyle çaldı. Cevap beklemeden kendisindeki kartla kapıyı açtı.
Akay pencerenin önündeki koltuklardan birine oturmuş elindeki kitabı okuyordu. Alin'i görünce kitabı kapattı, ancak kaldığı yeri kaybetmemek için parmağını sayfaların arasına koydu.
"Günaydıınn." dedi Alin neşeli bir sesle. Ardından kendini Akay'ın oturduğu koltuğun yanındaki diğer koltuğa bıraktı. Derin bir nefes alıp verdi. Akay şaşırmıştı. Alin genelde böyle davranmazdı.
"Hayırdır?" dedi gülümseyerek. "Bu güzel enerjiyi neye borçluyuz?"
"Hiç bir fikrim yok, ama çok yoruldum." dedi Alin. Ayaklarını önündeki pufa uzattı. "Dinlenmek istiyorum!" dedi yüksek ve enerjik bir tonda. Akay neredeyse kahkaha atacak kadar sesli güldü.
"Olur, dinlenelim bakalım. Ne yapmak istiyorsunuz küçük hanım?"
"Gezmek istiyorum." dedi ve hızla yerinden kalktı. "Hadi kalkın. Kahvaltımızı dışarıda yapacağız ve Londra'yı gezeceğizz!!" koşarak Akay'ın dolabına gitti. Koyu kırmızı boğazlı bir kazak, siyah bir pantolon, yine siyah bir palto ve siyah spor ayakkabılar çıkarıp yatağa bıraktı. Biraz düşündü, ardından güzel bir saat çıkarıp bir kaç yüzükle birlikte komodine koydu. "Mükemmel!" dedi kendini takdir ederek. Ardından Akay'a döndü. "Hadi, ne duruyorsunuz. Gidiyoruz!" dedi ve çıktı odadan.
Akay, tam anlamıyla şok olmuştu. Alin'e ne olmuştu böyle? Hiç bir fikri yoktu, ancak bu haline bayılmıştı.
-----------------
Akay hızlıca üzerini giyinip Alin'in yanına gitti. Alin lobide onu bekliyordu. Çoktan şoföre haber vermişti. Adam kapıda onları bekliyordu. Akay'ın yavaşlığına göz devirdi ve yanına gidip onu kolundan çekerek dışarı sürükledi.
"Çok yavaşsınız. Hadi, gün daha yeni başlıyor." diyerek sımsıcak bir gülümseme sundu ona.
"Peki, peki! Geliyorum." dedi ve kendine has bir gülüş bıraktı ortaya. Arabaya bindiler.
Şoför onları Londra'nın kahvaltı için uygun olan en güzel yerlerinden birine bıraktı. Akay ve Alin sohbet ederek, sanki hiç bir sorun, onları strese sokacak hiç bir etken yokmuşçasına eğlenerek kahvaltılarını yaptılar. Ardından Tower Bridge, ordan Cutty Sark, British Museum gibi gezip görebilecekleri en güzel yerlere gittiler. Müzeler, alışveriş yapabilecekleri yerler, yemek yiyecekleri, bir şeyler içecekleri her yeri gezdiler. Öyle çok güldüler ki gören herkes onların yarın yokmuşçasına eğlenen bir çift olduklarını düşündü.
"İtme- Akay itmee!!" dedi ve kahkaha attı Alin.
"O zaman düzgün yürü. İnsanlar seni sarhoş sanıyor." diyerek erkeksi bir kahkaha ile yanıt verdi.
"Çünkü bana bütün biraları denettirdin! Hadi ama, kim o kadar birayla ayık kalabilir." dedi ve kıkırdadı. "Hala konuşabildiğim için şanslısın."
"Abartma, sen de bana viskileri içirdin. Biraların en güçlülerinde alkol oranı %12. Viskilerde %40! Acıman yok."
"Alkole dayanıklılığını biliyoruz." dedi ve göz devirdi Alin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy's Little Assistant --ARA VERİLMİŞTİR--
Fiksi RemajaBildiğiniz bütün patron-asistan hikayelerini unutun. Onlarınki bambaşka bir hikaye. Onlarınki aşkın hikayesi. Sevmenin, sevginin hikayesi.... -------------- Bdsm, daddy kink, sikiş sokuş her şey var. Uyarı niteliğinde hani :))