Akay öylece Alin'in kucağında uyumuştu. Alin bütün gece yerinden bile kıpırdamamış, yalnızca bi ara ışığı kapatıp üzerini değiştirmek için kalkmıştı. Ardından yine aynı şekilde oturup Akay'ın saçlarını okşamaya devam etmişti. Alin, onun bu şekilde üzülmesinden hiç hoşlanmıyordu. İnsanların bu denli acımasız olması onu korkutuyordu. Gece Edward'ın asistanıyla konuşup bugün için bir görüşme ayarlamıştı. Yani planlar güzel, tıkırında ilerliyordu.
Öğlen saat on iki civarında Akay gözlerini açtı. Hala Alin'in kucağında olduğunu görünce kaşlarını çattı ve yerinden doğruldu.
"Gitmedin mi sen?" dedi ve yerinden doğruldu. Alin olumsuz anlamda başını salladı.
"Sizi yalnız bırakmak istemedim efendim." dedi hafif bir gülümsemeyle. Akay bir süre ona baktı.
"Bütün gece mi? Vücudun ağrımadı mı?"
"Hayır, tamamen iyiyim." dedi ve ayağa kalktı. "Edward Bey'in asistanıyla görüştüm bugün uygunlarmış. Sizin için de tamamsa saat üçe bir görüşme ayarlayacağım."
"Olur, üç iyi bir saat."
"Tamamdır. O zaman ben odama geçiyorum, bir ihtiyacınız olursa söylersiniz."
"Üzerini falan giyin. Sonra yapacağın işleri burada yap." dedi ve ayağa kalkıp banyoya doğru ilerlemeye başladı. Alin başını salladı.
"Peki efendim."
-------------------
Alin zümrüt yeşili gözleriyle uyumlu, koyu zümrüt renginde bir pantolon, aynı renk bir ceket ve içine beyaz renk boğazlı bir kazak giydi. Ayağına beyaz renk botlar geçirip bilgisayarı ile bazı evrakları yanına alarak Akay bey'in odasına gitti.
Akay, Alin gittikten sonra bir kez duşa girip çıkmış, ardından kendini belindeki havlusuyla yatağa atmıştı. Bir kaç kez kapı çaldığında Alin'in geldiğini anladı ve gir komutunu verdi. Alin elindeki evraklarla içeri girdiğinde Akay Bey'in yatakta öylece uzandığını gördü. Bir şey demeden veya bir tepki vermeden gidip masaya eşyalarını koydu. Ardından dolaba yönelip dün aldığı eşyaların arasından siyah bir pantolon, kazak ve palto çıkarıp yatağın yanındaki koltuğa düzgünce koydu. Gidip yine siyah bir bot getirip yere koydu. Ardından masasına geçip bilgisayarını açtı ve İstanbul'daki işlerle ilgilenmeye başladı.
Akay Alin'nin çok çaba harcadığını ve kendisi için çok şey yaptığını görüyordu. Onun bu kadar kusursuz olması Akay'ı korkutuyordu. Yerinden doğruldu ve ayağa kalkıp üzerini giyinmeye başladı. Alin'in ona bakmayacağını biliyordu. Öyle ya, baksa da sorun olmazdı. Güzel kızın yanına gidip oturdu ve evrakları kontrol etmeye başladılar. Neyse ki Londra'ya gelmeden önce işlerin önemli bir kısmını bitirmişlerdi. Geri kalan basit şeylerle ilgileniyorlardı, yani yapması zor bi işleri yoktu.
Bir, iki saat kadar sonra işleri bitmişti. Şimdi Edward'ın iş yerine gitmeleri gerekiyordu, bu sebeple işi bıraktılar.
"Yapılması acil bi işimiz kaldı mı?" dedi Akay telefonunu alıp kapıdan çıkarken. Alin arkadan kapıyı kapatıp kartı cebine koydu ve onun peşinden asansöre doğru ilerlemeye başladı.
"Hayır efendim. Aciliyeti olan işleri hallettik. Rahatça dinlenebilirsiniz."
"Rahatça dinlenebiliriz." diye düzeltti Akay. Sadece kendisi dinlenmek için gelmemişti buraya. Aksine, kendinden çok Alin için böyle bir plan yapmıştı. Ona değer veriyordu ve biraz da olsa kafasını dinlemesi gerektiğini düşünüyordu. Gerçi geldiklerinden beri Alin bir an bile işi bırakmamıştı ama amaç buydu sonuç olarak. Arabaya bindiklerinde Alin şoföre nereye gideceklerini söyleyip yerine oturdu. Bilgisayarını açacakken Akay henüz yarısına kadar açılmış bilgisayar kapağını kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy's Little Assistant --ARA VERİLMİŞTİR--
Teen FictionBildiğiniz bütün patron-asistan hikayelerini unutun. Onlarınki bambaşka bir hikaye. Onlarınki aşkın hikayesi. Sevmenin, sevginin hikayesi.... -------------- Bdsm, daddy kink, sikiş sokuş her şey var. Uyarı niteliğinde hani :))