olivia rodrigo - hope ur ok
..
-büyük anne ben denizin kenarına gidiyorum!
-hm? tamam dikkatli ol deniz tehlikeli olabilir!
-endişelenmeeee!
sevdiği kitabını da alıp altındaki yeşil kısa şortunun üzerine beyaz sweat ini geçirdi ve hafif esen havada denize doğru koşmaya başladı en son ilk doğduğu zamanlar burada yaşamıştı bir süre şimdi ise büyük annesini tek başına ziyarete gelmişti burası huzurluydu sanatla ilgilenen yaşlı insanlarla doluydu ve dışarısı hep boş olurdu insanlar genellikle evlerinde kalmayı yeğlerdi her yer yeşilliklerle doluydu sadece evlerinin aşağısındaki yokuşun sonunda mas mavi içi görünen bir deniz vardı girmek yasaktı ama izlemek dahi insana huzur veriyordu koşarak yokuşu indi zar zorda olsa durup çimenlerin üzerine attı kendisini ve gülümseyerek avazı çıktığı kadar bağırdı
-burası çok rahattttt!!!
kafasını çimenlerden kaldırdığında biraz ilerisinde denizin kenarındaki yamaç yerde bacaklarını denize doru sallandırıp oturan sarı omuzlarına kadar uzun saçlı beyaz tokasıyla hafif bağlamış bir çocuk gördü bu kız sandığı çocuk ilk buraya gelip oturduğunda orada değildi biraz düşündü acaba ben mi yanlış gördüm? diye koşarak buraya geldiğinde orada oturan birisi yoktu her halde gözlerim bana oyun oynadı diye düşünüp yamacın kenarında oturan kız sandığı çocuğa seslendi
-hey kız! orası çok tehlikeli! düşebilirsin!
onu duymayan çocuğun yanına ilerledi biraz daha yaklaştıktan sonra ellerini ağzına getirip avazı çıktığı kadar bağırarak seslendi
-sana diyorum uzun sarı saçlı kız orası çok tehlikeli!
arkasını dönüp çatık kaşlarıyla onu kız sanan çocuğa sinirli bir bakış attı çocuğun yüzün görmesiyle gözleri kocaman açmıştı şaşkınlıktan
-ya kız değilmişsin!!
hızla yanına koştu ve yere eğildi
-ooo çizim mi yapıyorsun?
yaramaz küçük çocuğu umursamadan çizimine devam etti buradaki manzarayı çiziyordu her zamanki gibi..
-ooo! çok güzel çiziyorsun! bana da öğret bana da!
-kulağımın dibinde bağırmasına!
-a-ah özür dilerim
-her neyse hem sen de kimsin?
-oh ben mi?! lee felix! 12 yaşındayım! ya sen? sen kimsin?
-hyunjin
-hmm kaç yaşındasın hyunijn?
-sana ne
-ohh sanırım çok kendinden bahsetmekten hoşlanmıyorsun ama olsun sorun değil! fakat benimle yaşıt olduğunu düşündüğüm için saygı eki kullanmayacağım! çok istiyorsan benden büyüksen yaşını söyle!
-kafana göre takıl
-burada ne yapıyorsun tek başına hyunjin?
-gördüğün şeyi
-hmm görüyorum çok iyi çiziyorsun!!
-o kadarda değil
-ha?!biliyor musun?! ben köpek çizdiğimde köpeğe dahi benzemiyor!
-demek ki bu iş sana göre değil
-olabilir ahh yoksa sende mi büyük anneni ziyarete geldin?!
-hm?
-ben büyük annemi ziyarete geldim buraya ya sen?
-ben zaten buralıyım
-ha?! buralı mı?! ama burası çok ıssız! okula gitmiyor musun?
-sana ne
-hmm kiminle yaşıyorsun hyunjin?
-sana ne
-ailenle mi yaşıyorsun?
-seni ilgilendirmeyen şeyleri neden soruyorsun?
-ohh yanlış bir şey mi yaptım? ben sadece merak etmiştim..
-her neyse git başımdan
-neden? seninle konuşmak istiyordum oysaki
-tanımadığın birisiyle ne konuşacaksın?
-bilmem tanışabiliriz! ama sen hiçbir soruma cevap vermiyorsun!
-gerek yok çünkü
-offf çok mızmızsın! hem kalk buradan düşebilirsin! kenara oturmamalısın!
-kendi işine bak sen
-bakıyorum zaten! hıh sana da iyilik yaramıyor!
yerinden kalkıp adımladı ve arkasındaki çimenliklere oturup çatık kaşlarıyla kitabını okumaya başladı bir yandan da hyunjin e sinirli bakışlarını yolluyordu bir süre sonra uzun saçlı çocuk ayağa kalktı ve miniğin yanına adımladı
-gitmeyecek misin?
-sana ne! birde beni kovuyor musun?! senin mi sanki burası!
-hayır sadece ben gidiyorum ve buralara yabancı gibi duruyorsun hava kararacak ailen merak edebilir ve kaybolabilirsin her neyse geliyor musun?
-başımın çaresine bakarım bir kere ben!
-hmm öyle mi dersin ama geceleri buraya kurt iner belki de çoktan yola çıkmıştır hm?
-k-kurt mu?
-hıhm ahh ama tabi sen korkusuzdun dimi neyse ben gidiyorum
sırıtarak ilerlemeye başladığında küçük olan hızla yerinden kalkıp peşinden koştu
-bekle! k-kurt la beni baş başa bırakamazsın!
-kıkı peki evin ne tarafta?
-şu taraf yukarıda
-hmm
minik olanın evinin önüne geldiklerinde el salladı ve tam arkasını dönüp adımladı yine o tanıdık bağıran ses dolmuştu kulaklarına
-seni bir daha görebilecek miyim hyunjin?!
-hmhm ne zaman istersen denizde bulabilirsin beni!
-yarın! sabah 9 da olur mu?!
-olur!
-görüşürüzzz!
minik olan uzaktaki gülümseyen sarı saçlı küçük çocuğa el salladı ve evine girip arka tarafta çömlek yapan büyük annesinin yanına koştu
-büyük anne büyük anne! biliyor musun ben birsiyle tanıştım! benimle yaşıt adı da hyunjin!
kadının aklına sır gibi hikayesiyle eskiden yaşamış bir çocuk gelmişti...
-hyunjin mi dedin?
..
anladınız mı? çok farklı bir fic ohh gerçekten normal duruyor değil mi? aslında değil!🦋
umarım beğenirsiniz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hyunjin Was There /hyunlix
Teen Fictioniki çocuğun akıl almaz bir şekilde birleşen zamanları.. deniz ve yıldız ilişkisi galaksinin sonsuzluğu ve zaman kavramının ortadan kalktığı bir varoluş.. ebedi bir yaşantı.. /angst.. birazcık ana bakış olarak "when marnie was there" animesinden esin...