Öncelikle bölüm öncesi emeğimin karşılığını almam adına aşağıda ki yıldıza dokunur, bir de paragraf aralarına yorum yaparsanız çok sevinirim. Kahve içerken yorumları okumayı çooook özledim.
Bölüm şarkısı:
Dedunlüman- Bir İhtimal HalimİYİ OKUMALAR...
Elimizde imkanlar olur ve bu imkanları kullanarak hayatımıza devam ederdik. Babam bunu çok küçük yaştan beri bana söyler, hayatını doğru imkanları zamanında kullandığı için bu hale geldiğini anlatırdı.
Şimdi babam, silah kullanmayı öğrettiği kızı tarafından mı vurulacaktı?
Kapının önünde ki adama sadece bakmakla yetinirken, Koç'un dediklerini anlamaya çalışıyordum. Çok uzun bir cümle kurmamıştı ama sanki beynim ilk defa duyduğu bu kelimeleri anlamaya çalışıyor, belki de anladıklarıyla birlikte donup kalıyordu. Ne demişti o?
Mert Zafir... Müstakbel kocan...
Karşıda ki adam birkaç adım daha attı ve hemen önümde durdu ama ne onun yüzünde bir mimik oynuyor ne de benim dudaklarımdan tepki olarak bir kelime çıkıyordu. Neler oluyordu burada? Arkasından vuran ışıkla birlikte gölgesi üzerime devrilmiş, o an derin bir nefesi içime çekmiştim. Ne kadar buradan açık gri renginde görünse de o gözlerinin gerçekten bir şehre sinmiş sis gibi durduğunu, arkasında ki şeyi sakladığını düşünüyordum.
Adama bakmayı kesip, başımı sol tarafa çevirdim ve bir adım arkamda duran Koç'a baktım. "Ne oluyor?"diye sordum sakince. Anlayıp dinlemeden tepki vermek doğru olmazdı. Eğer Koç böyle bir şeyi söylediyse bir bildiği olmalıydı.
Hafifçe başını salladı ama bakışları bende değil, hemen karşımızda duran ve sanki bir duvara bakıyormuş gibi duran adamın üzerindeydi. "Anahtar işte,"dedi sakince. Neden bu kadar sakinlerdi?
İlk defa görmüş gibi bana hâlâ bakmaya devam eden Koç'a bakarken, "Anlamıyorum, daha açık konuşun lütfen."dedim, sakin tutmaya çalıştığım bir sesle. Cevapsız sorular, beklentiler, duygular... Cevapsız hiçbir şeyi sevmezdim.
"İstanbul'a gitmeden önce Mert'le evleneceksin,"dedi ve o an ilk defa başını çevirerek gözlerimin içerisine baktı. Gözleri loş olan ortamda simsiyah duruyor, içine çeken bir kara delik gibi görünüyordu. "Bir süre aynı evde ev arkadaşı olursunuz..."
Gözlerim yavaşça kısılırken,"Sonra?"diye sordum.
"Baban artık bu duruma alıştığında boşanır, bizim evlerden birinde yaşarsın." Mert denilen adam hiç konuşmuyor, sadece bizi izleyerek dinliyordu. "Görev bitene kadar... Sonra herkes kendi yoluna."
O an başımı çevirdim ve karşımızda duran adama baktım. "Karşılığında?" Bunu neden yapacaktı? Benim karşılığım İstanbul'a gitmek ve görev olurken, onun kazancı ne olacaktı? "Onun kazancı ne olacak?"
"Onun kazancını ben vereceğim,"dedi ve geriye doğru çekildi, tekrardan masasına doğru ilerlemeye başladı ama bakışlarımı adamın üzerinden çekmedim. Gözlerimin içerisine bakıyordu ama baktığı yerde ben değil, başka bir şey vardı. Ellerini siyah kabanının ceplerine yerleştirdi, bu hareketiyle omuzları kabanın içerisinde kasılmış, havalanmıştı.
"Kazancı ne?"diye sordum tekrardan.
"Onun kazancını ben vereceğim,"dedi tekrardan Koç. Sandalyesine oturduğunu, bizi izlediğini düşünüyordum çünkü sadece birileri beni izlediğinde karnım kasılırdı. "Buna takılma, sadece şu anlık babana evleneceğini söyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂYE
Mystery / Thriller*BU KİTAPTA BULUNANLAR SADECE KURGUDAN İBARET, HİÇBİR KURUMLA BAĞLANTISI YOKTUR* "Hiçbir sokak..."diye mırıldandı ve parmakları arasına çenemi alarak kaldırdı, gözlerinin içine bakmamı sağladı. Sertçe yutkunurken,"Mert,"diye fısıldadım ihtiyaçla. ...