☕︎11☕︎

509 48 23
                                    

👀| Bunlar da ne?


" 'Böylece prens, sevdiği çocukla birlikte hayata veda ederek aşkını tüm krallığa kanıtlamış oldu.' Veeee, bitti!"

Ağrıyan kolunu sallarken, geriye yaslanarak koltuğa sırtını verdi Taehyung. Bir yandan da hocanın verdiği ödeve söverken, diğer yandan da kitaplarını ve kalemlerini toplayıp çantasına koyuyordu. Yoongi hyung'sa tabaktaki son bisküviyi ağzına atıp tabağı bir kenara koydu ve Taehyung'u alaylı bir şekilde alkışladı.

"Tebrikler."

Derin bir nefes verdim.

"Bittiğine sevindim. Kaç gündür oyalanıp duruyorduk."

Yoongi hyung beni başıyla onaylarken, Taehyung da onaylar mırıltılar çıkardı. Her şeyini çantasına yerleştirdikten sonra fermuarını kapattı ve kalkıp bize döndü.

"Eeee, şimdi ne yapalım?"

"Sen evine git, bizim Hoseok'la konuşacaklarımız var."

"Hoseok benden bir şey saklamaz. Ben gitsem bile senden sonra bana anlatacaktır. O yüzden..."

Yeniden sandalyeye oturdu.

"Konuş hadi."

Yoongi hyung kollarını kavuşturdu.

"Boş versene..."

Ardından kalkıp odadan çıktı. O bir anda böyle yapınca, Taehyung ve ben birbirimize anlamaz bakışlar attıktan hemen sonra kıkırdadık.

"Hoseok, vişne suyu kapıp gelsene. Dedikodu yaparken karşılıklı içeriz."

Anında ayaklanıp kapıya doğru ilerledim.

"Hemen getiriyorum."

Odadan çıkıp merdivenlere doğru yöneldim. Aşağı indikten sonra mutfağa girdiğimde annemle Yoongi hyung'un bir şeyler konuştuğunu gördüm. Onların arasına hiç girmeden buzdolabından vişne suyunu alıp tezgahın üzerine koydum. Dolaptan iki tane de iç içe geçirilmiş bardak alıp vişne suyunu da geri elime aldım. Tam mutfaktan çıkacaktım ki, annemin bana seslenmesiyle durdum.

"Tatlım, arkadaşın gidiyormuş. Hadi yolcu et onu."

Ona dönüp elimdekileri gösterdim; bu "Elim dolu." anlamına geliyordu.

"Kapıyı da senin açacak hâlin yok ya, hadi."

Bıkkın bir nefes verip Yoongi hyung'a başımla kapıyı işaret ettim ve birlikte mutfaktan çıkıp dış kapıya doğru gittik. Kapıyı açıp dışarıdaki ayakkabılarını giydi.

"Görüşürüz."

"Görüşürüz hyung."

Tam kapıyı kapatacağım sırada eliyle kapıyı tuttu.

"Hoseok, bekle."

Kapıyı yeniden açıp ona baktım.

"Olanlardan dolayı özür dilemek istiyorum. Tamamen kendi isteğim dışındaydı. Yani tamam, isteyerek yaptım ama hormonlarını engel olamadım işte. Umarım beni tacizci bir şerefsiz olarak görmüyorsundur."

Hafifçe gülümsedim. Sanırım hatasını artık anlamıştı.

"Sorun değil, ergenlikte olur böyle şeyler."

"Güzel, o zaman..."

"Hm?"

"Yarın sahilde buluşalım mı? Belki sohbet falan ederiz."

Çıkma teklifi miydi bu? Yok yok, sanmıyorum. Herif hetero, neden bir erkekle, hele de benimle, çıkmak isteyesin ki?

"Bana uyar."

Gülümsedi.

"O zaman saat akşam 5'te bekliyorum seni."

"Tamamdır, hoşça kal."

Ona el salladığımda o da bana aynı şekilde karşılık verip arkasını döndü ve evin önünden ayrıldı. Kapıyı ayağımla kapatıp merdivenlere doğru gittim ve üst kata, odama girdim.

"Getirdim."

Ona bakmadan elimdekileri komodinin üzerine koydum.

"Hoseok, bunlar ne?"

Bakışlarımı ona doğru çevirdiğimde, o da elindeki defterle bana bakıyordu. Kapağı pembeydi, üzerinde beyaz puantiyeler vardı. Gözüm masaya iliştiğinde üzerinde birkaç eşya olduğunu gördüm. Bekle, yoksa o...

"Bunu benden nasıl saklarsın?"




~🕯☁️🌈🕯~




Bu yazılar hariç 432 kelime.

Çok da uzun olmayan, ama yine de uzun sayılan bir zamandan sonra merhaba.

Olayları biraz değiştirdim, o yüzden kavuşturma sürenin uzayacağını bildireyim size .d

Renkli, Çok Renkli | TaegiseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin