"çıkarken testlerinizi almayı unutmayın!"
çantamı sırtıma takarken günün sonunda bitmesine karşı içimde büyük bir rahatlık hissinin yeşillendiğini duyumsuyorum. bir son sınıf olarak günlerim yoğun geçiyordu ve ben bunu kaldırmakta zorlanıyordum zaman zaman.
masadan bir tane biyoloji testi alıp sınıftan çıkıyorum. okul koridorları hızla evine gitmek isteyen öğrencilerle dolup taşıyor. alt dönemlerin katına indiğimde gözlerimi etrafta gezdiriyorum. atsumu'yu merak ediyorum. daha doğrusu ceza aldı mı almadı mı, sadece bunu.
koridorda yürümeye devam ediyorum. sınıfını bildiğimden oraya doğru ilerliyorum ancak vardığımda sınıfta tek bir kişinin bile kalmadığını görüyorum.
oradan ayrılıp okul kütüphanesine doğru adımlıyorum bu sefer. o sırada esniyorum.
eve gitmem ve iyi bir uyku çekmem gerekiyordu çünkü cidden çok uykum vardı ve dinlenmeliydim ancak içimde büyüyen merak bunu engelliyordu.
kütüphaneye vardığımda içeriye girip etrafta dolaştırıyorum gözlerimi. atsumu'nun burada olabileceğini düşünüyorum çünkü okul müdürünün öğrencilere verdiği klasik cezalardan en gözdesinin kütüphane temizliği olduğunu biliyorum.
bilgim beni yanıltmıyor, rafların arasına süzüldüğümde kitapları raflara dizen atsumu'yu görüyorum karşımda. beni görmüyor, kaşları çatılı bir şekilde kitapların kapaklarına bakıyor ve bir şeyler mırıldanırken onları raflara yerleştiriyor.
"doğruyu söylemek gerekirse,"
sesimi duymasıyla hızla bana dönüyor.
"dövme dükkanından sonra burada olduğunu görmenin garip hissettireceğini hiç düşünmezdim. "
ona doğru yürüyüp cümlemi tamamlıyorum. yüzündeki şaşkınlık uzun sürmüyor, işini bırakıp bana bakarken sırıtıyor.
"sürekli aynı mekanlarda olmanın eğlencesi yok."
"müdür gin kütüphane işini öğrencilere kitlemekte kararlı anlaşılan."
parmağımı kitapların üzerinde gezdiriyorum. atsumu elindeki kitaba bakıp omuz silkiyor.
"öğrencilerine eziyet çektirmekten zevk alıyor o moruk."
gülüyorum hafifçe. "cezalı öğrencilerine," diye düzeltiyorum onu. "abartma."
"neyse ne."
ardından sırıtıyor, yine.
"sen niye buradasın? beni merak ettiğini söyleme sakın."
gözlerim kitaplarda gezerken mırıldanıyorum.
"tamam söylemem."
"tanrım, kita!" gülüyor. "gerçekten beni merak ettin yani."
"başını yine bir belaya sokmuşsundur diye, başka bir anlam arama."
"beni bebek falan mı sanıyorsun?"
"hayır. bir bebek bile senden daha akıllıca davranır."
hafifçe bana yaklaşıyor. yüzünde mızmız bir ifade var.
"agh, kalbimi kırıyorsunuz ama senpai!"
gülümsüyorum. "önemli değil."
daha da yaklaşıyor. "niye, hoşuna gitmedi mi?"
gözlerimi gözlerine çeviriyorum. "ne, senin bana senpai diye seslenmen mi? daha iyisini yapabilirsin miya."
gözleri kısılıyor. az önceki ifade yüzünde kaybolurken dudağını ıslatıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
arrival | atsukita & sunaosa
Fanfictionsıradan denilebilecek yaşamına ve klasik rutinlerine bağlı yaşayan kita shinsuke'nin hayatı, miya atsumu ile tanışmasıyla değişmeye başlar. st: 010321