-2-

34 1 0
                                    

Okulu eve 15 dakika yürüme mesafesindeydi. Genelde yürüyerek giderdi okula. Kulaklıklarını takıp, hızlı hızlı yolda yürümek sevdiği şeylerden biriydi. Ee sonuçta bir sporcu Bilal. Dördüncü sınıftan beri wing shun yapıyordu. İyi bir dövüşçüydü. Aslında ona göre artık Usta (shifu) olabilecek derecedeydi fakat hocasına göre daha vakti vardı. Bugün okuldan sonra da antrenmanı vardı. Bu düşüncelerle yürürken biranda yolun karşısındaki duvara yapılmış olan grafiti dikkatini çekti, mavi, beyaz ve kırmızı tonlarda yapılmış grafiti de “Nados” yazıyordu. Nados… Bu isim nereden tanıdık geliyordu ki. Zihnini yokladı ve bir anda yolun ortasında durdu. Bu, gece gördüğü rüyadaki duyduğu isimdi; Nados… “Yo yoo, bu olamaz. O bir kabustu. Dün izlediğim Karanlık Dövüş filmi yüzünden gördüğüm bir kabus…” diye kendi kendine sayıklıyordu. Ama bu isim, omzundan tutan soğuk elin sahibinindi. Yola devam etti, zihni allak bullak olmuştu. Okula girdiğinde, ne müdür yardımcısının izin kâğıdı verirken onu azarlamasını ne de derse girerken öğretmenin “Neredesin sen?” diye sormasını taktı. En yakın arkadaşı Ebuzer, Bilal’deki bu hali hemen anlamıştı. Ee, sonuçta ilkokulda aynı sırayı paylaşan, lisede de tevafuk; aynı okula yazılıp, aynı sınıfa düşen ve aynı hayatı paylaşmaya devam eden iki dosttular. Teneffüs zili çalınca Ebuzer hemen Bilal’in yanına gitti ve;-          Ne oldu hacı ya, neyin var? Sabah sabah zombi modundasın…Sonra beraber kantine doğru giderken Bilal konuya girdi;-          Çok garip şeyler oluyor kanka. Kafam allak bullak oldu.-          Oğlum anlatsana ne oldu, ana haber bülteni gibi gerilim verme habire…-          Ya ne olsun? Annemin dırdırı, babamın uyarısı, müdürün azarıyla güne başladım…-          Ya hacı, ben de bir şey sandım. Bunları her gün yaşıyorsun sen. Hay Allaahımm..-          Sadece bu değil oğlum, iki dakika dinlesene. Gece bir rüya gördüm…Sonra rüyasından ve ardından okula gelirken gördüğü grafitiden bahsetti Bilal. Ebuzer de biraz tiye aldı anlattıklarını;-          Ya hacı izleme diyorum sana şöyle filmler. Zaten senin hayal alemin (5 yaşındaki kız kardeşini kastederek) bizim Zeyniş’de bile yok. Hacı sen resmen halisilosyon görmüşsün.-          Sen geç dalganı zaten. O bir defa halisilosyon değil halüsinasyon ve ben ciddiyim oğlum. Her ne kadar sen beni ciddiye almasan da…Bilal içten içe Ebuzer’in onu ciddiye almamasına üzülmüş biraz da sinirlenmişti;-          Tamam, Ebu Bey, çıkışta gidip grafitiyi gösterip seni bir güzel mors ediyorum sonra da bir güzel pataklıyorum. Kabul mü?-          Tamam hacı, bana uyar… Görücez bakalım, hayalet avcısı seni…-          Ya Ebu, hadi onu geç de yarın veli toplantısı varmış, ne yapacağız? Ayvayı yedik oğlum.-          Ya sen de hatırlatıp ne moralimi bozuyorsun, aha gitti bütün motivem. Benim moral sıfır sıfır sıfır…Onlar kantinin köşesinde muhabbeti koyulaştırmışken biranda içeriye Merve girdi. Bilal’e yine olanlar olmuş, donakalmıştı. Merve, karşı sınıfta okuyan ve okulun en popüler kızlarından biriydi. Hem çalışkan, hem de çok güzeldi. Hemen hemen bütün okul tanıyordu onu. Bilal ise uzun zamandır Merve için yanıp tutuşsa da, bir Merve’ye bir kendine bakıp cesaret edemez ona açılmaya. Bilal’in ne dersleri iyiydi, ne de çok yakışıklı sayılırdı. Öyle okulda popüler bir çocuk da değildi. Sadece bir defa adı, girdiği bir kavgada okulun en azılılarından sayılan 3 kişiyi birden yere serince duyulmuştu. Herkes çok şaşırmıştı. Tabi hemen hemen kimse onun wing shuna gittiğini bilmiyordu. Okulda sessiz sakin, ana kuzusu gibi görünen bir çocuğun nasıl olur da okulun en azılısı olan 3 kişiyi birden yere yığdığını kimse çözememişti. Bilal, can dostu Ebuzer’e karışanlara haddini bildirmeye her zaman hazırdı.Çıkış zili çaldığında Bilal ve Ebuzer apar topar çantalarını kapıp sınıftan çıktılar ve okulun bahçesinin kenarına geçtiler. Çünkü Bilal her okul çıkışında buraya geçer, Merve’yi son defa gizlice izlerdi. Göz göze gelmezdi hiçbir zaman, bakışlarından bile sakınırdı onu. Bugün Merve onların yanından geçerken Bilal, Ebuzer’in omzundan doğru gizlice bakıp; “Şiir gibi…” diye mırıldandı. Ebuzer takılmadan durur mu hiç; “Aha bizim ki iyice Mecnun’a bağladı, hayırlı olsun.” dedi. Sonra beraber okuldan çıkıp, yürümeye başladılar. Bilal;-          Ya oğlum ne olacak benim bu halim?-          Ne varmış hacı halinde? Gayet iyisin.-          He tabi! Baksana aşk acısı desen ben de, ailevi sorunlar desen ilaç gibi sabah- öğle- akşam aç karna, okul dersleri desen yerlerde sürünüyor. Yarın da veli toplantısından sonra mezarıma çelenk göndermeyi unutma kanka. Baksana, batmışım oğlum ben.-          Ya sizinkiler hala çok mu takılıyorlar sana?-          Ya çok da bir şey mi? Ne yapsam olay oluyor. Derslerime kızarlar, izlediğim dizileri beğenmezler, rahat rahat müzik dinletmezler, diş macununun üst kısmından sıkmam bile olay oluyor düşün. Mülteci gibiyim evde ya. Çok bunalıyorum bazen Ebu.-          Ya takma bunları kanka. Düzelir inşallah…Bilal biranda yolun ortasında durdu. Çok şaşkın görünüyordu. Ebuzer de Bilal’e bakakaldı;-          Hacı ne oldu?-          Oğlum yok!-          Ne yok?-          Grafiti… Buradaydı eminim… Neler oluyor bana..!?

AYDINLIK SAVAŞÇISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin