Merhaba arkadaşlar.
Alıntıyı bırakmadan önce kısa bir bilgilendirme yapayım. Evet, Azap devam ediyor. Çok kısa bir zaman içerisinde bitiriyoruz. Diğer bölümler taze taze düzenlendi. Unutanlar göz atabilirler.
Resmen yıllar olmuş yazmayalı. Buna rağmen, içimde bir çiçek gibi kuruyan yazma isteğimi tekrar yeşerten bıkmadan usanmadan bana mesaj atan herkese minnettarım. Bu klavyenin başına tekrar geçmişsem, sadece ve sadece sizin sayenizde...
Yeni bölüm yarın yayında!
Sevgi ve özlemle öpüyorum.
19. BÖLÜM ALINTI...
Genç kadın, gözlerini açtığında bir koltuğun üzerinde uzanıyordu. Birkaç saniye gözlerini kırpıştı ve tamamen araladığında pencereden yüzüne vuran loş ışık ile yüzünü buruşturdu. O an görüş alanına giren sadece bir çift siyah ayakkabılar olmuştu. Korkuyla yerinden doğruldu ve tam karşısında oturan adamın zifiri karanlık yüzüne baktı.
"Sen de kimsin? "
Asya, karanlık perdelerin arasından sızan loş ışık ile adamın belli belirsiz yüzünü seçmeye çalışıyordu. Bütün bedeni korku ve endişenin ektiği tohumlarla sarsılıyordu. Başını çevirip etrafta gözlerini gezdirdi. Salonun tam ortasında krem rengi bir koltuk takımı yer alıyordu ve genç kadın o koltuğun üzerinde donmuş bir vaziyette oturuyordu. Ayaklarını bastığı zeminde ise aynı tonlarda küçük bir halı vardı. Fonları çekili pencerelerin oldukça büyük olduğunu içeri yayılan ışıktan anlamıştı genç kadın. Hemen sağ tarafında çok büyük bir yemek masası yer alıyordu. Üzerinde duran üç tane büyük şamdanın kristalleri ışıldıyordu. O masanın üzerinde duran malzemeler tekrar genç kadının dikkatini çektiğinde, korkulu bakışlarını adama çevirdi. Ve tam o an duyduğu ses kadının bütün bedenini sarstı.
"Hoş geldin Asya kıtam..."
Asya bu defa korku ve endişesini bir kenara bırakarak adamın yüzünü dikkatle incelemeye başladı. Bu sesi tanıdığına emindi. Ama bu yüz yabancıydı.
"Sen... Kimsin sen? "
"Ben o gece, senin saçlarını okşayan adamım Asya. Ve Bedirhan'ın aksine sana kör kütük âşık bir adamım. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZAP (Raflarda)
General Fiction*TÖRE HİKAYESİ DEĞİLDİR* Kınalı ellerim tutundu önce kulaklarıma. Kurşuni bir ses çınlattı yüreğimi. . . Sevdiğim adamın, sevdiği kadının kanı; usulca süzülüp yapıştı gelinliğimin eteklerine. Benim düğünümde, benim kocam. Ama kollarında sevdiği kad...