i can't stop these silent tears from rolling down

28 7 1
                                    

hongjoong'un vardı şu hayatta çok sevdikleri ve sevmedikleri. insanları sevmek ise kesinlikle sevdiklerinde yer alırdı. yine de sevmeyi düşünmedikleri de vardı. park seonghwa ise bir kere bile onunla iletişim kurmadan bu listeye girebilmişti.

alt sınıflara zorbalık yapan düz erkek grubunun bir üyesiydi, hongjoong'a kaşlarını çatıp bakardı -sonradan herkese öyle baktığını fark etti fakat bu daha da sinir bozucuydu- ki hongjoong arkadaş canlısı şekilde yaklaşmaya çalıştığı halde, ve en çileden çıkaranı: bir kaç arkadaşı dışında kimseyle muhattap olmaması. kendisini ne kadar yüksek seviyede görüyorsa!

hongjoong sınırına; onun, bir kişinin isteğini görmezden geldiğini gördüğünde ulaştı. kendini bu kadar üstün gören bir insanın gerçekte ne kadar seviyesiz olduğunu belki de biraz fazla sesli söyledi.

belki değil, seonghwa'nın tüm uzuvları o soğuk ses tonunu hissetti. duymadığına inandırdı o gün hongjoong'u, suratına bakamazdı duyduğu şeyden sonra. aynı şekilde, o olduğunu bilmeden yazdığı mesajların güzelliğini de duymamazlıktan geldi.

ne olursa olsun, çok sevdiği bu insandan aldığı övgüler kalbinin daha da onunla dolmasını sağlıyordu. yüzüne söylediği bir iki sözü unutmasını sağlıyordu bir yere kadar. olmak için ne kadar çok uğraşırsa uğraşsın nazik olmayan sözleri, asla unutulmuyordu.

kendisini savunmaya çalışırken hararetli bir tartışmanın içine giriyordu zihni. okulun alışkın olduğu seonghwa hem buydu hem de değildi, çok karışıyordu aklı. onu herkes severdi ama aynı zamanda arkadaşı da yoktu. gerçek arkadaşları çok farklı yerdeydiler ve seonghwa onlar bu iğrenç kişiyi tanımadığı için minnettardı.

lisenin sonu için kendine sürekli söz veriyordu; onların olduğu şehre gideceğim, tüm dar görüşlü pisliklerden uzaklaşacağım, belki de en güzel şekilde aşık olacağım...

ah, hongjoong ne olacak?

seonghwa'nın onunla hiçbir zaman birlikte olmak gibi bir niyeti yok. zaten ondan nefret eden bir insan ki olmadığında da seonghwa böyle düşünüyordu.

etrafında biri olunca sevgisini gösteremeyeceği bir durumdaydı. hongjoong'un elini sokakta tutabilecek miydi? annesinden giysilerini sakladığı gibi aşkını da mı saklayacaktı? hongjoong onunla kahve içmek istiyordu, gözündeki yaşlara rağmen bunu hatırlamak gülümsetiyordu onu. kahveleriyle sahilde yürürken onun koluna girip belki de yanağını öpebilecek miydi?

hayır, o kadar umutsuz ki seonghwa onu hiç dışarıda dudaktan öpmeyi hayal etmemişti. hayal etse dahi yapamazdı.

ne ara bunları tekrar ve tekrar düşündüğünü bilmiyordu. üstüne sevdiği bir kaç giysisini, belki bir gün hongjoong'a gösterebilirim umuduyla giymişti ki fotoğrafını çekecekti. şimdi ise bir saat boyunca uğraştığı makyajı suratını terk ediyordu, izler giysisine kazınıyordu.

ama en azından mesaj attığında aşkından cevap alabiliyordu.



gorev tamam ben kacar🫡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

gorev tamam ben kacar🫡

secret love song | seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin